Uncontrollable translate Turkish
334 parallel translation
If you're too uncontrollable, then...
Eğer kontrol edilemez hale gelirsen...
And Wolf. He's a bundle of uncontrollable nerves and...
Eşimin kalabalıktan sinirleri gerilmiş bir halde...
Cathy again was torn between her wild, uncontrollable passion for Heathcliff... and the new life she had found at the Grange... that she could not forget.
Cathy tekrar, Heathcliff'e olan yabani ve kontrol edilemez tutkusu ve... Grange'da bulduğu ve unutamadığı yeni hayat... arasında kalmıştı.
A State without reins is as uncontrollable as a horse without a bridle.
Dizgini olmayan bir eyalet başıboş kalır aynı yuları olmayan bir at gibi.
An uncontrollable feeling of hatred for basil came over him, together with a terror of the knowledge he had given him and the use he might make of it.
Bir anda kontrol edilemez bir şekilde Basil'e karşı nefret hissetmeye başladı. Basil'in sahip olduğu sır ve onu kullanma ihtimali Dorian'a dehşet vermeye başladı. Paniğe kapıldı.
But it remained shut and I was overcome by an uncontrollable uneasiness
Fakat kapı kapalı kaldı ve dizginlenemeyen bir endişe içim kapladı.
But due to some uncontrollable drive, you permit the slightest action of a kid...
Ama kontrolsüz bir güdüye bağlı olarak bir çocuğun en küçük hareketinin seni çığlık atan..
All of a sudden, I get this uncontrollable urge to talk with you about it.
Birden bire... sizinle bu konuda konuşmak için dayanılmaz bir istek duydum.
But then, suddenly, she became uncontrollable.
Ama sonra birden, tamamen kontrolden çıktı.
- I have an uncontrollable vanity.
- Çok kibirliyim, önüne geçemiyorum.
I have this terrible uncontrollable fear - whenever I see hair.
Saç görünce içimi feci, dizginlenemez bir korku kaplıyor.
For if we accept them, we'd be admitting that within our police force there exist parallel organizations, autonomous and uncontrollable. "
Kabul edemezler çünkü olanları kabul etmek Kabul etmek olurdu Polisimizin içinde Paralel örgütlenmelerin varlığını
She's absolutely uncontrollable.
Suçlunun teki. Kontrol edilemiyor.
The craving had become almost uncontrollable.
Arzusu kontrol edilemez bir hal almıştı.
You're uncontrollable.
Sen kontrol edilemiyorsun.
You guys are just totally uncontrollable.
Siz çocuklar tamamıyla kontrol edilemezsiniz. Bunu biliyorsunuz değil mi?
That means it's uncontrollable.
Bu da kontrol edilemeyeceği anlamına geliyor.
When a gas line burst in a giant high-rise, an uncontrollable fire resulted.
Yüksek bir binada gaz hattı patladığında, kontrolsüz bir sonuç ortaya çıkar.
I like it when you get an uncontrollable urge.
Bu kontrol edilemez tepkilerin çok hoşuma gidiyor.
At this point, the digestive system collapses, accompanied by uncontrollable flatulence.
Bu aşamaya gelince bütün sindirim sistemi çöker ve ardından kontrol dışı gaz çıkarma başlar.
I believe there are moments of passion and desire. Uncontrollable impulses, moments of torments when the flesh is torn apart.
İnanıyorum ki, Tutku ve İhtirasın anı var yönetilemez nedenler, işgence anları, Et ikiye ayrıldığında,
On Krypton, these villains were uncontrollable.
Kripton'da bu kötü adamları kontrol edemedik.
He can control his heart rate, his alpha-wave rhythm, and many other supposedly uncontrollable functions of the human body.
Kendi kalp atışlarını, alfa yayılımı ritmini kontrol edebiliyor, ve insan vücudunun kontrol edilemeyen pek çok fonksiyonunu kontrol altına alabiliyor.
Dr. Brewster has tried to seduce several nurses on this ward claiming to be in the throes of an uncontrollable impulse.
Dr. Brewster çalkantili arzularini kontrol edemedigi bahanesiyle bu kogusta bir çok hemsireyi bastan çikarmaya çalismistir.
I told you lnsurrection is a terrible, uncontrollable force... no!
Başkaldırı çok korkunç kontrol edilemez bir güçtür.
"And yet, in its uncontrollable insanity, the human race seeks to destroy this shining jewel, this blessed sphere, which men call Earth."
