Valleys translate Turkish
378 parallel translation
The village of Aceitunilla is in one of the poorest valleys.
Bu köy vadilerin arasında kurulmuş zavallı La Aceitunilla'dır.
That silly shadow racing along over mountains and valleys covering 10 times the distance of the plane.
O aptal gölge... dağların ve vadilerin üzerinden koşturarak... uçakla arasındaki mesafeyi kapatmaya çalışıyordu.
" That hills and valleys, dales and field,
" Vadilerde ve çayırlarda,
Idris, Owen, all of you. Fetch everyone from all the valleys round.
Idris, Owen Vadi'deki herkesi toplayın.
I am the rose of Sharon, and the lily of the valleys.
Ben gülhatmi çiçeğiyim, hem de inciçiçeğiyim.
The hills and valleys are the same.
Tepeler ve vadiler bıraktıkları gibi.
Skiing resorts are often called valleys.
Kayak merkezlerinin isimleri "Vadi" oluyor, Güneş Vadisi gibi.
It sprawls out horizontally over 452 square miles of valleys and upland... of foothills and beaches.
Vadileriyle, tepeleriyle, bayırlarıyla 730 kilometre kareye ulaşıyor.
They dance her out into the streets, over the mountains and valleys, through fields and forests, through night and day.
Kızı sokaklarda, dağda bayırda tarlalarda, ormanlarda, gece gündüz dans etmeye zorlar.
- They've taken our valleys.
- Yeşil vadilerimizi aldılar.
Someday we'll go down into the valleys again.
Birgün vadilere yeniden ineriz.
They came from the farms and the groves from the valleys and the hill countries.
Çiftliklerden ve bahçelerden vadilerden ve tepelerden geldiler.
Adam, Campbell is almost as big in the town of Ocatilla or so he thinks, as I am in the valleys.
Adam, Campbell Ocatilla'da, benim vadilerde olduğum kadar güçlüdür, en azından o öyle zannediyor.
Beauty like the quiet of green valleys and still waters.
Yeşil vadilerin ve durgun suların güzelliği gibi.
I hear that you have to cross seven valleys to get to Narayama.
Narayama'ya varmak için yedi vadiden geçmen gerekiyormuş. Öyle diyorlar.
Instead of ineffective half measures, we should stop up the valleys with trenches and concentrate on strengthening our fortifications.
Yarım yamalak önlemler almak yerine bu siperleri geçiş noktalarına kazıp takviyelerimizi artırma yollarına bakmalıyız.
More fields, hills, valleys.
.. ve yine tarlalar, tepeler, vadiler.
Big valleys between high mountains.
Yüksek dağlar ve geniş vadiler.
Through valleys green they wander
Akar yeşil vadilerin arasından
♪ To the valleys far below
"Vadinin çok derinlerinde"
Make sure you done taking into account all the hills and valleys he come through before he got to wherever he is.
Bugüne gelene kadar karşılaştığı zorlukları tümüyle hesaba katıp katmadığından emin ol.
I noticed magnificent hydrangeas on the hills, where the air drainage was... perfect, and very poor specimens, or perhaps none at all, in the valleys.
Tepelerdeki muhteşem ortancaları farkettim, Hava akımı mükemmeldi, Ve sadece çok zayıf olanları vadide yer alıyordu, neredeyse hiç yoktu.
Formerly, we used to consider sheltered valleys more favorable to plants than hilltops.
Daha önce, korunaklı vadilerin bitkiler için tepelerden daha iyi olduğunu düşünüyorduk.
We follow them along soon mountains and valleys... and we will be desperate struggle behold... to hold enormous resources.
Onları vadi ve dağlarda izleyeceğiz... ve onlarla birlikte, çaresiz biçimde servet peşinde koşanların... Maceralarını yaşayacağız.
"Thus saith the Lord God unto the mountains and the hills, and the rivers and the valleys."
"Böyle dedi Tanrı dağlara ve tepelere, ve nehirlere ve vadilere."
Oh, God, lord of hills and valleys, be patient with us for we are about to destroy your beauty.
