English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Unaccompanied

Unaccompanied translate Turkish

84 parallel translation
An unaccompanied woman is an object of desire
Yalnız gezen bir kadın iştah kabartır.
But to have come all this way unaccompanied!
Ama onca yolu tek başına gelmiş!
- Unaccompanied?
Seni bıraktılar mı?
- No. Issue an order to round up all unaccompanied apes.
Tüm yalnız maymunların toplatılması için bir emir yayınlayın.
Oh no, no, no respectable woman would go within a hundred miles of that vile alley unaccompanied.
Oh hayır, hayır, Hiçbir saygıdeğer kadın yüzlerce mil uzaktaki bu berbat yola tek başına gidemez.
You think I'll let an unaccompanied kid get in a $ 110,000 car?
Yanında bir büyüğü olmayan bir gence 110.000 dolarlık araba emanet etmem.
He will not be unaccompanied.
Yanında bir büyüğü olacak.
As usual... Mrs. Julius Beaufort appeared, unaccompanied by her husband... just before "The Jewel Song." And, again as usual, rose at the end of the third act... and disappeared.
Her zaman olduğu gibi, Bayan Julius Beaufort yanında kocası olmaksızın... tam en önemli aryadan önce operaya geldi... ve yine herzaman olduğu gibi üçüncü perdenin sonunda operadan ayrıldı.
That way you can fly unaccompanied.
Böylece yanında biri olmadan uçabilirsin.
I'm honoured you risk your honour by seeing me to the gate unaccompanied.
Beni kapıya kadar yalnız başınıza getirerek onurunu riske atmandan dolayı onur duydum.
The facilitators will be unarmed and unaccompanied by Jem'Hadar soldiers.
Bana müzakerecilerin silahsız olacağı ve Jem'Hadar askerlerinin onlara eşlik etmeyeceği konusunda garanti verildi.
Then, sir, are you aware of the injury you may do to a young lady's reputation if you meet her and detain her in conversation when she's unaccompanied?
O zaman, beyefendi, onunla buluşursanız bunun genç bir bayanın itibarında yaratabileceği zararların farkında mısınız?
Days after the Nazi pogrom Anglo-Jewish leaders met with Prime Minister Chamberlain and urged him to let into the country unaccompanied children Christian as well as Jewish up to the age of 17.
Nazilerin katliamından günler sonra Anglo-Yahudi liderleri Başbakan Chamberlain'le toplandı ve 17 yaşına kadar, refakatsiz Hıristiyan ve de Yahudi çocukların ülkeye alınmasını talep etti.
I can't sell tickets to unaccompanied women.
Yanında biri olmayan kadınlara bilet satamam.
At the Grand Ball, you enter with the Queen, but at the State Dinner, you enter unaccompanied.
Giriyorum. Büyük baloda, kraliçe ile birlikte gireceksin ama devlet yemeğinde eşlik edilmeden gireceksin.
Children should not run around or disturb other passengers, or use the elevators unaccompanied.
Çocukların ortalıkta dolaşması, diğer yolcuları rahatsız etmesi,... ve asansörleri tek başına kullanması yasaktır.
Excellent! Our men mustn't die unaccompanied.
- Oesur askerlerimizin trompet sesi olmadan ölüme koşmalarından nefret ediyordum.
Commander Tucker obviously didn't remind you that Starfleet regulations... prohibit the captain from leaving the ship unaccompanied.
Komutan Tucker Kaptanın gemiyi eşliksiz terketmemesi gerektiği konusundaki Yıldız Filosu kuralını size hatırlatmadı herhalde.
Gentlemen, if you wouldn't mind, this is one visit I should prefer to make unaccompanied.
Beyler, bu ziyareti refakatsiz yapmayı tercih edeceğim.
The fact is, Mr. Church often slips away unaccompanied to do things that men of great wealth like to do anonymously, and without an entourage.
Aslına bakarsanız Bay Church zengin bir adamın, yanında maiyeti olmadan yapmak isteyeceği şeyler için sıklıkla yalnız başına ortadan kaybolur.
I got two unaccompanied minors!
İki tane refakatsiz yolcum var!
Welcome to the Unaccompanied Minors Room.
Refakatsiz Çocuklar Odası'na hoş geldiniz.
