Uh translate Turkish
265,520 parallel translation
Um... I... uh, we...
Ben... biz...
Jack, uh, I know Delgado.
Delgado'yu tanıyorum Jack.
Uh, I'm not sure that I understand.
Anladığımı sanmıyorum.
Uh, that was settled out of court with a nondisclosure agreement.
O dava anlaşmayla sonuçlandı ve gizlilik anlaşması imzalandı.
Thank you for, uh, for meeting me.
Benimle buluştuğun için sağol.
Uh, guys?
Millet?
Uh, Art, what are they on about?
Ah, Art, neyin üstündeler?
Uh, yeah.
Ah, tabi.
Uh, stop it.
Ah, dur.
It's, uh... It's late.
Ehm.. oldukça geç saat.
Uh, you dropped it back there.
Onu orada düşürdün.
Uh, no further questions, everybody.
Bu kadar yeter.
Uh, and yet, there are ways we can work together.
Yine de birlikte çalışabilmemizin yolları var.
Uh, sure.
Tabii.
Uh, please don't think of this as a deal with the Underwoods.
Lütfen bunu Underwood'larla bir anlaşma olarak görmeyin.
Uh, not yet.
- Henüz değil.
Uh, final voter suppression lawsuit was kicked back to the lower court,
Seçmen sindirme davası alt mahkemeye paslanmış,
It was, uh, an open secret that the president used a wheelchair most of the time.
Başkan'ın tekerlekli sandalye kullandığı herkesin bildiği bir sırdı.
But people just respected him, respected his, uh...
Fakat ona saygı duyulurdu, onun...
That office used to carry so much weight, so much, uh, respect.
Bu unvanın muazzam bir ağırlığı, saygınlığı vardı.
- Uh, about 6,400 pounds.
- Yaklaşık 2900 kilogram.
I wish I could, but, uh, you're not on the flight plan.
Maalesef uçuş planına dâhil değilsiniz.
We, uh, have several people in mind.
- Aklımızda birçok kişi var.
I have, uh, eggs, and orange juice, mountain oysters.
Yumurta, portakal suyu ve billur var.
He's, uh, an associate.
İş arkadaşım.
Uh, the Chinese and the Russians had access to technology they shouldn't have and didn't want to lose.
Çinliler ve Rusların, erişmemeleri gereken ve kaybetmek istemedikleri bir teknolojiye erişimleri vardı.
Uh, no, I just put it in.
Hayır, şimdi taktım.
I hear those weekends can, uh, take some recovery time.
O hafta sonlarının ardından toparlanmak zor olurmuş.
- Uh, off message throughout.
- Mesajdan saptılar.
Uh... I'll run this by you tomorrow.
Size yarın onaylatırım.
Uh, by the way, my husband is not managed by anyone.
Bu arada eşimi kimse yönlendiremez.
Uh, reaching across party lines, that sort of thing.
Parti sınırlarını aşmak gibi şeyler ekle.
Uh, we agreed...
- Anlaşmıştık...
Can I, uh... Can I just have a second before we start?
Başlamadan önce biraz çıkabilir miyim?
Uh, people will get hurt.
İnsanlar zarar görür.
Uh, do you have any ibuprofen?
Ağrı kesicin var mı?
Uh, thank you for this.
- Teşekkür ederim.
Uh, let's just reverse those two sentences and it's there.
Bu iki cümlenin yerini değiştirirsek tamamdır.
Uh, great.
Harika.
Uh, was she on the donor list?
- Donör listesinde miydi?
Uh, how long was Anthony sick for?
Anthony ne zamandır hastaydı?
Moretti talked about it as, uh, the last day of her life before she corrected herself.
Moretti, hayatını düzene sokmadan önceki son günü olduğunu söylüyor.
Uh, he did.
Evet.
Uh, Mr. President.
Başkan Bey.
I'll keep working my side of the aisle, but... uh, Romero.
Ben kendi yolumda çalışmaya devam ederim ama Romero...
Uh, keep in touch.
Haberleşelim.
Uh, it's not gonna serve you to go after your own party.
- Kendi partini baltalamak sana yaramaz.
- Uh-huh. - Yeah.
Evet.
Well, you were quoted as, uh, calling your position a dream job.
Görevinizi, hayallerinizdeki iş olarak tanımladığınız söyleniyor.
Uh-huh.
Peşimi bırakmazlarsa dahası gelir.
Uh... about two years.
Yaklaşık iki yıldır.