Unfeeling translate Turkish
124 parallel translation
How can you be so unfeeling?
Nasıl bu kadar duygusuz olabiliyorsunuz?
You find me cold, unfeeling, selfish, don't you?
Beni soğuk, duygusuz ve bencil buluyorsun, değil mi?
Could only be on Christmas day that I would drink the health of such a hard, stingy, unfeeling man as Mr. Scrooge.
Yalnızca Noel günü böylesine zor, cimri, duygusuz Bay Scrooge'un sağlığına içebilirim.
No, as a Chinese widow, I have become completely unfeeling.
Hayır, Çinli bir dul olarak, tamamiyle duyarsuz oldum.
You're hard-hearted, unfeeling.
Kalpsizin tekisin! Taş kalpli!
To leave her would be unfeeling, unlawful, and unsanitary.
Şimdiye kadar kaldırıldığından emin olabilirsin. Onu öyle bırakmak duygusuzca ve kanunlara aykırı olurdu ve tabii sağlıklı da olmazdı.
The unfeeling one has returned sick with love!
Zalim adam aşk acısıyla geri dönmüş!
It may sound unfeeling to hold a dance under the circumstances but I'm running a business. I've lost enough guests already.
Bu koşullar altında balo yapmak biraz katı kalplilik gibi gelebilir ama, iş hayatı öyle gerektiriyor.
It's not that I'm unfeeling about George, but we always have it.
George'a saygısızlık etmek istemem, ama geleneksel bir balo bu.
You find me cold, unfeeling, selfish, don't you?
Sence soğuk, duygusuz, bencil biriyim, değil mi?
Unfeeling. Forgive me.
Hayal bile edemezsiniz.
You're greedy, unfeeling, inept, indifferent... self-inflating, and unconscionably profitable.
Sen hırslı, duygusuz, yeteneksiz, umursamaz kendini beğenmiş, vicdansız bir pisliksin.
It follows, therefore, that this young man will be as unfeeling, as unthinking as the dead until the day he joins them.
"bir anısı veya düşüncesinin olmadığını unutmayın. " Bu nedenle bu genç adam... "öleceği güne kadar, hiçbir duygu veya düşünceye sahip olmayacaktır."
I'm cold, callous, unfeeling.
Soğuk, katı yürekli, duygusuz biriyim değil mi?
Is your heart so cruel, so unfeeling?
Bu kadar acımasız ve taş kalpli misin?
So you're telling me that all humans are cruel and unfeeling.
Bütün insanlar kalpsiz zalimler mi yani sence?
You're an unfeeling, shameless idiot
Sen duygusuz, ve utanmaz bir aptalsın!
It should be Christmas Day when one drinks to the health of such a stingy, odious, mean hard, unfeeling man as Mr. Ebenezer Scrooge.
Bay Ebenezer Scrooge gibi cimri, iğrenç, zalim katı, duygusuz bir adamın sağlığına içilen bir gün Neol günü olmalı.
Someone mean and... unfeeling and rotten.
Biri demek istiyorki ve... duygusuz ve çürümüş.
You're so unfeeling.
Çok şeysin, çok duygusuz?
Steve is an unfeeling cur.
Steve duygusuz kafirin teki.
You are an unfeeling brute.
Sen duygusuz hayvansın.
I'm not an unfeeling brute.
Ben duygusuz bir hayvan değilim.
The Iowa farmer whose land has been taken away by unfeeling bureaucrats.
Hissiz bürokratlar tarafından Iowa çiftçilerinin elinden alınan topraklar..
But my friends, you were not unfeeling towards your fellow men.
Ama dostlarım, arkadaşlarınıza karşı duygusuz değildiniz. Doğru.
Well, I suppose that on the blessed day of Christmas, one must drink to the health of Mr. Scrooge, even though he is odious, stingy, wicked, and unfeeling, and badly dressed...
Sanırım bu kursal Noel gününde birileri Bay Scrooge'in sağlığına içmeli. Buna rağmen ; nefret edilen, cimri nefret dolu, duygusuz kötü giyinen ve...
It is so cold, so unfeeling, so hopeless...
Orası çok soğuk, duygusuz, umutsuz...
Sometimes a little wild and unfeeling, perhaps, but not bad.
Bazen arsız ya da zalim olabilirler ama kötü değildirler.
They said he was unfeeling... and called him callous.
O'na hissiz dediler ve ona umursamaz dediler.
Unfeeling, selfish girl!
Duygusuz, bencil kız!
Emma? How could you be so unfeeling to Miss Bates?
Emma, Bayan Bates'e karşı nasıl bu kadar acımasız davranabilirsin?
How could you be so unfeeling to Miss Bates?
Bayan Bates'e karşı nasıl bu kadar duygusuz davranabildin?
Men can be such an unfeeling lot.
Erkekler çok duygusuz olabiliyor.
You're an unfeeling changeling.
Sen duygusuz bir değişkensin.
I'm callous and unfeeling. Get out, you.
Biz de kabul edip iyi tarafından bakmalıyız.
Of no use to the world, or to me, this unfeeling heart God's given thee.
Tanrı'nın sana verdiği bu duygusuz kalbin ne bana ne dünyaya faydası var.
Cynthia, you really are the most unfeeling girl I've ever met.
Cynthia, sen tanıdığım en duygusuz kızsın.
- OK, Unfeeling Guy.
- Peki, duygusuz adam.
Said like an unfeeling professional.
Duygusuz bir profesyonelin sözleri gibi oldu.
I don't mean to seem unfeeling, but I'm programmed to accept the loss of a patient with professional detachment.
Ben duygusuz biri değilim, lakin profesyonel bir şekilde birinin kaybından etkilenmeyecek şekilde programlandım.
Arrogant, unfeeling...
Kendini beğenmiş, duygusuz...
You are a cold, unfeeling beast of a man, Captain Khalid.
Bir insan için soğuk ve acımasız bir hayvansın, Kaptan Khalid.
They'll either think Tuvok is an unfeeling monster or that I am a bad performer.
Tuvok'ın duygusuz bir canavar olduğunu sanacaklar ya da benim kötü bir icracı olduğumu.
They'll realize that beneath your unfeeling exterior is a heart that's breaking, silently and in more pain than any of us can possibly understand, because that's what it is to be Vulcan.
Duygusuz dış görünüşünün altında yaralı bir kalbin olduğunu anlayacaklar, sessizce... ve her hangi birimizin anlayabileceğinden daha iyi,... Çünkü Vulcan olmak budur.
How can you be so concerned for one child and so unfeeling to the other?
Nasıl oluyor da bir çocuğunla bu kadar ilgiliyken, diğerine karşı duygusuzsun?
Look, you say I'm an A.I. and that makes me cold and unfeeling.
Yapay zeka olduğum için soğuk ve duygusuz olduğumu söylüyorsun.
Some victims say that they feel strangely calm, unfeeling, detached.
Bazı kurbanlar tuhaf bir şekilde sakin, duygusuz, hissiz olduklarını söylerler.
Her motives may be insidious, her methods loathsome, but she is not unfeeling.
Sebepleri sinsice, yöntemleri haince olabilir ama duygusuz bir kadın değildir.
You know, sometimes you're so good at your job I forget you're an unfeeling prick.
Biliyor musun Rich, bazen işini o kadar iyi yapıyorsun ki ne kadar duygusuz bir pislik olduğunu unutuyorum.
Now I'm a goddamn unfeeling monster, right?
Şimdi lanet bir hissiz canavar oldum, değil mi?
You know, Marcie, how can you be so unfeeling?
Marcy nasıl bu kadar duygusuz olabiliyorsun?