Uncommon translate Turkish
661 parallel translation
It is, to say the least, most uncommon.
Bu kesinlikle çok sıradışı bir şey.
When a man takes a little quarter... and builds it into a bankroll that would choke a horse... and makes my little $ 10 grow into hundreds... I'd call him an uncommon gambler.
Penny, bir adam bir çeyrekliği bir çuval paraya, benim 1 0 dolarımı da yüzlerce dolara çevirebiliyorsa, o adama sıra dışı bir kumarbaz derim.
What a very uncommon name!
Ne alışılmadık isim!
I'm feeling uncommon nervous about the ceremony, Guv'nor.
Tören yüzünden alışılmadık şekilde heyecanlanıyorum, patron.
It's not uncommon.
Olağan dışı değil.
She was the most uncommon...
O hiç de sıradan görünüşlü...
They're uncommon bold, the grave robbers... and the daft doctors who drive them on.
O mezar soyguncuları yok mu, gözü dönmüş hepsinin onları işe koşan arsız doktorların da.
You're uncommon friendly tonight, Toddy.
Bu akşam alışılmışın dışında dost canlısısın Toddy.
When you weren't so uncommon cold to your old friend Gray.
O zamanlar eski dostun Gray'e böyle soğuk davranmıyordun.
- Shall I see anything uncommon?
Sıra dışı bir şey mi görmeliyim?
- The uncommon man.
- Sıradışı insanın.
The rights of the uncommon man must always be respected.
Sıradışı insanın haklarına, daima saygı duyulmalı.
Or let it be awful, so long as it is uncommon!
Ya da korkunç! Ama sıradışı olacak!
History need not say the burning of Rome was good, but it must say that it was colossal, uncommon.
Tarihin Roma'nın yanışını iyi olarak yorumlamasına gerek yok ama devasa ve fevkalade demelidir.
What I want to say is this : Our contract, marriage by proxy, is not an uncommon way to get a wife in the jungle.
Söylemek istediğim şey, söz konusu anlaşmamız, vekaleten evliliğimiz, buralarda eş bulmanın sıradan bir yöntemi.
Only you are uncommon.
Ama sen sıradan biri değilsin.
I imagine she fancies you in an uncommon way.
Ama yine de, senden ne kadar çok hoşlandığını görebiliyorum.
Childrey? What's so uncommon about that?
Childrey?
It's not uncommon for people to keep their eyes closed when viewing a corpse.
Bir cesede bakarken insanların gözlerini kapalı tutmaları olağan dışı değil.
It's not uncommon.
Sıkça rastlanan bir şey.
Not uncommon, sir.
Anormal bir şey değil, efendim.
This is not uncommon.
Bu çok sık görülür.
It's been stated that dissociative reaction or irresistible impulse is not uncommon among soldiers in combat.
Tepkisel kişilik bölünmesinin ya da dayanılmaz itkinin... savaşta askerler arasında çok görüldüğü söylendi.
A not-uncommon masculine gambit in 20th-century America.
Yirminci yüzyıl Amerika'sında pek de az görünmeyen erkek egemen bir tavır.
- Uncommon, too.
- Ve de sıradışı.
I guess it wasn't uncommon with me, like with other guys my age that like movies.
Sinemayı seven diğer akranlarım gibi bende de bu tutku vardı.
Uncommon balderdash, sir.
Olağanüstü bir saçmalık bayım.
They saw a specialist who told them that this was not uncommon... and that these things took time with most couples.
Doktor onlara sabırlı olmalarını, birçok çiftin aylarca birlikte olduktan sonra çocukları olabileceğini söyledi.
Although I would like to meet this man of such uncommon valor and tell him how much I admire his purpose, I am unfortunately scheduled to go to Lord Doi's residence at this hour.
Böyle büyük cesarete sahip bir adamla tanışmak ve yapmak istediği şeye büyük hayranlık duyduğumu dile getirmek istesem de maalesef ki Lord Doi'nin ikametgahına gitmek için sözlenmiş durumdayım.
It's uncommon brother stay at home, I thought you must go to play golf.
Abimin evde olmasını beklemiyordum. Golf oynamaya gideceğini sanıyordum.
The muscle on your right shoulder is proof of an uncommon degree of training.
Sağ omuzundaki kas, sıradışı derecedeki çalışmışlığının kanıtı.
The procedure is uncommon.
Prosedür bu kadar.
Its meticulous design, its powerful yet simple lines, and its uncommon elegance all prove that beauty isn't incompatible with top performance.
Mükemmel tasarımı diğerlerinden geri kalmayan performansı ve parmak ısırtan zerafeti ile güzelliğin güçle buluşmasının kanıtı olarak bize sunuluyor.
You're a British bull with uncommon good sense... and fine ancestors.
Sen nadir ve soylu ataları olan bir İngiliz boğasısın.
Vulcan merchants are not uncommon, captain.
Vulkanlı tacirlere az rastlanmıyor.
"Lieutenant Kirk is a fine young officer who performed with uncommon bravery."
"Teğmen Kirk olağanüstü bir cesaretle hareket etti."
I... find her most uncommon, Mr. Spock. Prepare for tomorrow.
Onu çok sıra dışı buluyorum, Spock.
You are uncommon workmen.
Sıra dışı bir işçisiniz.
"Alma", is an uncommon and beautiful name. ... incapable of agression a certain desire to revenge enjoys the humiliation...
"Alma", yaygın olmayan ve güzel bir isim... yetersiz saldırganlık kesin bir intikam tutkusu aşağılamaktan zevk almak...
Victory and defeat are not uncommon in a battle
He Savaşın Zafer ve yenilgileri sıradışıdır
An uncommon fine day, madame.
Sıra dışı güzel bir gün, Madam.
My, you're uncommon quiet for an actress.
Bir aktris için çok sessizsiniz.
E the Hornet had uncommon airplanes in the deck.
Güvertesinde, hiç de tanıdık olmadığımız türden uçaklar vardı.
Private finance is not that uncommon nowadays.
Özel finans bu günlerde o kadar yaygın değil.
Private finance is not that uncommon now.
Özel finans şu aralar çok yaygın değil.
It's not an uncommon belief that the soul of the dead is reincarnated, each time on a higher level.
Bu ölülerin ruhunun reenkarne olduğuna dair nadir bir.. inanç değil, daha yüksek seviyede.
And what's more, an uncommon one.
Dahası az bulunan bir isim.
It's not uncommon in cases like this.
Böyle vakalarda az rastlanan bir durum değildir bu.
Oh, begging... pardon and being wishful to do justice to one and all and not speak evil of the dead, I must say, Uncle George was uncommon fond of the bottle.
Özür dileyerek, duygularımı bastırarak ve ölünün arkasından konuşmak değilse, söylemem gerekir ki, George Amca bir ayyaştı.
He has neither name nor credentials And looks an uncommon swordsman
Ne ismi nede soyu var çok sıradışı bir silahşör
My dear, we can't all be uncommon.
Hayatım hepimiz soylu olamayız ki.