Ve henüz, onun kontrol edilemeyen çılgınlığında insanoğlunun yarışı, bu parlayan mücevheri yok etme çabası içinde, bu yüce küreye, Dünya dendi.
I could feel the visions coalesce and become flesh. Uncontrollable flesh.
Görüntülerin biraraya gelip kontrol edilemez bedene dönüştüğünü biliyorum.
The story goes, the Doctor threw Mr. Thorn in the stream in a fit of uncontrollable temper.
Ama hikaye daha bitmedi, Doktor Bay Thorn'u kontrol edilemez bir sinir buhranı sonunda nehre fırlatmış.
My imagination is too vast, it's uncontrollable.
Hayal gücüm öyle geniş ki, zapt edilemiyor.
Doctor, what would you prescribe for a chronic case... of uncontrollable, all-possessing and inescapable delirium tremens?
Doktor, kronik, kontrolsüz ve amansız sayıklama nöbetlerine nasıl bir ilaç verirdiniz?
He's uncontrollable. I'll take it from here, Mrs. McKletch.
Tamam, Bayan McKeletch gerisini ben hallederim.
It's appetite is uncontrollable.
İştahı kontrol edilemez.
I just got this uncontrollable urge to fall down.
Bir anda düşme isteği doğdu içime. Hadi, birlikte yürüyelim.
Uncontrollable appetite... in every department.
Her şeye karşı kontrolsüz bir iştah.
Make sure you didn't have any uncontrollable desire to see me.
Görüşmek için karşı konulmaz bir arzu duymadığından emin olmak istedim.
I just--I suddenly got This uncontrollable urge for popcorn.
Ben, aniden kontrol edilemez bir patlamış mısır krizine girdim.
By the third... he started to snarl, and after that, he was uncontrollable.
Üçüncüden sonra... hırıltılar çıkarmaya başlardı. Sonrasında kontrolden çıkardı.
And Manheim's experiments with gravity and time were rudimentary and uncontrollable.
Manheim'in çekim ve zaman deneyleri de... basit ve kontrol edilemiyordu.
They're uncontrollable.
Onlar kontrol edilemezler.
His criminal record is too long to go into but I must caution you that he is given to bouts of uncontrollable violence.
Uzun bir suç kaydı var, ayrıca kontrol edilemez şiddet nöbetlerine giriyormuş.
I mean, our kids are uncontrollable hellions.
Demek istediğim, çocuklarımız zaptedilemez varlıklar.
Did you feel an uncontrollable urge to push?
İtmek için kontrolsüz bir zorlama hissettiniz mi?
You're uncontrollable and wild from dealing with criminals for so long...
Sen uzun süredir, suçlularla başa çıkmakta çok kontrolsüz ve vahşiydin.
Why do I have an uncontrollable urge to play T-ball?
Neden birden bire içimden rahatsız edici düzeyde T-ball oynama isteği belirdi acaba?
"Mindy, because of our uncontrollable attraction... I think we should avoid each other from now on."
"Mindy, birbirimize karşı kontrol edilemez çekimimiz yüzünden sanırım bundan sonra birbirimizden kaçınmalıyız."
He was totally at the mercy of his uncontrollable passion for me, which means he wasn't all bad now, doesn't it?
Tabii bana olan tutkusunda tamamen merhametliydi yani o kadar da kötü değildir bu, değil mi?
But this time, I had an uncontrollable urge to eliminate the image.
Ama bu defa, Görüntüyü ortadan kaldırmak için dayanılmaz bir istek duydum.
Some are very powerful, almost uncontrollable.
Bazıları çok güçlü, neredeyse kontrol edilemez.
However... the queen's biggest problem is her renegade child, Diello, who has proven to be an uncontrollable little blighter who slaughters his nannies whenever the fancy takes him!
Oysa ki kraliçenin en büyük sorunu ele avuca sığmaz küçük bir velet olduğu su götürmez olan, hayal kurduğunda dadılarını doğrayan haydut oğlu Diello'ydu!
Look, he's bleeding. Heather, you supervise while I take this uncontrollable young man to the school nurse.
Heather, sınıftan sen sorumlusun, Ben bu genci tedaviye götürüyorum.
)... and here I got confirmation how those irrational forces, uncontrollable forces in Germany, in the Germans, had erupted, were brought out were running wild where the party was marching, marching on. " Hail Victory!
Ama onun amacı demokrasiyi yok etmek değil, güçlendirmekti.