English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ U ] / Uttering

Uttering translate Turkish

55 parallel translation
The mind of a backward child, the muscles of a boxer an approach to life of such stomach-turning sentimentality that I found myself last night uttering phrases which had they been overheard would make me the laughingstock of Europe.
Çocuk kadar aptal, boksör kadar kaslı bir kadın. İğrenç duygusal hayat anlayışı yüzünden duyulsa beni bütün Avrupa'ya rezil edecek kelimeler sarf etmek zorunda kaldım.
He's worn out two of my men without uttering a sound.
En iyi adamlarımdan iki tanesini tek bir ses çıkarmadan perişan etti.
ln all my 50 years of public service I have never seen a document so crowded with infamous falsehoods and distortions on a scale so huge that I never imagined until today that any government on this planet was capable of uttering them.
50 yıllık kamu hizmeti görevim boyunca bu kadar büyük çapta ayıp, yalan ve saptırmalarla dolu bir belge görmemiştim ve bugüne kadar bu gezegende herhangi bir hükumetin bunları ifade edebileceğini düşünmemiştim.
Like us who are rushing, fussing, uttering banalities.
Oysa biz etrafta koşturup, yaygara koparıyoruz ve sıradanlığımızı haykırıyoruz...
You've been uttering that cryptic phrase for fifteen years now.
15 yıldır sürekli üstü kapalı ifadeler kullanıyorsun.
It is not the Defendant who should be on trial here,... but a besotted establishment who can cheerfully send a generation to slaughter in the name of war and yet has the audacity to bring a hapless fool like Lovelass to trial for uttering words.
Burada yargılanması gereken sanık değil, bu aptal düzendir. Koca bir nesli savaş adına doğranmaya sevinçle gönderen ve Lovelass gibi talihsiz bir aptalı haykırdığı sözler yüzünden... büyük bir küstahlıkla buraya yargılanmaya çağırma cüreti gösteren bu aptal düzendir.
... you have been found guilty by the elders of the town of uttering the name of our Lord and so as a blasphemer you are to be stoned to death!
... kasabanın yaşlıları tarafından suçlu bulundun Allah'ın ismini dile getirmek ve hakkında kötü konuşmaktan taşlanarak öleceksin!
"She realized she was uttering sounds from deep within herself, " noises unlike any she had ever made. "
"Daha önce hiç çıkarmadığı derinden gelen sesler çıkardığını fark etmişti.."
For uttering those contemptuous remarks, I'm gonna put your balls in a sling.
Bu hakaret dolu sözlerinizden dolayı sizi kıçınızdan tavana asacağım.
Five years without uttering a word.
Beş yıl tek kelime konuşmadım.
"I was so very thirsty. " Water, water. " All died uttering that word.
"Çok susadım... su, su" iniltileriyle öldüler.
"Uttering haughty and blasphemous words, and allowed to exercise authority for 42 months".
"Kibirli sözler ve kutsal sözler, ve otorite 42 ay denemesine izin verdi".
You want us to just check our ethics at the door... and hobnob with a bunch of corrupt power brokers... without uttering what we know to be the truth... ofthe dark underbelly ofthe American political machine?
Etiğimizi kapıda bırakıp... bir takım yozlaşmış borsacı ile arkadaşlık yapmamızı... ve karanlık Amerikan politika makinesi hakkında... doğru bildiğimizi söylemememizi mi istiyorsun.
Samantha uttering those words to us... was an event as unfathomable... as Moses parting the Red Sea.
Samantha'nın bu kelimeleri Musa'nın kızıldenizi ikiye ayırması gibi inanılmaz gelmişti.
Thou rememb'rest since once I sat upon a promontory and heard a mermaid on a dolphin's back uttering such dulcet and harmonious breath that the rude sea grew civil at her song?
Hatırlar mısın? Bir gün deniz kıyısında otururken bir yunusun sırtında bir deniz kızı öyle tatlı tatlı şarkılar söylüyordu ki vahşi deniz bile yola gelip, dinlemeye koyulmuştu.
You shouldn't even be uttering his name now.
Sameer mi? Şu anda onu anmak zorunda değilsin.
He was charged with servingthe Nazi regime, with uttering anti-Semitic slurs, performing at an official Nazi Partyfunction andwith being a Prussian Privy Councillor. Dr Furtwanglerwas acquitted.
Nazi rejimine hizmet etmek Yahudilere hakaret etmek resmi bir Nazi gösterisinde çalmak ve Prusya meclis üyesi olmakla suçlandı.
According to the legend, ever since, the ghost of the hound has plagued the family, prowling the moor, uttering piteous cries.
