English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Upbringing

Upbringing translate Turkish

378 parallel translation
He has no heart... no upbringing.
O adam kalpsiz ve terbiyesizin teki.
It's just my upbringing.
Yetiştirilme tarzım işte.
But she'd had a virtuous upbringing, so she stayed faithful to me.
Ancak erdemli biçimde yetiştirilmişti, bu yüzden bana sadık kaldı.
It's his bad upbringing. His folks were bourgeois.
Yetiştirilme tarzından kaynaklanıyor, ailesi burjuvadan geliyormuş.
With all your fine upbringing, you still forget to brush your teeth at night.
Onca eğitimli biri olmana rağmen hala geceleri dişlerini fırçalamayı unutuyorsun.
A neglected upbringing, a foolish marriage, twisted liaisons.
Terbiye almamışlık, aptalca bir evlilik, gizli çarpık ilişkiler.
Surely you can't have forgotten that much of our upbringing, Stella... that you just suppose there's any part of a gentleman in his nature.
O adamda beyefendilikten kırıntılar dahi olup olmadığını anlayacak şekilde yetiştirildin sen. Bunu unutmuş olamazsın!
Little me with my quiet upbringing
Sessiz sedasız yetiştirilmiş olan ben
She is a lady of gentle habits and upbringing who hides her feelings.
Son derece nazik, iyi yetiştirilmiş bir bayan. Bir hanımefendi duygularını gizler.
Mother decided to take on the upbringing of our child and has furnished the nursery in the other wing of the castle, next to her rooms.
Annem çocuğumuzun yetiştirilmesini üzerine aldı. Binanın öteki kanadında, kaldığı odanın yanında çocuk odası tefriş ettirdi.
Hence you will kindly leave the child's upbringing up to me.
Onun için çocuğun yetişmesini bana bırakınız.
I don't even think of leaving my child's upbringing to somebody else!
Çocuğumun yetiştirilmesini başka birine bırakmayı düşünmem bile!
I gave my consent for my mother to take over the upbringing of our child.
Anneme çocuğu büyütmesi için onay verdim.
She threatened to move out of the castle before relinquishing the child's upbringing to someone else.
Çocuğun bakımını başkasına devretmektense Şatodan taşınıp gideceğini söyledi.
Nor did I take on little Sophie's upbringing to hurt Sissi, but because I consider that Sissi is still a child herself, and that women our age are more qualified to raise children.
Küçük Sophie'nin yetişmesini üstlenmem Sophie'yi üzmek için değildi. Benim gözümde Sissinin kendisi hâlâ çocuktur çocuk büyütmeye bizim yaşımızdakiler daha uygundur diye düşünüyorum.
I guess that's due to his upbringing.
Sanırım yetiştirilme tarzından dolayı.
What did your fine Presbyterian upbringing teach you, Sara?
Senin o Presbiteryen yetiştirilme tarzın sana ne öğretti Sara?
You must have had a real careless upbringing.
Sen gerçekten dikkatsiz yetişmiş olmalısın.
You were the widower kite, doting so on your child in every aspect of his upbringing, that lo and behold, the child grew not into a kite but a magnificent young hawk.
Çocuğunun gelişimine her yönden destek çıkan onun üzerine titreyen dul bir çaylak kuşuydun sonra ne olsa beğenirsin çocuk, çaylak kuşu olmakla kalmadı, harika bir genç atmacaya dönüştü.
I would, but the colonel says I need some upbringing myself.
Yapardım ama albay benim halen biraz yetiştirmeye ihtiyacım olduğunu söylüyor.
You do need upbringing.
Yetiştirilmen lazım.
The protagonist received a Catholic upbringing and...
Başrol oyuncusu Katolik bir eğitim almıştır ve...
As I was saying, the protagonist had a Catholic upbringing, like all of us, for that matter.
Dediğim gibi, kahramanım Katolik olarak yetiştirilmiş, bizim gibi, bu nedenle...
Because of my upbringing.
Aldığım terbiye yüzünden.
And think about Masaru's education. He'll get a proper upbringing only if he stays with us.
Hem kütüphaneye ulaşması kolay hem de kira buradakinin yarısına düşecek.
And what guarantee could such a union offer for the upbringing of the children?
Ayrıca böyle bir birliktelikten olma çocukların terbiyesinden nasıl emin olabilirsin?
Ma'am, I can understand your objection to rustling, A girl with your background and gentle upbringing,
Sığır çalmaya karşı olmanızı anlarım, çünkü iyi terbiye almış bir kızsınız.
It's the fault of their upbringing
Bu yetiştirilmelerinden kaynaklanıyor.
You excelled despite your upbringing.
Yetiştirilme tarzına rağmen başarılıydın.
Adopted at age two, from a cruel and impoverished orphanage by a cruel military man and his wife, she was subjected to an upbringing of extreme discipline.
İki yaşında acımasız ve fakir yetimhaneden alınıp acımasız bir asker ve karısına verilir aşırı bir disiplinle karşı karşıya kalır ve öyle de büyütülür.
I guess that's because of your European upbringing, Charles.
Sanırım Avrupa tarzı yetiştirilmen yüzünden, Charles.
The troopers took me and turned me over to the Reverend Silas Pendrake, for moral guidance and a Christian upbringing.
Askerler beni alip Muhterem Silas Pendrake'e teslim ettiler, Ahlak egitimi alip Hiristiyan gibi yetistirilecektim,
What kind of upbringing did them Indians give you?
Seni bu yerIiIer nasI büyütmüs?
I feel stifled by my past, by my upbringing. None of it means anything to me any more.
Geçmişim ve yetişme tarzımın beni boğduğunu hissediyorum.
Slight negligence in his upbringing.
Onu iyi yetiştirememişim.
My entire upbringing was aimed at making me agreeable.
Yetiştirilmemizde hoş ve uyumlu olmamız amaç edinilmişti.
My upbringing strict -
Çok sıkı yetiştirildim,
You haven't forgotten your french upbringing, surely... madame cherie from paris?
Fransız terbiyenizi unutmadınız... Parisli Madam Chérie mı?
It's part of my upbringing.
Ben böyle yetiştim.
I had a strict upbringing. I'll turn down the bed.
Olanlar hoşuma gitmedi.
We had a very strict upbringing because of him being with the police force.
Babamın polis olması nedeniyle çok kuralcı yetiştirildik.
Bad upbringing in the home.
Evde kötü yetiştirilme.
It's my upbringing.
Böyle yetiştim.
I hope that times will never be different... when it comes to consistency in his upbringing.
Konu çocuk yetiştirmedeki tutarlılığa geldiğinde, devir hiç değişmez umarım.
We shall talk about it again in a manner that befits your upbringing.
Seninle, konuşma şeklini düzelttikten sonra yeniden konuşabiliriz.
To offload your responsibility for her upbringing you're blaming me for Bimba's obscene language.
Bimba'nın yetiştirilmesindeki sorumluluğundan kaçmak için kullandığı kötü sözlerin suçunu bana atıyorsun.
Those are transitions to the donkey often caused by female upbringing and the mother tongue.
Daha çok aşırı ana şefkatinden oluyor bu.
If you mean to apply a new method of upbringing -
Eğer yeni bir yetiştirme tarzı uygulamak istiyorsanız -
That was because my stepfather decided to take over my upbringing.
Neden derseniz, üvey babam beni yetiştirme işini devralmaya karar verdi
I am a man of fundamentalist upbringing.
Şimdi, ben aşırı tutucu bir adamım.
They had a completely different upbringing.
Tamamen farklı bir yetiştirilme tarzları var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]