Unfamiliar translate Turkish
488 parallel translation
But under thousands of metres of water lie twisted rock formations, hot springs and unfamiliar life forms.
Ancak, suyun binlerce metre altında tuhaf taş oluşumları, sıcak pınarlar ve tanıdık olmadığımız yaşam formları uzanıyor.
The name is not unfamiliar to me.
Adı hiç yabancı gelmedi.
He's unfamiliar with Amsterdam and the machinery of peace meetings.
Amsterdam'a ve barış toplantılarına pek aşina değildir.
I shall appreciate your help, especially as I'm unfamiliar with your country.
yardımınıza müteşekkir olacağız, özellikle ülkenizi iyi tanımadığım için.
An examination of your blood reveals the presence of a peculiar parasite. A form with which I'm completely unfamiliar.
Uyguladığım testler, kanınızda bugüne kadar hiç görmediğim biçimde garip bir parazit türü olduğunu gösterdi.
It brings newspapers, post and unfamiliar faces.
Gazeteleri, postayı ve yabancı simaları getirir.
Today a wholly unfamiliar lady is stepping off the bus.
Bugün tümüyle yabancı bir bayan otobüsten iniyor.
She wore an unfamiliar dressing gown, not her usual toweling one
Normalde giymeyi tercih ettiği eski bornozdan ziyade yeni ve değişik bir sabahlık giymişti.
I also play chess... though I regret I am unfamiliar with snakes and ladders.
ayrıca satranç oynarım... ve söylediğiniz oyunu bilmediğime üzgünüm.
She's a foreigner, unfamiliar with the subtleties of our language.
O bir yabancı ve dilimizin inceliklerini iyi bilmiyor.
Believe me, I'm speaking now as one not unfamiliar... with the guiding spirit of the Eastern Portland Railroad.
İnanın bana, EP'nin temel felsefesine aşina birisi olarak konuşuyorum sizinle.
The years rolled by, everything unfamiliar.
Yıllar geçti, herşey yabancıydı.
Sir, I am unfamiliar with customs in the country, but in town it is considered impolite to keep a lady waiting.
Köydeki gelenekleri bilemem ama burada bir hanımefendiyi bekletmek kabalık kabul edilir.
Because their clothes are different from ours... because their words are unfamiliar to our ears?
- Çünkü elbiseleri bizimkilerden farklı... kelimeleri bize yabancı diye mi?
But please don't suppose I'm dangerous, because I'm unfamiliar.
Fakat lütfen, sadece tanımıyorsunuz diye beni tehlikeli farz etmeyin.
Naturally, these rifles were quite unfamiliar to the Indians.
Doğal olarak, kızılderililer bu tüfeklere pek aşina değildiler.
Your face is unfamiliar.
Yüzün tanıdık gelmiyor.
It all began when the silence Of the jungle was broken by an unfamiliar sound.
Daha önce duyulmamış bir sesin ormanın sessizliğini bozmasıyla başladı herşey.
They refer to us as "creatures"... as though we were some species they were unfamiliar with.
Bizleri yaratıklar, yabancı türler gibi adlandırdılar.
That is a human emotion, doctor, with which I'm totally unfamiliar.
Bu, benim hiç bilmediğim bir insan duygusu, Doktor.
Sensors indicate the size of a scout ship, but the configuration is unfamiliar.
- Keşif gemisi büyüklüğünde. Dış görünüşü yabancı.
They're familiar, and yet unfamiliar.
Bunlar tanıdık geliyor ama yine de tanıdık değiller.
- lt is an unfamiliar force field.
- Alışılmadık bir güç alanı.
I don't know. The words were unfamiliar to me.
- Kelimeler bana yabancıydı.
- But not, I trust, unfamiliar.
- Ama yabancılık çekmeyeceksin.
A sort of voyage into another dimension, travelling through a an unfamiliar Paris.
Bilmediğimiz bir Paris'te seyahat başka bir boyuta yolculuk gibiydi.
I am a book-worm and a scholar, and am unfamiliar with practical affairs.
Ben bir kitap kurdu ve bir bilim adamıyım, ve pratik işlere alışık değilim.
Meanwhile, not far away... Mr. and Mrs. Arthur Putey were about to enter an unfamiliar office.