Efsaneye göre, köpeğin hayaleti ailenin başına musallat olmuş, ve kırlık arazide acıklı çığlıklar atarak dolaşmakta.
I could place you under arrest on a federal charge right now for uttering threats against a United States senator.
Federal yasaya göre, bir Birleşik Devletler Senatörüne tehditler savurmaktan sizi tutuklatabilirim.
Uttering threats or smelling bad or anything.
Tehdit savurmaktan veya kötü kokmaktan, herhangi bi'şeyden.
Why, uttering the very name of Sparta or Leonidas will be punishable by death.
Sparta'nın ya da Leonidas'ın adını bile anmak ölümle cezalandırılacak.
You practically solved this entire case up here without uttering a spoken word.
Pratikçe tek bir kelime bile söylemeden Tüm davayı çözdün.
Anyone of you could initiate a full Buy More evacuation by uttering one word.
Hepiniz tek sözümle Aldıkça Al'daki herkesi tahliye edebilmelisiniz.
ìI wonít utter falsehoods but Iíve no objection to uttering meaningless statements.î ( general laughter )
"Yalan atmam, ama işkembeden atmaya itirazım yok." Evet!
What are you a guard uttering nonsense about?
Bir muhafız bu kadar saçmalığı nasıl söyler?
What rubbish are you uttering now, you jerk?
Şimdi ne saçmalıyorsun, sersem?
Before uttering any nonsense, listen to me.
Saçmalamadan önce beni dinle.
Look, I do remember uttering the distinct phrase, "This does not leave this room."
Bak, ben "Bu, bu odadan çıkamaz." derken farklı bir tabir kullandığımı hatırlıyorum.
The agents could be activated By uttering a predetermined phrase.
Ajanlar, önceden belirlenmiş bir cümlenin onlara söylenmesi ile aktifleştirilebilirler.
Uttering your name will enthuse the soul.
Adı ruhunu coşturacak.
Dear brother Bahrija, declare your intent to marry sister Dija by uttering the words "I marry you".
Sevgili kardeşim Bahrija, Dija bacımızla evlenmek istediğini "Seni nikâhladım." sözleriyle beyan et.
You're uttering nonsense again.
Saçmalamaya başladın.
There's a little bird uttering around.
Etrafta öten bir kuş var.
Stop fluttering around.
Etraftakilerle flört etmeyi kes.
I was upset all day, scolding him stunned all day, not uttering a word
Tüm gün sinirli olur, onu azarlardım. Sersem bir halde, tek bir kelime etmezdim.
By uttering a single word.
Tek bir kelimeyi söyleyerek.
He has forced me to understand him without his saying a word and he has forced me to keep silent without his uttering a threat.
Tek bir söz bile söylemeden onu anlamaya zorladı ve tehdit bile etmeden sessiz kalmam için beni zorladı.
I don't know, this man's uttering nonsense.
Bilmiyorum, bu adamın söyledikleri tamamen saçmalık.
Well, what our feathered friend was uttering essentially was :
Kanatlı dostumuzun aslında söylemek istedikleri...
Uttering words activates your affirmative pursuit.
Kelimelere dökmek, olumlu arayışını canlı tutar.
- There's enough here to convict you of criminal harassment and uttering death threats.
- Bu sizi kriminal taciz... ve ölüm tehdidi savurmaktan mahkum etmeye yeter.
Why do you keep uttering nonspecific and meaningless exclamations?
- Neden özel olmayan ve anlamsız ah çekip duruyorsun?
He's uttering nonsense.
Saçmalıyor.
"l keep uttering only your name."
'Sadece senin söylediğin ismini tutuyorum'
Then he started uttering the constellations.
Ve takımyıldızlarının isimlerini söylemeye başladı.
Master Bruce, forgive me for... uttering the tired old words "in times like these," but in times like these, you really need to keep your strength up.
Efendi Bruce, eskilerden kalma "böyle zamanlarda" sözünü dile getireceğim için affedin ama böyle zamanlarda gücünüzü toplamalısınız.
And then as long as twinkling of an eye, uttering the magic words...
Ve sonra bir gözün parıldadığı, büyü sözcüklerinin söylendiği sürece...
Now nobody's uttering a single word.
Artık kimse tek bir şey söylemeyecek.
No, the marriage I proposed to her was a marriage of the mind, a true intellectual partnership, and I did it without uttering a word.
Hayır, ona teklif ettiğim evlilik fikri bir evlilik, gerçek bir entelektüel ortaklık ve de tek bir kelime dahî etmeden.
".. with our eyes locked.. " ".. saying it all without uttering a word. "
'Hiç bir şey söylemeden, göz göze birlikte.'
Sir, he's uttering nonsense.
Efendim, bunlar saçmalık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]