English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Utensils

Utensils translate Turkish

161 parallel translation
The utensils are primitive and few.
Tüm alet edevat ilkel ve yetersiz.
There's a fork on your left, Mr. Land - - or aren't you accustomed to utensils?
Solunuzda bir kaşık var, Bay Land, yoksa çatal kaşık kullanmaya alışık değil misiniz?
Dealer in everything. Utensils, herbs, medicine, liniments and tonics. Farm implements, clothing, and potions.
Mutfak gereçleri, şifalı otlar, ilaç, merhem ve tonikler tarım aletleri, giysiler ve iksirler.
Mr. Henry Fate, dealer in utensils and pots and pans, liniments and potions.
Bay Henry Fate. Mutfak gereçleri, kap kacak, merhem ve iksir satıcısı.
I have asked you not to use them utensils in that manner.
Mutfak eşyalarını bu şekilde kullanmamanızı söylemiştim.
People in China eating with sticks and these creeps got 16 utensils for every pea on the plate.
Çin'deki insanlar çubukla yiyor Ve bu sürüngenlerin tabaktaki her bezelye tanesi için 40 çeşit aletleri var.
Cooking utensils?
Mutfak eşyası ha?
Under the circumstances, we'll have to ask you to refrain... from using our kitchen utensils.
Bu durumda senden bizim mutfak kap kacağından... uzak durmanı istemek zorundayız.
So many different utensils...
Pek çok farklı eşya kullanılır...
She climbs up into the chair as the dentist prepares his utensils and things.
Dişçi malzemelerini hazırlarken sarışın sandalyeye oturur.
I remember... I used to drive your mother mad by bending eating utensils until she made me stop the practice.
Hatırlıyorum da pratik yapmamı engelleyene kadar mutfak aletlerini bükerek anneni deli ederdim.
Specifically, lack of proper cleaning routines, dirty and greasy filters, greasy and encrusted deep fat fryer, dirty, cracked, and stained food preparation surfaces, dirty, cracked, and missing wall and floor tiles, dirty, marked, and stained utensils, dirty and greasy interior surfaces of the ventilator hoods.
Özellikle, uygun temizlik işlemlerinin eksikliği... yağlı ve kirli filtreler... yağlı ve kabuk bağlamış fritöz... kirli, lekeli ve çizik yiyecek hazırlama yüzeyleri... kirli, çatlak ve eksik duvar ve yer karoları... kirli, çizik ve lekeli kap kacak... vantilatör kapaklarının kirli ve yağlı... iç yüzeyleri.
We don't have the utensils, anyway.
Zaten hiç bir aletimiz yok.
Maybe a small one in the kitchen next to the utensils or something.
Mutfakta kapların yanında küçük bir çekmece olabilir belki.
We don't use utensils ; Middle-Eastern food is eaten with your fingers
Onları kullanmıyoruz, ortadoğu yemeği parmaklarla yenir.
Why are you wearing all those utensils?
O alet edevatı neden giyiyorsun?
During the war some people always carried about their ancestral tablets and utensils with them even if they starved
Savaş sırasında bazı insanlar açlıktan ölecek gibi olsalar bile atalarından kalan yazıtları ve hatıraları hep yanlarında taşıdılar.
Why are you wearing all those utensils?
Neden o şeyleri giyiyorsun?
I've finally found someone I can love - a good, clean love... without utensils.
Nihayet sevebileceğim birini buldum - iyi ve temiz bir sevgi... malzemesiz.
Didn't he think it was a little odd... that all the utensils for committing this so-called murder... were furnished by David Harris who got off scot-free... and was being a witness for the prosecution?
Bu sözde cinayeti işlerken kullanılan tüm araç gerecin hiçbir ceza almadan kurtulan David Harris tarafından sağlanmış olmasının ve aynı kişinin savcılık lehine şahitlik etmesinin biraz da olsa garip olduğunu düşünmemiş miydi acaba?
So until the big fella packs his bags and hits the road, put away those sharp utensils and stay close to your loved ones.
Yani koca oğlan yollara koyulana kadar her şeyi bir kenara bırakın ve sevdiklerinizden ayrılmayın.
They're throwing metal utensils into the microwave!
Mikrodalgaya metal koyuyorlar! Bunu yapamazsın!
