English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Ungodly

Ungodly translate Turkish

180 parallel translation
Call off your ungodly dogs!
Şu korkunç köpeklerinizi çağırın!
Spare the righteous and smite the ungodly.
Erdemlileri bağışla, inkarcıları cezalandır.
Is that the hot tip that brought you up here at this ungodly hour?
Seni bu garip saatte buraya sürükleyen ipucu bu mu?
Enough of this ungodly revelry!
Bu dinsiz alem artık son bulsun!
Ungodly bandits!
Allahsız haydutlar!
It's the ungodly in great power, all right.
Bunlar büyük güçteki kötülükler.
What's going on at this ungodly hour of the morning?
Sabahın bu berbat vaktinde neler oluyor böyle?
When she gets in from work, such ungodly hours she keeps.
İşten geç çıkıyor. Onun için üzülüyorum.
Then you must've heard that ungodly noise.
O halde o feci gürültüyü duymuşsunuzdur.
Judge me, O God and plead my cause against the ungodly nation.
Hakkımı ara ey Tanrı, Savun beni inançsız ulusa karşı.
That's ungodly superstition, Mr. Richardson!
Bu saçma bir batıl inanç Bay Richardson!
I'm sorry to call you at such an ungodly hour.
Sizi bu kadar aykırı bir saatte aradığım için üzgünüm.
" Blessed is the man that walketh not in the counsel of the ungodly...
"Kutsanmış olan ne sapkınlığın yolunda yürüyendir..."
Ungodly thoughts of your Sara, that's my guess.
Tahminimce Sara hakkında edepsiz şeyler.
Ungodly?
Edepsiz mi?
I'm tired of 3rd Army having to fight Germans... with supreme command, no gasoline... and now this ungodly weather.
3'üncü ordu Almanlarla savaşmaktan bıktı usandı komutanları aksi, benzin kalmadı üstüne üstlük, hava da açmıyor.
Can't you at least tell me who phoned at this ungodly hour?
En azından gecenin bu saatinde seni kim aradı, onu söyleyebilir misin? Dede, dede!
Where can he be going at this ungodly hour?
Bu uğursuz saatte nereye gidiyor olabilir?
You sent a letter to the elders of our church complaining of my ungodly behavior.
Kilisenin ileri gelenlerine bir mektup göndermişsin. Dine aykırı davranışlarımı şikayet etmişsin.
Lee, my darling, what are you doing out here at this ungodly hour?
Lee, hayatım, bu saatte burada ne yapıyorsun?
- What's that ungodly stink?
- Bu koku da nesi?
Once a year, the Black Ship takes their ungodly profits back to Europe.
Yılda bir kez, Siyah Gemi onların haram kazançlarını Avrupa'ya götürür.
You come here at ungodly hours.
Olmadık saatlerde buraya geliyorsun.
Would you put your son in her ungodly machine?
Oğlunun onun şeytani makinesine mi bindireceksin?
You ungodly warlock!
Seni dinsiz büyücü.
"... bringing in the flood upon the world of the ungodly. "
"... Nuh'u ve yedi kişiyi daha korudu. "
Unbeknownst to them all, Cromwell's armies, aided by Xusia's black sorcery, had already stormed across the borders of Ehdan, leaving behind a wake of ungodly death, disease and destruction.
Hiç haberleri olmadan Xusia'nın kara büyüsünün yardım ettiği Cromwell'in orduları arkasında lanetli ölümler felaketler ve yıkım bırakarak Ehdan sınırlarına dayanmıştı.
They throw ungodly breaking stuff in the Show.
Onlar, olağanüstü şekilde top atarlar.
You hork up an ungodly goober... fire it up, the bottom drops out of the pitch.
Berbat bir yer fıstığı yemişsin. Ateşle şunu, saha yıkılacak.
These robbers are cruel and ungodly people.
Bu haydutlar acımasız ve inançsız insanlar.
WHO COULD THAT BE AT THIS UNGODLY HOUR?
Bu biçimsiz saatte kim ki bu?
Were it not for their ungodly ways Master Robin would never have left.
Onlar Tanrının yolundan ayrılmasalardı, Efendi Robin evini asla terk etmezdi.
And this is Patty trying to plug her razor into those ungodly Czechoslovakian outlets.
Ve bu da Patty... ağda makinasını takmaya çalışıyor şu kafir Çekoslavakların prizlerine.
What on earth are you doing here at this ungodly hour?
Bu saatte burada ne işiniz var?
God hath delivered me to the ungodly and turned me over into the hands of the wicked.
Tanrım, kötülere karşı yardım et bana. Günahkarların elleriyle ver bunu bana.
My ungodly book speaks to you.
Kitabım sizlere sesleniyor.
What you've done to these girls is simply ungodly.
Bu kızlara yaptıkların tam anlamıyla gaddarlık.
Ungodly, Martin.
Gaddarlık, Martin.
The images that you capture, whatever is going on in that room... may be ungodly and horrific.
Çektiğiniz görüntüler ; o odada her ne oluyorsa,... Tanrı karşıtı ve korkunç olabilir.
For some ungodly reason they seem to be cracking down on frivolous lawsuits.
Allahın cezası bir nedenle davamızı düşürmek için önlem almaya çalışıyorlar.
And we feel those guilty of having committed these ungodly acts had the feeling of assurance that nothing ever would be done.
Ve bu, inanılmaz suçları işleyenlerin, ceza almayacaklarını bildiklerini düşünüyoruz.
Lord, be with us as we hunt down this ungodly son of a bitch.
Tanrım, bu orospu çocuğunu avlarken bizim yanımızda ol.
As women of God go, she was ungodly.
Tanrı yolunda giden kadınlara bakınca o dinsizdi.
Scully, F.B.I. What can I do for you at this ungodly hour?
- FBI'dan Scully. - Bu saatte sizin için ne yapabilirim?
American soldiers were dying at an ungodly rate in a war-torn Europe while at home, a deadly strain of the flu virus attacked young and old alike.
Savaşların yıktığı Avrupa'da pek çok Amerikan askeri öldü. Bu sırada yurtta ölümcül grip virüsü genç yaşlı herkesi etkilemiştir.
May I ask what His Majesty is doing awake at such an ungodly hour?
Sorabilir miyim gecenin bu saatinde majesteleri ayakta ne yapıyor?
It is an ungodly hour.
Saat bayağı geç olmuş.
Before Justine could wrestle from his grasp this most ungodly man took a communion wafer the body of our Lord Jesus Christ and placed it on the girl's twitching orifice. "
Ama Justine adamın elinden kurtulamadan bu Tanrı'dan korkusu olmayan adam bir komünyon ekmeğini alıp İsa'nın bedenini temsil eden ekmeği alıp kızın deliğine yerleştirmiş.
A permanent one, with a thundering raise and ungodly benefits.
Kalıcı olursan, muazzam bir yükseliş ve ürkütücü yararlar sağlarsın.
I can't handle heavy conversation at this ungodly hour.
Bu kadar erken saatte ağır konuşmaları çekemiyorum.
Was it, "l want to lay you down and do ungodly things to you"?
"Seni bir yere yatırıp aklını başından almak istiyorum." gibi miydi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]