Tanrım, tepelerin ve vadilerin efendisi, güzelliğini yok etmek üzere olduğumuz için bize karşı hoşgörülü ol.
I went up cliffs and deep into valleys with a donkey in tow.
Kuzey Çin'deyken, yedeğimde bir eşekle sarp kayalıklara çıkıp, vadilerin dibine indim.
Hills and valleys all go under.
Tepeler ve vadiler hepsi su altında.
We go from place to place, across rivers and valleys
# Oradan oraya dolanırız Nehirler, vadiler içinde #
We go from place to place across rivers and valleys
# Oradan oraya dolanırız Nehirler, vadiler içinde #
Channel open, sir. You have left your plains and valleys and made this bold venture.
Ovalarınızı ve vadilerinizi bırakarak bu cesurca yola koyuldunuz.
In the deserts, Chris, in the valleys, all of us, Chris...
Çöllerde, Chris, vadilerde, hepimiz savaşacağız, Chris...
♪ The mountains and valleys below
Dağlar ve vadiler aşağıya çekildi,
We Japanese used to build houses in valleys and mountain coves.
Biz Japonlar evlerimizi hep vadilere dağların kuytu köşelerine inşa etmişiz.
And there were valleys! And there were plains of tall, green grass that you could lie down in, that you could go to sleep in!
Vadiler vardı ve uzun yeşil çimli bitkiler vardı yere uzanabilirdiniz, gidip uyuyabilirdiniz.
The plain valleys, valleys, plain hillsides, e valleys and plain hillsides interminable.
Bir vadiden diğerine bir tepeden bir başka tepeye hareket ediyorduk. Sonsuz bir döngü gibiydi.
We're gonna do the weather for the valleys and mountaintops.
Şimdi vadi ve tepelerdeki hava durumu :
( narrator ) Burma : jagged mountain and fetid swamp, clothed in jungle and scored by steep river valleys.
Burma, sivri dağlar ve kokuşmuş bataklıklar cangıllara bürünmüş ve dik nehir yataklarıyla çentilmişti.
In five months, by May 1942, the Japanese chased the British up past Rangoon, through the Irrawaddy and Chindwin valleys, to the frontiers of India and out of Burma altogether.
Mayıs 1942'den itibaren beş ayda Japonlar, İngilizleri Yangon'un sonuna kadar Irrawaddy ve Chindwin vadileri içinden Hindistan sınırına ve Burma'nın dışına doğru takip ettiler.
On the map, the distance is only about 150 kilometres, but when the mountains and valleys were taken into consideration it was about 300 km.
Harita üzerinde uzaklık sadece 150 kilometre civarındaydı ancak dağlar ve vadiler hesaba katıldığında 300 kilometreye çıkıyordu.
All you can see stretched over the hills and valleys of this land.
Bu diyarın tepeleri ve vadileri boyunca uzanan herşey.
She must have come down the river valleys.
Nehir vadilerine inmiş olmalı.
The valleys waters are plentiful each finding its way to the Connecticut river.
suları bol Vadiler Herbiri connecticut nehrine doğru kendi yolunu bulur.
A lot of little valleys are supposed to have water year round.
Bir sürü dere varmış, yıllık su ihtiyacını karşılıyordur herhalde.
Now we're gonna do the weather for all the valleys.
Şimdi tüm vadilerin hava durumunu vereceğiz.
There ain't no ridges, there ain't no valleys.
Parmaklarında ne çıkıntı ne de girintiler var.
There ain't no ridges, there ain't no valleys.
Ne çıkıntılar ne de girintiler var.
He speculated on the mountains, valleys, craters climate and possible inhabitants of the moon.
Oradaki iklimi, mümkün yaşam formlarını, dağlarda vadiler, kraterler hayal etti.
Mars is a planet with ancient river valleys and violent sandstorms driven by winds at half the speed of sound.
Mars'in çok eski kuru nehir yataklari, ses hizinin yarisi kadar kuvvetli esen firtinalari vardir.
There are no mountains, valleys, volcanoes or rivers there.
Burada dağ, volkan, nehir ve vadiler yok.
They rise up from deep in the valleys... blowing up the young green leaves.
Yeşil genç yaprakları sarsarlar.