Upriver translate Turkish
222 parallel translation
I'm taking the kids upriver to their grandmother's.
Çocukları nehrin karşında babaannelerinin yanına götürüyorum.
Captain Mello will take you upriver in the morning.
Kaptan Mello sabah sizi akıntı yukarı götürecek.
- Can't we take her upriver?
- Onu nehir yukarı yeni evimize götürebilir miyiz?
I'll take her upriver with me when I bring your supplies next September.
Önümüzdeki Eylül erzakı getirirken onu da yanımda getirim.
We'll have the finest fruit in all the world upriver.
Nehir boyunca en iyi meyveler bizde olacak.
- How far upriver can we go?
- Ne kadar yukarı gidebiliriz?
- Why weren't they sent upriver?
- Niye geçen ay yola çıkmadılar?
We need these things upriver.
Bu erzak lazım bize.
How's everybody upriver?
Oradakiler nasıl?
- That mean you're not going upriver?
Bu nehrin yukarısına gelmeyeceğin anlamına mı geliyor?
This is the last load going upriver.
Bu kış nehir yukarı giden son yük.
Send it upriver.
Hemen yolla.
I guess not many ships want to go upriver as far as we're going.
Sanırım nehrin yukarılarına fazla tekne gitmek istemiyor.
I brought him upriver on this same boat, about 15 years ago.
15 yıl önce aynı tekneyle onu da getirmiştim.
No, I have business further upriver I cannot delay.
Hayır, erteleyemeyeceğim bir işim var.
I had it brought upriver 2,000 miles.
3.000 km uzaktan getirttim.
We're going upriver.
Nehirden gideceğiz.
Upriver.
Nehrin yukarısından.
Right funny, ain't it, how they rode all the way upriver in a ten-foot boat?
Ne komik değil mi? 3 metrelik bir sandalda akıntıya karşı kürek çekerek onca yolu gelmişler.
They're sure to have sentries on the bridge so you'll have to float the stuff down from upriver which means building a raft.
Köprü üzerinde mutlaka nöbetçi asker olacaktır bu yüzden malzemeleri nehir yukarı yüzdürerek taşıman gerekecek yani bir sal yapman gerekiyor.
you're headed upriver and I'm headed down.
Sen akıntıya karşı gidiyorsun, bense akıntıyla.
Pierre! Someone's coming upriver.
Pierre, nehirden gelen biri var.
There are clearly some very dangerous people upriver after that gold.
Belli ki nehrin yukarısında altının peşinde olan çok tehlikeli adamlar var.
You're really going upriver?
Nehir yukarı mı gideceksiniz?
Is this your first trip upriver?
Nehrin yukarısına ilk gezintin mi?
There's a crossing upriver.
Nehrin yukarısında karşıya geçeriz.
You take the guns upriver.
Silahları nehrin yukarısına götürün.
Keep'em upriver.
Nehrin yukarısına doğru.
Stay upriver, Mr. Nightlinger, there's some soft sand down there.
Yukarıya doğru Nightlinger, o tarafta kumlar gevşek.
Keep'em upriver, and let'em go higher up their heads.
Onları nehrin yukarısına doğru güdün, başlarını yukarıda tutsunlar.
We got to stop them from lookin'upriver.
Nehrin yukarılarına bakmamaları lazım.
You tell me how a canoe can drift upriver.
Söylesene, bir kano nasıl olur da akıntıya karşı sürüklenir?
I'll tow you upriver to Pigeon Island.
Sizi nehrin yukarısındaki Pigeon ( Güvercin ) Adası'na kadar çekeceğim.
- We can cross upriver.
- Nehir yukarı gidebiliriz.
There's a real horror show coming upriver behind us.
Arkamızda nehir boyu gelen gerçek bir korku fırtınası var.
We're going upriver about 75 clicks above the Do Lung Bridge.
Nehirden yukarıya çıkacağız Do Lung köprüsünün yaklaşık 75 click yukarısına kadar.
Just get us upriver!
Sadece yukarıya çıkar bizi tamam mı!
I couldn't see him yet, but I could feel him, as if the boat were being sucked upriver and the water was flowing back into the jungle.
Onu göremiyordum daha ama hissediyordum, Sanki bütün nehir ormana geri dönerken botu o kendisine çekiyormuş gibiydi.
We'll take you upriver to Mimm's house.
Seni nehrin yukarısında Mimm'in evine götüreceğiz.
What could be upriver that's so frightening?
Nehrin yukarısında bu kadar ürkütücü ne olabilir?
The word has spread upriver of your doings.
Nehrin yukarısında yaptıklarınız konuşuluyor.
We're goin'upriver.
Nehrin yukarısına gidiyoruz.
Are we still going upriver, Mother?
Hala yukarı doğru mu gidiyoruz, Anne?
Even if I sell this stuff there wouldn't be enough to get a sampan upriver.
Hatta şu ıvır zıvırı satsam bile nehri geçecek küçük bir kayığımız olamaz.
I've been thinking about going upriver.
Nehir boyunca gitmeyi düşünüyorum.
You take right side, i'll take left. We'll work our way upriver'til we find him. He's gonna wish he'd never pulled this stunt.
sag tarafı ara bende sol tarafı bulana kadar akıntıya dogru yol alalım bizi saşırmasına izin vermeyelim.
These guys make me nervous. We'll seal the hatch on it after I take Wing and Wang upriver tomorrow.
Yarın Wing ile Wang'i nehir gezintisine çıkardıktan sonra işi tamamlarız.
Upriver lies the largest continuous rainforest in the world.
Nehrin yukarısında dünyadaki durmaksızın en büyük yağmur ormanı uzanır.
- Do you think they're going upriver?
- Onlar nehrin yukarısına mı gidiyor?
For the four-man boat crew who will take Willard upriver,
Yüzbaşı Willard'ı nehrin yukarısına taşıyacak 4 kişilik bot ekibi için
The film crew just became our guests upriver with us.
Biliyorsun, film ekibi nehrin yukarısında bize misafir olmuştu.