English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Uneaten

Uneaten translate Turkish

44 parallel translation
Not her ghost... but Cathy's love, stronger than time itself... still sobbing for its unlived days... and uneaten bread.
Hayaleti değil... fakat Cathy'nin aşkı zamanın kendisinden daha güçlü... yaşanmamış günleri için hala ağlıyor... ve yenilmemiş ekmekleri için.
In the gents at st. pancras, uneaten.
Ama ben bunu St. Pancras'ta erkekler tuvaletinde buldum, yenmemiş.
Soon they'll have to move away, leaving all that beautiful grass uneaten.
Yakında taşınmaları gerekecek, tüm bu güzel otları yiyemeden bırakacaklar.
So most of the animals move away, leaving the blond grass uneaten.
Bu yüzden bir sürü hayvan, sarı otları yenmemiş bırakarak göç eder.
- Well, I got to the folks'house... and saw the tray of uneaten lasagna.
Annenlerin evine gittim. Bir tepsi yenmemiş lazanya gördüm. Yetişebildiğime çok sevindim.
Dates getting cancelled, dinners left uneaten.
Randevular iptal edilir, akşam yemeği yenmez.
Would the presence of junkies account for all these uneaten french fries?
Esrarkeşlerin varlığı bu yenmemiş patatesleri açıklar mı?
The damned were starving, staring in agony at the uneaten food before them, knowing that even with all eternity in which to solve the problem, it could not be done.
Günahkârlar açlıktan kıvranarak, acı içinde önlerindeki yenmemiş yemeklere bakıyorlarmış ve sonsuza kadar vakitleri olduğunu bildikleri hâlde, çözüm bulamayacaklarını biliyorlarmış.
It's one thing to talk down to me. Out Donut Munching Bastards? And the uneaten bags of bread in the fridge and hiring a caterer on my salary!
Dolapta bir sürü ekmek var ve bunlar benim maaşımdan kesilecek!
All those empty rooms, those uneaten pillow mints.
Bir sürü boş oda var. Bir sürü yenmemiş nane şekeri var.
Here's how it's gonna happen, guy and Lisa are gonna come to our table to thank us for sharing their special day, and all they're gonna find are 2 uneaten steaks and a dirty little secret.
Şöyle olacak. Guy'la Lisa özel günlerini paylaştığımız için yanımıza teşekkür etmeye geldiklerinde yenmemiş biftekleri ve kirli küçük sırrımızı görecekler.
Um, doesn't it seem wrong to enjoy a beautiful uneaten Turkey when you have all this unfinished emotional business?
Yarım kalmış duygusal meselelerinizi halletmeden bu güzel yenmemiş hindiyi yemek lezzet verir mi?
Um, doesn't it seem wrong to enjoy a beautiful uneaten Turkey when you have all this unfinished emotional business?
Gene sıkıştı. Reset düğmesine bas da kurtulayım.
These bats look normal enough, but bats are aerial predators and much of the uneaten prey in New Zealand is on the ground.
Bu yarasalar normal görünüyor ancak yarasalar uçan avcılardır ve Yeni Zelanda " daki avlarının çoğu yerde dolaşıyor.
Not to mention hospital gurneys and nose plugs and uneaten Danish and soft-spoken secrets and Fender Stratocasters and maybe the occasional piece of fiction.
Ve bir de, hastane sedyeleri burun bantları yenmeyi bekleyen kekler küçük harflerle söylenen sırlar Fender Stratocasters ve arada bir de birkaç sayfa roman.
We attend to the champagne that was spilled, the knickknacks that got broken, the food that went uneaten.
Dökülen şampanya, kırılan biblolar yenmemiş yemekler.
If I don't bring a date, a $ 200 piece of chicken / salmon will go uneaten.
Birini götürmezsem 200 dolarlık tavuk / somon çöpe gidecek.
With its catch still uneaten, the hungry T-Rex limps off back the way she came.
yahaladığı avla T-Rex, topallayarak geldiği yere döndü.
Deckard's food'sstill here, uneaten.
Deckard yemeğini yememiş.
