English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Unripe

Unripe translate Turkish

27 parallel translation
The villagers eat unripe cherries. It gives them dysentery.
Bu sebeple kirazla beslenmeye başlarlar, fakat açlık arttıkça, meyvelerin olgunlaşmasını beklemeden yedikleri için dizanteri baş gösterir.
In the still unripe rye... I munched on... the leaves...
Oynayarak otların arasında...
And the stars of the sky fell to the earth, as a fig tree casts its unripe figs when shaken by a great wind.
Ve gökyüzünün yıldızları dünyaya düştü, güçlü bir rüzgarla sallandığında ham incirlerini fırlatan bir incir ağacı gibi.
Purpose is but the slave to memory of violent birth but poor validity which now like fruit unripe sticks on the tree but falls unshaken when they mellow be.
Hafızanın kulu olmaz kararımız çabuk doğduğu için büyümeden ölür. Nasıl ki ham meyve dalında durur da olduğu zaman kendiliğinden düşüverir yere.
Beware when the moon becomes blood and the stars fall like unripe figs!
Ay kızıla dönüp, yıldızlar incir gibi döküldüğünde dikkatli olmak lazım...
Take away those unripe mangoes!
Bu Olgunlaşmamış mangoları atın!
Red colobus have a special stomach and can eat unripe fruit and leaves.
Kırmızı kolobus özel midesi sayesinde ham meyve ve yaprak yer.
An unripe fruit attracts no birds They only come when it becomes sweet.
Olgunlaşmamış meyveye kuşlar gelmez Onlar sadece tatlandığında gelirler.
You were unripe too, now you're ripe.
Sen de hamdın, bak olgunlaştın.
But in J PEG you send, you man, not unripe dumpling.
Ama gönderdiğin JPEG, sen adam, olmamış hamur değil.
Here amongst unripe tomatoes, we ran into this young man
Burada olgunlaşmamış domateslerin arasında bu genç adamla karşılaştık.
Those unripe passions
Bu olgunlaşmamış tutkular
They lay their eggs inside the unripe beetroot, then, come springtime, the babies eat their way out.
Ne demek? Yumurtalarını olgunlaşmamış pancarların köklerine bırakırlar. Bahar geldiğinde de yavrular kökleri yiyerek dışarı çıkarlar.
Ripe or unripe, he doesn't care.
Olmuş ya da olmamış, umursamaz.
You love getting hit with my unripe fruit.
Ham meyvelerimle vurulmayı seviyorsunuz.
Oh, also, I don't know if this is harassment, But someone atthe today show made me eat an unripe bana in front of her.
Oh bir de, bu tacize girer mi bilmiyorum, ama Today's Show'dan biri bana önünde olmamış bir muz yedirdi.
- Or an unripe blackberry.
- veya bogurtlen.
Others, by contrast, say it comes of greed, the men having gorged themselves on unripe fruit and shellfish when they first arrived.
Diğerleriyse, aksine, bunun açgözlülük yüzünden olduğunu, askerlerin midelerini ham meyvelerle tıka basa doldurduklarını ve buraya ilk geldiklerinde bencillik ettiklerini söylüyorlar.
From unripe melon.
Kelek turşusu.
Ooh! An unripe one!
Ham bir tane geliyor!
The unripe berries were used in the middle ages for torture.
Ham olanları orta çağda işkence için kullanıIırdı.
Why are you sharing this information with us? you're also precious unripe fruits.
Bunları bize neden anlatıyorsun? Nasıl ki Gon dalında duran meyvem ise siz de öylesiniz.
Our daughter adores unripe damsons and, like you, meatballs... "
Kızımız, ham mürdüm eriğine ve tıpkı senin gibi köfteye bayılıyor.
That means no one, and I mean no one, is gonna cut unripe grapes to pad their lugs. Or stick them full of god damn dirt clods. Objection.
Bu demek oluyor ki kimse yani hiç kimse ham üzümleri saplarından kesmeyecek ya da meyveleri pis çamur parçalarına batırmayacak.
Unripe?
- Olgunlaşmamış.
The ulcer or tumour is approximately two inches in diameter, about the size of an unripe green apple or an orange.
Ülser ve tümör yaklaşık 2 parmak çapında. Ham bir yeşil elma veya portakal boyutunda.
Unripe Fruit we have Gon and Killua's Hunterpedia!
Sırada, Gon ve Killua'nın Avcıpedi'si!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]