Bu sırada, çok da uzak olmayan bir yerde Bay ve Bayan Arthur Putey bilmedikleri bir ofise girmek üzereydiler.
He just saw a guest off, this person looks unfamiliar
Temin bir misafiri geçiriyordu! ama misafiri tanımıyorum
He's unfamiliar with the territory, but I'm sure with your able assistance, I...
Bölgenin yabancısı... Ama eminim ki, senin güçlü desteğinle, ben...
For those of you unfamiliar with Dr. Bannister's theory of percussional and prehistoric and rhythmical communications let me try to point out...
Dr. Bannister'ın tarih öncesi perküsyonel ve ritmik iletişim... teorisini bilmeyenleriniz için... belirtmeliyim ki...
- An immature species. - An unfamiliar race.
Gelişmemiş bir tür, yabancı bir ırk.
It was an unfamiliar feeling, very strong.
Çok yabancı, çok derin bir duyguydu.
The study of law... is something new and unfamiliar to most of you.
Hukuk öğrenimi... Çoğunuz için yeni ve alışılmamış bir şeydir...
Cloning, for those of you unfamiliar with biology, is a process by which, using one single cell, a duplicate of the person it came from could be formed.
Biyolojiyle ilgilenmeyenleriniz için söylüyorum, klonlama tek bir hücreden yola çıkarak o insanın kopyasını oluşturmaktır.
The Enterprise is en route through an unfamiliar sector of space where a series of Earth Federation ships have disappeared mysteriously during the last 1 50 years.
Atılgan uzayın gizemli bir boşluk barındıran bilinmedik sektöründe ilerliyor. Dünya Federasyonu'na ait pekçok gemi... 150 yıldır bu sektörde gizemli şekilde kayboluyor.
Yes, I'm sure, but you're working in delicate and apparently unfamiliar waters, Lieutenant.
Evet, eminim, fakat nazik ve görünüşe göre bilinmeyen sularda çalışıyorsun, Komiser.
For those unfamiliar with the case, there have been five brutal murders, which can all be attributed to the same person.
Duruma yabancı olanlara tekrarlayalım : beş vahşi cinayet oldu ki hepsi de aynı kişiye bağlanabilir.
Who knows if she is really crazy... or are you just reacting like this because is in an unfamiliar environment.
Kim bilir, belki de delidir veya hiç bilmediği bir çevrede olduğundan o şekilde davranıyordur.
She's just unfamiliar with the married state.
Evlilik kurumuna tamamen yabancıdır.
Captain, I've felt this much fear and apprehension... this much doubt and lack of confidence... in simply trying to cross an unfamiliar room.
Kaptan, bu kadar korku ve endişeyi bu kadar kuşku ve güvensizliği tanımadığım bir odadan geçerken yaşadım.
When it comes to buying property, I'm on unfamiliar ground.
İş mülk almaya gelince, pek aşina olmadığım bir durum.
Other elements are spectacularly unfamiliar.
Diğer elementler pek tanıdık gelmez.
But forgiving, I'm going to suggest... that his life in the lawless parts of our country... have left him entirely unfamiliar with the processes of the law.
Ama bunu affederek, şunu belirteyim ki... ülkemizin kanunsuz bölgelerinde geçen hayatı... hukukun işleyişi konusunda onu tamamen cahil bırakmıştır.
And unfamiliar emotions began to stir.
Ve bilinmeyen duygular oluşmaya başladı.
For those unfamiliar with the rules, they are as follows.
Kurallar şöyle.
I wonder how they will behave while being alone in an unfamiliar place.
Alışık olmadıkları bir yerde nasıl davranacaklar acaba?
Then I saw an unfamiliar face.
Sonra tanımadık bir yüz gördüm.
- An unfamiliar race - Dark or fair of face They just might chop them up to make their steak tartare
... koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma John gömüldü ve Jimmy öldü Georgie'yi vurdular talan yaptı diye ama kan halen kırmızı ve devam ediyor orduya asker alımı askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma...
Totally unfamiliar.
- Tamamen yabancı.
Every journey into the unfamiliar is an adventure.
KÜÇÜK LORD FAUNTLEROY Bilinmeyene her yolculuk bir maceradır