Upheaval translate Turkish
156 parallel translation
At that time, Latin America, there was a profound social upheaval.
O sıralar Latin Amerika'da derin sosyal ayaklanma vardı.
The great upheaval has begun!
Büyük dönüşüm başladı!
No need for such an upheaval to catch 3 harmless people.
3 zararlı insanı yakalamak için böyle şeylere ihtiyacımız yok.
You will never understand the great upheaval in which you find yourselves.
Kendinizi içinde bulduğunuz bu büyük değişimi asla anlayamayacaksınız.
An economic upheaval had occurred.
Ekonomik karışıklık çıkmıştı.
If this continues to go on unabated, Dunkirk dark days of the war, backs to the wall, Alvar Liddell Berlin air lift, moral upheaval of Profumo case young hippies roaming the streets, raping, looting and killing.
Eğer bu azalmadan sürerse, Dunkirk savaşın kara günleri, sırt duvarda, Alvar Liddell Berlin hava ikmali, Profumo davası sokaklarda genç hippiler, tecavüz, talan ve cinayet.
He survived the urban upheaval of the'30s and'40s.
30 ve 40'lı yıllardaki ayaklanmalardan kurtuldu.
Greater perhaps even than the religious and political upheaval that Martin Luther had set going.
Martin Luther'in başlattığı bu dalga,... dini ve politik hareketlerin bile önüne geçmişti.
When politicians control a nation in a time of social upheaval, the police force is a necessity.
Politikacılar büyük değişim geçiren bir ülkeyi yönetirken emniyet kuvvetlerine her zaman ihtiyaç duymuştur.
For many, this meant upheaval, financial loss, personal problems.
Çoğuna göre bu durum, karmaşa, finansal kayıp ve kişisel sorunlar demekti.
Some people are even calling for a general upheaval.
Bazı insanlar genel bir karışıklık istiyorlar.
Successive mergers cause a great deal of upheaval.
Başarılı şirket birleşmeleri büyük çalkantılara neden olurlar.
Russia was about to experience an upheaval that would affect not only her history, but that of the entire world.
Rusya, yalnızca kendi tarihini değil bütün dünyanın da tarihini etkileyecek bir çalkantının eşiğindeydi.
Others are calling it Armageddon, that final upheaval of the world foretold by the prophets of old.
Bazıları da buna, eski peygamlerin... öngördüğü gibi mahşer günü diyorlar.
The city is in upheaval.
Şehir alt üst durumda.
Do it without causing an upheaval. Only you can do it
Bir karışıklığa neden olmadan silahsızlandırılmalı.
100 centuries ago, we had an outpost here on Earth, before the first upheaval.
100 asır önce görevle dünyaya gelmiştik, ilk kargaşadan önce.
It speaks of a time of upheaval when two messengers will appear in Ishtar.
İki habercinin İştar'a gelmesiyle büyük karışıklık olacak.
The news, war, peace, famine, upheaval, the price of a paperclip.
Haber, savaş, barış, kıtlık, kargaşa, ataçın maliyeti.
There'll be an upheaval never before seen in the world.
Dünyada o güne kadar görülmeyen bir devrim yaşanacak.
And at the moment when sun and moon are in alignment to cause the greatest upheaval in Earth's geomagnetic field I shall send a signal to that satellite beginning a countdown.
Güneş ve Ay hizalandığında Dünya manyetik alanında büyük bir karmaşa olacak ve ben de geri sayım için uyduya sinyal göndereceğim.
This regrettable civic upheaval has distracted you, my friend.
Bu Çok Üzücü Sivil Ayaklanma Bu Benim arkadaşımı çok üzüyor
Everything goes through upheaval in the spring, wouldn't you say?
Her şey ilkbaharda biraz isyankarlaşır.
They were about rebellion, about political and social upheaval.
Onlar sosyal ve siyasi kargaşaya karşı bir başkaldırıştı.
It's the root of all evil Of strife and upheaval
Bu belanın kökü kavga ve karışıklık
It caused chaos and upheaval... because even though he was gone, his calls for freedom and individualism continued to echo in the ears of those who believed in his teachings... myself among them.
Kaos ve büyük değişimler meydana geldi... çünkü, onun ölümü, özgürlük ve birey olma olarak adlandırılarak, eskiden beri bize öğretilen şeylere tam olarak ters bir etkiyi meydana getirdiler.