Excuse me, are you unaccompanied?
Affedersiniz, siz refakatsiz misiniz?
Can you also please get the unaccompanied minors back here at 7 a. M?
Ayrıca refakatsiz çocukları saat 07.00'de buraya getirebilir misin?
And I don't care if a woman unaccompanied is considered to be shameful.
Ve yalnız bir kadının utanç içinde olduğunun düşünülmesi umrumda değil.
No, we are not gonna start partying down with- - with unaccompanied minors.
- Ah! - Hayır, refakatsiz küçüklerle... parti yapmaya başlamayacağız.
I remember one captain who was quite loath to having an unaccompanied woman on board.
Bir keresinde bir kaptan gemisinde refakatsiz bir yolcu olmasından hiç hoşlanmamıştı.
Unaccompanied asylum seekers awaiting deportation.
Sınır dışı edilmeyi bekleyen kimsesiz sığınmacılar.
You really don't have to. You're an unaccompanied minor.
Sen daha reşit değilsin ve yanında kimse yok.
'That is one of the very rare recordings of Pete Townshend,'alone, unaccompanied,'by himself on his guitar.'
Çok nadir bulunan kayıtlardan biri, Pete Townshend. Solo. Tek başına gitar çalıyor.
There's no way a group of unaccompanied children would be shipped off like that.
Kimsesiz bir grup çocuğun bu şekilde...
I was just wondering if you had any records of any unaccompanied children sent to Australia in the 1940s and'50s
Acaba elinizde, 1940 ila'50 yılları arasında yalnız başlarına Avustralya'ya gönderilmiş çocuklarla ilgili bir kayıt var mı?
I shall be there unaccompanied at the Albion Hotel en route from York.
York'a doğru yol alırken, Albion Oteli'nde konaklayacağım.
A running gag unaccompanied by laughter, Your Honor.
Devam eden şakanın peşinden gülünmez, Sayın Hâkim.
Whenever we bring in an unaccompanied minor, we have to report it.
Tek başına bir çocuk getirildiğinde bunu rapor etmek zorundayız.
Outsiders are not allowed to be unaccompanied in this building.
Yabancıların bu binada refakatçi olmadan gezmesi yasaktır.
And then I ate lunch unaccompanied, and then I walked back here...
Tek başıma yemek yedim. Sonra bağımsız olarak...
We're not able to go in unaccompanied by the owner.
Ev sahibi yanımızda olmadan gezemeyiz.
Mr. Discotheque Stuart, unaccompanied!
Bay. Disko Stuart, tek başına!
But this one's unaccompanied.
Ama bunun refakatçısı yok.
Since Christine's an unaccompanied minor, he had to show I.D. and sign her over personally to an airline employee.
Christine, refakatsiz küçük biri olduğu için kimliğini göstermek zorunda ve bir havayolu çalışanı bizzat onun üzerini imzalamak zorunda.
- Unaccompanied minor?
- Yanında kimse olmayan bir çocuk mu?
Unaccompanied minor.
Yanında refakat eden bir yetişkin yokmuş.
In 50 years, I never once came to a bar unaccompanied.
50 yıl boyunca, eşim olmadan bir kez bile bu bara gelmedim.
She was an unaccompanied minor.
Küçük ve önemsiz belgeler.
His aunt from South Carolina bought the tickets, filled out the unaccompanied minor paperwork, which is why it didn't show up in my search.
Halası güney Carolina'dan biletini alıyor, küçük ve önemsiz belgeleri dolduruyordu, bu da aramalarımda neden ortaya çıkmadığını açıklıyor.
This is one visit I should prefer to make unaccompanied.
Bu ziyareti tek başıma yapmak isterim.
Casino owners aren't allowed unaccompanied into the count room.
Gazino sahipleri tek başına sayım odasına alınmazlar.
A negro homosexual, a Canadian sexpot, and unaccompanied redhead.
Zenci eşcinsel, Kanadalı seks kutusu ve kavalyesiz bir kızıl.
Oh, a negro homosexual, a Canadian sexpot and unaccompanied redhead.
Zenci escinsel, Kanadali seks kutusu ve kavalyesiz bir kizil.
Yeah, unaccompanied this time, thankfully.
Bu sefer yanımda kimse yok, Allahtan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]