Unresponsive translate Turkish
267 parallel translation
Spine's intact, but... she's unresponsive.
Omurgası sağlam ama tepki vermiyor.
When I first investigated this case, the problem of how to hypnotize... an unresponsive person was the major one.
Bu vakayı ilk araştırdığımda, asıl problem tepkisiz bir insanın nasıl hipnotize edileceğiydi.
He's totally unresponsive.
Hiçbir şeye tepki vermiyor.
Within an hour, the patient became unresponsive and diaphoretic... and was raced up to Intensive Care, with an irregular pulse of 150... blood pressure 90 over 60, respiration rapid and shallow.
Bir saat sonra hastada yoğun ishal vakıasına rastlandı. Derhal yoğun bakıma kaldırılan hastanın nabzı 150'ye çıkmış tansiyonu 9.6'ya kadar düşmüş, nefes alış verişleri ise gitgide ağırlaşmaya başlamıştı.
And be ready to make light of the offer if she's unresponsive.
Eğer tepkisiz kalırsa, teklifini hafifletmek için hazır ol.
Sir, helm growing unresponsive.
Efendim, dümen yanıt vermemeye başladı.
On the surface, Heather Duke was the vivacious young lady we all knew her to be... but her soul was in Antarctica, freezing with the knowledge of the way fellow teenagers can be cruel... the way that parents can be unresponsive... and as she writes so eloquently in her suicide note, the way that life can suck.
Görünüşte Heather Duke'ün hayat dolu genç bir bayan olduğunu hepimiz biliyoruz ama ruhu Antarktika kıtasında genç arkadaşlarının acımasız olabileceğini bilerek donuyor anne-babasının tepkisiz kalabileceğini ve intihar notunda anlamı yazdığı gibi hayat berbat olabiliyordu.
- She's too unresponsive.
- Hiç tepki göstermiyor.
Just a pattern of unresponsive neural cells throughout the cerebellum and cerebral cortex.
Sadece beyincik ve beyin korteksi boyunca tepkisiz bir sinir hücreleri deseni var.
Unresponsive?
Tepkisiz mi?
The cluster remains completely unresponsive.
Küme tamamen tepkisiz kaldı.
Mr. Chairman, this witness has been unresponsive and hostile to this Committee.
VELDE : Sayın Başkan, bu tanık bu Komiteye karşı tepkisiz ve muhalif davranıyor.
You said he was unresponsive.
"Tepkisiz" olduğunu söylemiştin.
At the end of the mission he became completely unresponsive.
Görev sonunda hiçbir tepki göstermedi.
It's been unresponsive ever since.
O zamandan beri hiç tepki vermiyor.
What a queer, unresponsive little thing.
Bu küç ük kız çok tuhaf, hiç tepki vermiyor.
One-year-old found unresponsive.
Bir yaşında, baygın bulunmuş.
- Conscious but unresponsive.
- Bilinçli ama tepki vermiyor.
Doug, paramedics are at the back door with an infant, unresponsive.
Doug, paramedikler arka kapıya bir bebek getiriyorlar, tepkisizmiş.
Unresponsive at scene.
Olay yerinde tepkisizdi.
He's unresponsive to pain.
Tepki vermiyor.
She's unresponsive.
Baygın.
She's unresponsive, shallow resps at eight.
Yanıt vermiyor, sığ solunum, 8. Nabız 130.
- We've got an unresponsive infant.
- Tepkisiz bir bebek geliyor.
His vital signs seem stable, but he's unresponsive to stimuli.
Yaşam belirtileri sabit ama tepki vermiyor.
Unresponsive pupils, loss of muscular control, escalating tremors...
Bos bakan göz bebekleri, kas kontrolunun kaybi, devamli artan titremeler...
Pupils are unequal and unresponsive.
Göz bebekleri eşit değil ve ışığa yanıt vermiyor.
- He's unresponsive.
- Pedalları ver bana.
- He's unresponsive.
- Tepkisiz. GCS, 7.
Unresponsive to all.
Hepsine tepkisiz.
Dr. Powell is unresponsive.
Doktor Powell, duyarsız.
- Unresponsive since the Valium.
- Valiumdan beri tepki vermiyor.
Found her in V-fib, unresponsive to defibrillation.
Ventrikül fibrilasyondaydı, defibrilasyona yanıt vermedi.
Eight-year-old male found unresponsive in bed at home.
Sekiz yaşında. Evde yatakta tepkisiz bulundu.
Well, the computers are unresponsive.
Bilgisayarlar yanıt vermiyor.
- She's unresponsive.
- Tepkisiz.
- He's unresponsive.
- Yanıt vermiyor.
- He's unresponsive to direct questioning.
- Doğrudan sorulara cevap vermiyor. - Hayır.
"Highly unresponsive."
"Yanıt vermiyor."
When Brady first arrived at the hospital he was unresponsive to verbal stimuli.
Brady hastaneye ilk ulaştığında sözsel yeteneğini yitirmiş durumdaydı.
They administered Thorazine on this guy for three weeks... at 300 milligrams a day, and he was unresponsive?
- Üç haftadır ilaç tedavisini sürdürüyorsunuz. Günde 300 miligram Toarin'e rağmen yanıt vermiyor mu?
How can you be unresponsive to 300 milligrams of Thorazine?
300 miligram Toarin'e nasıl yanıt vermez? Bu imkansız.
Brody, are you okay? He's unresponsive.
Cevap vermiyor.
She's completely unresponsive.
İyice tepkisizleşti.
Unresponsive initially.
Başta cevap vermedi.
He is alive, but unresponsive.
Yaşıyor, ama tepkisiz.
He is alive, but unresponsive.
O yaşıyor, ama şu an tepkisiz.
SHE ALSO THINKS I'VE TURNED INTO THIS COLD, UNRESPONSIVE BITCH.
Ayrıca, soğuk ve sorumsuz bir sürtüğe dönüştüğümü düşünüyor.
When he arrivedhe was unresponsive and breathing supportwas being provided.
Hastaneye ulaştığında şuurunu kaybetmişti ve nefes alabilmesi için bir makineye bağlanmıştı
They're trying to dig her out, but she's unresponsive.
Çıkarmaya çalışıyorlar ama tepki vermiyor.
- She's unresponsive!
- Tepkisiz!