Those uneaten eggs turned into record numbers of baby frogs who subsequently fled to land and died.
Yenilmeyen bu yumurtalar rekor sayıda yavru kurbağa çıkarmış sonradan karaya çıkıp ölmüşler. - Doğrudur.
You don't leave bread uneaten, a fire still burning.
Ekmeğini yenmemiş, ateşi de hâlâ yanar vaziyette bırakmazsın.
Hey, you. Completely uneaten.
Şunu da ekleyelim "Buket al."
Rice, miso soup, eggplant pickles all uneaten.
Pilav, Miso çorbası, patlıcan turşusu yenmedi.
Not a problem with Flint Lockwood's latest invention, the Outtasighter so-named because it catapults uneaten food out of sight and therefore, out of mind.
Flint Lockwood'un son icadı Gözden önünde kaldırıcı ile sorun değil. İsmi böyle çünkü yenmemiş yemekleri gözümüzün önünden fırlatıp atıyor bu yüzden, boş verin gitsin.
Um, all uneaten brownies need to be brought to the administration offices.
Bütün yenmemiş brownileri idareye getirmeniz rica olunur.
I just found all my food in the garbage, uneaten,
Tüm yemeklerimi çöpte, yenmemiş bir hâlde buldum.
Wow. You know, if you're hungry, there's uneaten food in the kitchen.
Eğer açsan mutfakta yenmemiş yiyecekler var.
Easter grass, Cable Ace Awards, aquariums full of broken pinball game parts, popped but uneaten Jiffy Pop still in the silver bubble, sample-sized shampoos, detergents and whiskeys, and...
Paskalya çimi, Cable Ace Ödülleri, bir akvaryum dolusu tilt makinesi parçaları, paketinde patlamış ama yenmemiş patlamış mısır, küçük boy şampuan örnekleri, deterjanlar, viskiler ve...
Are you guys hungry'cause I have an uneaten chicken dinner on my table.
Aç mısınız çünkü masamdaki tabağımda yenmemiş bir tavuk var.
I mentioned to Mr. Wolfe that maybe we should donate uneaten food to people who need it.
Ben Bay Wolfe'e yemediğimiz yiyecekleri muhtaç insanlara bağışlamamız gerektiğinden bahsettim.
Uneaten food is usually hidden for leaner times, but there will be no leftovers today.
Yenmeyen yiyecekler genellikle zor zamanlar için saklanıyor. Ama bugün hiç artık kalmayacak.
Listen, uneaten food won't be taken to the grave.
Kefenin cebi yok ki oraya koyup diğer tarafta yiyesin.
I looked at the uneaten portion of our vic's lunch.
Kurbanın yemeğinde yenilmemiş kısımları inceledim.
I was trying to stay uneaten long enough to figure out how to get the Fleece off of him.
Örtü'yü ondan alabilmenin bir yolunu bulabilmek için yenmemeye çalışıyordum.
We've got to stay uneaten.
Bizi yememeleri lazım.
It's been there forever uneaten.
Nicedir yenmeden duruyordu.
No, it wasn't truly until you left that cheeseburger uneaten that I began to let myself believe.
Hayır gerçekten değildi. O çizburgeri yemeden bıraktığında kendimi inandırmaya başladım.
And at the bottom of the bag, seven steak dinners, all uneaten.
Ve torbanın dibinde, yedi adet hazır biftek yemeği, hiçbiri yenmemiş.
On this pile of uneaten carrots. It's like i'm living with secretariat,
Belki de bu yenilmemiş bir yığın havucun üzerine otururuz.
That there are mountains of... uneaten casseroles in your refrigerator.
Buzdolabında yenmeyen güveçlerden dağ oluştuğunu.
" I HAVE A HOUSE FULL OF UNEATEN COLD CUTS
Tabii ki sana veya Brian'a çok önemli gelmiyor ama
Huge jets of uneaten star are spat out into space.
Ve sonra hem insan hem de diğer canlılar bir bütün olarak iki gezegende birden yaşamayı öğrenmiş olacağız. Gözüpek ve şaşırtıcı bir plan.
In the car, uneaten.
- Arabada, yenmemişti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]