Go away from here. Go and wash the utensils in the kitchen.
kapa çeneni.mutfağına git ve bulaşıklarını yıka.
Towards the end, his hands became so frozen he was unable to manipulate utensils and was dependent on Cub Scouts to feed him.
En sonunda, elleri taş kesildi kendi ihtiyaçlarını gideremedi başkalarının ona bakmasına muhtaç kaldı.
Get out the plates and utensils like a good girl.
İyi bir kız gibi tabakları ve kapları çıkar.
You know you're not supposed to take utensils from the common area.
Ortak Alan'dan eşya almaman gerektiğini biliyorsun.
Uh, I'm sorry. They ran out of utensils and napkins.
Yemek için gerekli malzemelerle peçete kalmadı.
- There was Pepsi, but no utensils?
- Pepsi vardı ama aletler yoktu ha?
Their practice of fabricating utensils out of soft metal alloys proved to be their undoing as the entire civilization was destroyed by systemic metallic poisoning.
Yumuşak metal alaşımlardan çanaklar üretmeleri bütün medeniyetin sistematik metal zehirlenmesi yüzünden mahvolduğunu kanıtlıyor.
On the iron stove there are unwashed kitchen utensils of the simplest kind.
Kirli bir demir soba ve basitinden kap kacaklarla dolu bir oda.
Because your boyfriends don't use utensils.
Çünkü senin erkek arkadaşların öyle araç gereç kullanmıyor.
Any old ladies show up here with sharp sewing utensils, they'll have to talk to me.
Dikiş malzemeleriyle eğer bir yaşlı bayan ortaya çıkarsa... önce benimle konuşmalı.
There's always that little tiny table there, tiny computer, little cramped seats, tiny food, tiny utensils, tiny liquor bottles, tiny bathroom, tiny sink, tiny mirror, tiny faucet.
Ufak bir masa vardır, ufacık bir bilgisayar, ufak bir koltuk, ufak yiyecekler, ufak aletler, ufak likör şişeleri, ufak tuvaletler, ufak lavabolar, ufak bir ayna, ufak bir musluk.
I'm gonna feed you, on account of your hands is knotted up... and you can't hold these here utensils.
Ellerin çok kötü durumda olduğu için çatal bıçak kullanamazsın. O yüzden yemeğini ben yedireceğim.
The blue cooking utensils... were a spontaneous gift.
Mavi mutfak aletleri içten gelen bir hediyeydi.
( utensils clattering )
[tabak-çanak sesi]
That lease is under my name. I'll be damned if I let her run me out of my house... screaming, threatening me with kitchen utensils.
Kontrat benim adıma, beni evden kaçırmasına izin verirsem n'olayım!
Threatening you with kitchen utensils?
Mutfak malzemeleri ne demek?
Why are you throwing utensils?
Neden tabakları atıyorlar?
Why are you throwing utensils?
Tabakları neden atıyorsunuz?
Well I have to tell you that I have sold your police... uniform, and bought utensils in exchange of that.
O halde haberin olsun. Polis üniformanı satıp... parasıyla ev eşyaları aldım.
As I look back on our utensils... and the family clothing... I hear diffused, lost voices inside that trench.
Mutfak eşyalarımıza ve giydiklerimize dönüp baktığımda hendeğin içinde kaybolmuş seslerin dağılışını duyuyorum.
Utensils for making Japanese cakes.
Japon kekleri yapmak için mutfak aletleri.
Human beings eat inside with napkins and utensils.
İnsanlar, içeride peçete ve çatal kaşık kullanak yemek yer.
UTENSILS OUTSIDE IN.
Çatal bıçaklar dışardan içeri doğru.
They don't want utensils anymore.
Artık malzeme istemiyorlar.
They don't want utensils but they do know gunpowder.
Malzeme istemiyorlar ama barutu biliyorlar.
Now, you don't even need to clean the utensils.
Şimdi mutfak eşyaları temezlemene gerek yok
utensils and plates for one.
Kaplar tek kişilk olacak.
When we were dating, he was sweeter... and more romantic and 40 pounds thinner, and he had hair, and he ate with utensils.
Daha romantikti.20 kilo daha zayıftı. Yemek yerken çatal-bıçak kullanırdı!
mattresses, sheets, shoes, kitchen utensils, sold if the families could not buy them back.
Yurttaşlar, gürültüyü kesin, Iütfen!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]