I just can't get into a relationship with you... without throwing my whole fucking world into upheaval.
Tüm dünyam tepetaklak olmadan seninle ilişkiye giremem.
The signs, as far as I can tell, point to a crucial mystical upheaval very soon.
Anladığım kadarıyla alametler çok yakında gerçekleşecek çok önemli mistik bir olayı işaret ediyor.
Last week, you were, uh, in a total upheaval about all this.
Geçen hafta, kendini çok kaptırmıştın.
Who could have predicted all this upheaval in Spain?
İspanya'daki ayaklanmayı kim tahmin edebilirdi?
The different races, they're in upheaval.
Farklı ırklar karışıklık içindeler.
Less than one week into junior year and already my life's in complete and utter upheaval.
Lisenin ilk yılının ilk haftasından daha kısa bir süre ve hayatım çoktan, tamamıyla gümlemiş durumda.
Teotihuacán flourished for centuries before suffering an upheaval in 750 AD.
Teotihuacan, MS 750'de bir ayaklanma çıkana kadar yüzlerce yıl gelişti.
His body and his brain chemistry is in a state of unparalleled upheaval.
Benden ve beyin kimyası şu dönem aynı paralelde gitmez.
But in the upheaval following the Mongol invasion, the Turks began to stake out their own territorial claims.
Ama Moğol istilasını takip eden karışıklık içinde, Türkler kendi bölgelerinde belirmeye başladılar.
But during the Upheaval it was buried and they could no longer come through.
Ama Ayaklanma'da gömülmüş ve bir daha gelememişler.
What was the Upheaval?
Ayaklanma ne zamandı?
I was hoping to find a primitive settlement that was here before the Upheaval.
Ayaklanma'dan önce burada olabileceğini umduğum ilkel bir yerleşim arıyordum.
It began in the midst of the most violent upheaval Britain has ever seen.
Her şey, Britanya'nın gördüğü en şiddetli istilayla başladı.
And I think that despite the unhappy financial upheaval it's caused in the movie industry it's also provided an invigorating and stimulating challenge which has made it necessary for films to be made with more sincerity and more daring.
Bence film endüstrisinde yarattığı olumsuz mali değişikliğe rağmen aynı zamanda canlandırıcı ve kamçılayıcı bir rakip oldu. Bu da filmlerin daha büyük içtenlik ve cesaretle yapılmasını gerekli kıldı.
Their proclaimed aim was social upheaval.
Amaçları seslerini duyurmaktı.
Father's never given a single audience since the upheaval. The danger of assassination is too great.
Peder, ayaklanmadan beri hiç dışarı çıkmıyor.
In this time of upheaval in the land I cannot but think that is a mistake.
Tokugawa Shogun'un köpeklerinden başka bir şey değiliz. Ülkedeki bu büyük değişim zamanında, bunun bir hata olduğunu düşünemem.
UPHEAVAL.
İletişim sorunları...
It's not just the internal upheaval.
Mesele sadece içerdeki değişiklik değil.
Yes, first and foremost... Woman is a mother, wife and homemaker If you try changing her role it will cause an upheaval in her life and in society
Evet, her şeyden önce... kadın bir anne, bir eş ve evinin kadınıdır... eğer onun rolünü değiştirmeyi denerseniz... bu, onun yaşamında ve toplumda bir karışıklığa sebep olacaktır.
These kids have been through a major upheaval.
Bu çocuklar çok büyük sıkıntılar yaşadı.
Upheaval
Kargaşa!
Alongside his beautiful and elegant wife, Jacqueline Bouvier Kennedy is the symbol of the new freedom of the 1960s signifying change and upheaval to the American public.
Acele etmeyin. Eminim. Bir de şerifin ifadesi var.
We make the rules, pal. The news, war, peace, famine, upheaval,
Sahibim.
And so, by the beginning of the century, you've got Napoleon overrunning Europe, the promise of democracy gone, the industrial revolution turning everyone's lives upside down, and from this upheaval emerged some of the greatest writers in history.
Yüzyılın başlangıcıyla birlikte... Avrupa'yı ele geçiren bir Napolyon var. Demokrasi umutları yokolmuş.