English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Unusually

Unusually translate Turkish

612 parallel translation
Alexander, don't you think it unusually hot this month?
Alexander sence de bu ay alışılmadık şekilde sıcak geçmiyor mu?
I'd heard that the jaguars there were unusually cunning.
Jaguarların alışılmadık şekilde kurnaz olduklarını duymuştum.
Well, you seem unusually happy about it.
Seni çok mutlu etmiş.
Well, uh, she's an unusually adult young woman.
Fevkalade olgun bir genç bayan.
I regard it as an unusually sincere compliment because you don't look to me like a man much given to whistling.
Sanırım bu sizin için alışık olmadığınız kadar samimi bir iltifat oldu. Çünkü bana pek de ıslık çalacak bir adam gibi görünmediniz.
Owing to the interest aroused by the case there is an unusually large audience.
Davanın uyandırdığı ilgi nedeniyle oldukça çok sayıda dinleyici bulunmakta.
I always hate to leave a party, especially when the evening has been unusually stimulating, or strange, like this evening.
Her zaman partilerden ayrılmaktan nefret ederim özellikle bu akşamki gibi alışılmamış şekilde tahmin edilemez veya garip partilerden.
Unusually nice of you.
Alışılmadık derecede iyisin.
Your team is in unusually great shape this early season.
Sizin takım sezon başına göre beklenmedik şekilde formda.
My dear, you are unusually gallant this evening.
Sevgilim, bu akşam her zamankinden daha çekicisin.
- You're looking unusually human.
- Olamayacağın kadar insansı görünüyorsun.
The members of the board seem to be unusually active this year, don't they?
Okulun yönetim kurulu üyeleri bu yıl aşırı fazla çalışmıyorlar mı sence?
Unusually.
Nadiren geç gelir.
Under hypnosis... people are unusually susceptible to the power of suggestion.
Hipnoz altında insanlar telkin gücüne karşı çok hassastır.
An unusually large sale was still registered on the gas pump leading the authorities to suspect the assailant to have been the driver of a commercial vehicle.
Hâlâ benzin pompasında kayıtlı olan olağandışı büyüklükteki benzin satışı yetkililerin, saldırganın ticari taşıt sürücüsü olduğuna dair şüphelenmesine yol açıyor.
He means they're unusually still.
Demek istediği, garip bir şekilde sessiz.
Besides, you're an unusually insufferable young man who thinks he's really something.
Ayrıca, sen kendini bir şey zanneden, aşırı derecede çekilmez genç bir adamsın.
Yes, it's unusually hot for around here.
Evet, buraları olağandışı sıcak.
Other than maybe, that when one has to move in, in such an unusually short time, unfortunately it doesn't go without small mishaps.
Belki şunun dışında hızlı taşınmak, zorlukları da beraberinde getiriyor.
Unusually heavy, though. 10 pounds, 8 ounces.
Alışılmadık biçimde kilolu yine de. 4 kilo 700 gram
Moss grows unusually fast, doesn't it, Brother
Yosunlar tuhaf bir şekilde çok hızlı büyüyor, değil mi kardeşim?
Unusually refreshing.
Son derece serinletici.
She seems unusually well.
Çok iyi görünüyor.
You're unusually friendly today.
Bugün çok naziksin.
Unusually foggy for July.
Temmuz ayı için çok sisli.
The heroin was unusually pure.
Eroin, alışılmadık bir biçimde çok saftı.
An unusually good day.
Fevkalade güzel bir gün.
You are unusually well informed, Mr Bond.
Çok iyi bilgilendirilmişsiniz, Bay Bond.
The factors in her favour are youth and strength plus unusually strong female drives.
Bunun güçlü yönü ise gençliği ve gücü artı çok güçlü dişi bir içgüdüsü var.
It's beginning. Unusually rapid shifts.
Başlıyor, olağan dışı hızlı değişimler.
Yes, he seemed unusually calm and composed.
Evet, son derece sakin ve kendi halinde görünüyordu.
Madam Goren was a convenient and unusually productive source of such information and evidence.
Madam Goren, bilgi ve delil toplamada kaynak olarak işimize fazlasıyla yarıyordu.
He had been at the academy for an unusually long time as an instructor.
Akademide normalinden fazla bir süre eğitmen olarak kaldı.
- Variance at second level depreciating unusually fast.
İkinci seviyedeki değişkenler anormal derecede hızlı düşüyor.
Sensors gave us an unusually rich pergium reading.
Alışılmadık yoğun oranlarda pergium okuması aldık.
Education Chief... he was unusually calm, wasn't he?
Eğitim Şefi,.. ... mahkûm alışılmadık derecede sakin değil miydi?
An unusually big man in a suit too small for him.
Boyuna göre küçük bir takım elbisesi olan iri bir adam. - Takımı ne renkmiş?
It appears that the key figure of the Glasgow-London train robbery is a man who derives his exceptional intelligence from an unusually large cerebrum.
Soyguncunun Londrada olduğu tesbit edildi... Bu mükemmel tasarlanmış soygunda... 2.653 Sterlinlik fazla altın çalınmıştı
Unusually small for a Nymphalis polychloris.
Bir Nymphalis polychloris için çok küçük görünüyor.
He's been unusually disturbed.
Alışılagelmedik bir şekilde rahatsız.
You're dressed unusually today.
Bugün çok değişik giyinmişsin.
It's an unusually fine Solera.
İyi bir Solera.
I wouldn't leave her alone if she seems unusually depressed or insecure.
Morali bozuksa, kendine güveni azalmışsa, onu yalnız bırakmamalısın.
An unusually strong physique
Vücut yapısı fevkalade güçIü.
You really are an unusually beautiful person.
Gerçekten de olağanüstü güzel bir insansın.
You're uncommonly beautiful, unusually beautiful...
Müthiş güzelsin, alışılmamış derecede güzelsin...
Then I saw that he was unusually large.
Sonra onun çok büyük olduğunu fark ettim.
An unusually beautiful woman.
Hem de ender bulunan güzellikte bir kadın.
I thought he was being unusually finicky when he was lining us up.
Düşünüyorum da bizi sıraya dizerken gereğinden fazla titiz davranmıştı.
Unusually gallantry.
Alışılmışın dışında cesurca.
They're unusually honest. "
Genelde dürüstler?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]