English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Unwilling

Unwilling translate Turkish

371 parallel translation
He becomes a part of a criminal army, an army that was born of a marriage between an unpopular law and an unwilling public.
Bir suç şebekesinin üyesi oldu, sevilmeyen bir yasa ve isteksiz bir halk arasındaki birleşmeden ortaya çıkan bir şebeke.
I quite realise that it was my father's misfortune... to be the unwilling, unknowing cause of tragedy.
İstemeyerekte olsa bu bilinmeyen trajedinin nedeninin... babamın kazası yüzünden olduğunun farkındayım.
I suppose I should congratulate you on winning the battle between your unwilling affection and my unworthiness.
Oh! Layık olmadığım halde... bana karşı... verdiğiniz savaşı kaybettiğiniz için sizi tebrik mi etmeliyim!
Well, there are a few of us who are unwilling to just troop along.
Bizim gibi gönülsüz çok az insan var.
she swears she hasn't seen Brunton since night and yet she seems completely unwilling to help us find him.
Dün geceden beri Brunton'u görmediğine yemin ediyor ve onu bulmamıza yardım etmeye tamamen isteksiz gibi.
You can't expect a girl to see much in a civilian these days... even an unwilling civilian.
Bu günlerde kızlardan, sivillerde bir şey görmesini bekleyemeyiz gönülsüz bir sivil olsa bile.
- Unwilling fare.
Evet ama belki de müzik olmaz.
You think to get more money out of them by saying we're unwilling?
İlgisiz olduğumu öğrenirlerse daha çok para mı vereceklerini sanıyorsun?
If he be leaden, icy-cold, unwilling... be thou so too, and so break off your talk... and give us notice of his inclination.
Ama baktın durgun, donuk, soğuk ve isteksiz, sen de aynı tavrı takın ve konuşmayı kes, sonra da eğilimi hakkında bize bilgi ver.
Of course he can never be if those closest to him are unwilling to help him.
Asla olamaz tabii, en yakınındakiler bile ona yardım etmek istemedikleri sürece.
Ever since night of great banquet, he has shut himself away in palace... turning from all who would speak to him... unwilling to sleep or to nourish himself... searching through many books, only to push them aside in despair.
Ziyafet gecesinden bu yana, saraya kapandı kendisiyle konuşmak isteyenleri geri çeviriyor uyumak istemiyor, yemek yemiyor kitapları karıştırıp duruyor, sonra da ümitsizce kenara itiyor.
Aren't you unwilling?
Yoksa onu kanatların altında mı tutmak istiyorsun?
Sick old lady unable to answer the door, or unwilling.
Kapıya bakamıyor - ya da istemiyor.
I'm afraid I'm a very unwilling adventurer.
Korkarım ki epey kötü bir maceracıyım.
Now, as he forces one last brandy to her unwilling lips...
Şimdi kızın dudaklarını zorlayıp son bir konyak içirirken...
I fear that I shall be known not as a pope that drove the invaders out of Italy... but one who forced an unwilling artist to complete his work... which is so much greater than both of us.
Korkum, işgalcileri İtalya'dan atan papa olarak değil ; ikimizin de çok ötesinde bir değeri olan eserini bitirmek istemeyen bir sanatçıyı buna zorlamış olan adam olarak hatırlanmak.
Ah, I grant you that... but Adam was not so stubborn... not so unwilling to live as you.
Hakkın var. Ama Adem de senin kadar inatçı,.. ... yaşamaya senin kadar isteksiz değildi.
- Willing or unwilling?
- Kendi rızasıyla mı, zorla mı?
The situation of our armies fighting for the welfare of all the nations of Europe, whether willing or unwilling, is favorable.
Avrupa milletlerinin refahı için savaşan ordularımızın durumu istense de istenmesen de iyidir.
Patience, I pray you! 'Twas a fault unwilling!
Kızma Iütfen bilerek yapmadı.
You seem unwilling to wait for the Council meeting, ambassador.
Konsey toplantısına kadar beklemek istemiyor gibisiniz.
The whole bridge crew are the unwilling guests of the creature who calls himself Trelane.
Tüm köprü Trelane adlı yaratığın zoraki misafiri oldu.
The proletariat was unwilling to face the problems alone.
Proletarya tek başına sorunlarla yüzleşmeye istekli değildi.
It is regrettable that you were made an unwilling passenger.
Burada zoraki bir yolcu durumunda olmanız üzücü.
Are you unwilling to give yours?
Siz güvenmeye hazır mısınız?
When posterity judges our actions here it will perhaps see us not as unwilling prisoners but as men who, for whatever reason preferred to remain as non-contributing individuals on the edge of society.
Gelecek nesiller bizleri yargılarken belki de gönülsüz mahkumlar olarak değil toplumun dışında kalarak ona katkıda bulunmamayı seçen kişiler olarak değerlendirecekler.
It seems paradoxical to me that a nation with such ideals and such economic power still cannot fulfill or seems unwilling to fulfill basic human needs of food, clothing and shelter
Böylesi idealleri olan böylesi ekonomik bir güce sahip olan bir ulusun beslenme, giyinme ve barınma gibi temel insani ihtiyaçları yerine getiremiyor veya yerine getirmek istemiyor olması bana göre mantığa aykırı
-... or unwilling?
-... yoksa istemiyor musun?
Are you unwilling?
İsteksiz misin?
- Still, an unwilling horse...
- Yine de gönülsüz bir at...
Sir, she's unwilling
Efendim! canı istemiyor!
You know, it's because I like your look more and more that's why I'm unwilling to leave
Tipini o kadar çok beğendim ki anlatamam! o nedenle burda kalacam!
Are you so unwilling... to tell me anything about yourself?
Neden kimliğinizi açıklamada... bu kadar isteksizsiniz?
There are two possibilities - they are unable to respond, they are unwilling to respond.
- İki olasılık var. - Cevap veremiyorlar. - Cevap vermek istemiyorlar.
I can't believe you are willing to jeopardize your entire career... because you are unwilling to experiment with new prison techniques.
Yeni hapishane tekniklerini denemek istemediğiniz için bütün kariyerinizi tehlikeye atmaya gönüllü olduğunuza inanamıyorum.
His investiture over, Edmund the Unwilling swiftly adopted the ways of the cloth.
Görev teslimi sona erer, isteksiz Edmund, çarçabuk din adamlığı adetlerini benimser.
... they are unwilling to adapt to the spirit of our revolution...
... onların devrimimizin ruhunu benimsemeye niyeti yok.
I can only say that Mr. Joseph Harrison is a gentleman to whose mercy I should be extremely unwilling to trust.
Ben asla Joseph Harrison'ın merhametine asla güvenmem.
They are unwilling to wait for the timely evolution of their intellectual capacity.
Entelektüel kapasitelerinin evrim yoluyla doğal olarak gelişmesini beklemeye... pek istekli görünmüyorlar.
You're unwilling to attempt it?
Bunu denemek istemiyor musun?
Unwilling to be alone with me?
Benimle yalnız kalmaya gönülsüz müsün?
Gosheven seems unwilling to talk.
Ama Gosheven konuşmaya pek istekli görünmüyor.
The possibility exists, yet Gosheven seems unwilling to prepare for it.
Bu olasılık mümkün, ama Gosheven bunun için hazırlanmaya istekli değil.
I am unwilling to hurt her needlessly.
Kadını boş yere incitmek istemiyorum.
"back in New York " when I was trying to shove religion down the throats of those poor, confused, and unwilling drunks. "
- "Alkolizm hakkında birçok yeni şey öğrendim."
" And she's unwilling to minimize its effect...
" ve bunun öğrenciler üzerinde yapacağı...
I never know that I am unwilling to let you go
Senin gitmeni istemeyeceğimi tahmin bile edemezdim.
I expect to hear a rape victim referred to as an unwilling sperm recipient.
Artık, tecavüz kurbanlarına "gönülsüz döl alıcıları" demelerini bekliyorum.
Sir, the Borg are either unwilling or unable to terminate their subspace links.
Efendim, Borg'un altuzay bağlantısını istemediği için mi yoksa başaramadığı için mi kesmediği belirsiz.
I don't see why you're unwilling.
İsteksizliğinizi anlayamadım.
Alpha is unwilling to give up its new-found energy source.
Alfa, yeni bulduğu enerji kaynağından vazgeçmeye razı gelmiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]