Value translate Turkish
7,684 parallel translation
Now, the inherent value Of any commodity or service should really have no effect...
Bir eşyanın ya da hizmetin belirlenen fiyatına, bazı şeylerin...
I see how you look at her, but she will never value you for the man that you are.
Ona nasıl baktığını gördüm ama senin asıl değerini asla anlayamayacak.
They're gonna delay payment for God knows how long and then they're gonna haggle over the value of every single piece of equipment we have.
Tanrı bilir ödemeyi ne kadar uzatacaklar. Her bir parçası değerli ekipman için üç kuruşluk pazarlığa girecekler!
And you can't assign more value to some of them than to others.
Ve bazılarına diğerlerinden daha fazla değer veremezsin.
And in your world he would appreciate that e-mail because... I was right and he was wrong, and I told him over and over that Dell was doomed and we had to get our clients out, and then the market value dropped from 16 billion to 9 in less than a year.
... ve e-posta almak onun çok hoşuna gidiyor çünkü ben haklıydım, o ise haksızdı ona defalarca söyledim ve sonunda Dell mahkum oldu, bizde müvekkillerimizle dışarı çıktık ve bir yıldan kısa bir sürede piyasa değerimiz 16 milyardan 9 milyara düştü.
Francis, I know you value my opinion.
Francis, düşüncelerime önem verdiğini biliyorum.
Claire, I value your opinion.
Claire, düşüncene önem veriyorum.
How much does Underwood value it?
Underwood buna ne kadar değer veriyor?
And how could Petra know the value of what she held in her hand?
Ve Petra da nereden bilebilirdi ki elinde tuttuğu şeyin değerini?
Most scientists don't have an appreciation for the value of aesthetics.
Çoğu bilim adamı estetik değerler için takdir edilmez.
Well, I am relieved to hear that nothing of value was stolen.
- Değerli bir şeyin çalınmadığını duyduğum için çok rahatladım.
And so you think that raised her value or lowered it?
Dahası bunun onun değerini yükselteceğini ya da azaltacağını mı düşündün?
It's rare, but it has great medicinal and nutritional value.
Enderdir ama çok büyük tıbbi ve gıdasal değerleri vardır.
I know - - it sounds crazy, but the information that I've been getting has had some value.
Saçma durduğunu biliyorum ama aldığım bilgiler epey işimize yaradı.
Protecting the environment is good, and it is a Christian value.
Çevreyi korumak iyidir. Hıristiyanlığın da gereğidir.
During the third Reich, the Nazis became obsessive about marking everything they came into contact with as property of the state, especially items of value.
Nazi Almanyasında, Naziler temas kurdukları her şeye iz bırakmakla takıntılıydılar. Devlet malı olarak görüyorlardı. Özellikle de değerli eşya olarak.
Of course, those of us with a few more years Value our privacy.
Tabii ki, bizim gibi birkaç kişi birkaç yıl daha özel hayata değer verecek.
It's just sentimental garbage, you know, without any real value.
- Manevi çöpler işte, bir değerleri yok.
What's the value for him?
- Ona düşen değer ne?
- There goes his trade-in value.
- Satış değeri kalmamış.
These are what we use for high-value retrievals.
Bir daha... Asla!
You're missing Zed, not just her value to the case, her value to you as a source of support.
Davaya olan faydasından başka sana destek olduğu için de.
It is no wonder that Ian does not value your friendship.
Ian'ın arkadaşlığınızı önemsemiyor olması şaşırtıcı değil.
It has no real value.
Gerçek bir değeri yok.
It literally defines value.
Resmen her şeyin değerini belirliyor.
They only want the property for the lot value.
Sadece lot değeri için mülkiyet hakkı istiyorlar.
- Lot value?
- Lot değeri mi?
Bonus fees for time travelers and other high value powers.
Zaman yolcuları ve diğer önemli güçler için ekstra ödül var.
"Prisoners of value"
- Kıymetli tutsaklarla.
The want value for their money. Results.
Paralarının karşılığı olan değeri, yani sonucu.
I mean, it's value's just gonna keep going up and this way it stays in the family.
Değeri giderek artıyor ve ve böylece ailede kalmış oluyor.
Assets are brought in, information is squeezed out- - data, intel, anything that may be of value.
Tutuklu getirilir, bilgi ondan çıkarılır, bilgi, istihbarat, değerli ne varsa.
There may be value in a trial.
- Duruşma fikri belki de...
What's the cash value?
Cari değeri nedir?
Once the divorce is finalized, we'll have a professional make an inventory of the house and determine the value of the rest of the property, and then we'll ship you whatever you're owed, or Helen can just write a check.
Boşanma kesinlik kazanınca, evin envanterini çıkarmak ve kalan tüm mal mülkün değerini belirlemek üzere bir profesyonel tutacağız. Ve sahip olduğun ne varsa sana göndereceğiz ya da Helen sana bir çek yazacak.
Not until their value has been determined.
Ederleri kararlaştırılmadan olmaz.
They might have sentimental value to Helen.
Helen için duygusal değerleri olabilir.
Oh, so you're finally admitting that I add some value to the conversation?
Yani sonunda konuşmalara değer kattığımı kabul ediyorsun?
When I graduated med school, I took an oath to consecrate my life to the service of humanity, to respect and value the lives of all persons.
Ben tıp okulundan mezun olduğumda, insanlara her türlü yardımı edeceğime. ve her türlü insanın yaşama hakkına saygı duyacağıma dair yemin etmiştim.
And I'll bet this place has emotional value to him.
Bahse girerim buranın onun için duygusal değeri var.
Number 18, it got sentimental value to me.
18 numara için. Benim için duygusal bir anlamı var.
The tactical value of this vehicle is minimal at best.
Bu... Bu aracın taktiksel değeri... en alt seviyededir.
It has sentimental value.
Duygusal değeri var.
I want you to know that I got a new bartending job with better hours and free corn nuts which I feel like have a small but significant resale value.
Saatleri daha uygun ve bedavaya kavrulmuş mısır veriyorlar, onları satıp az da olsa bir para alırım.
This school has no value.
Bu okulun hiçbir değeri yok.
In short, inexperience is not a value. It is something to be...
Kısaca, tecrübesizlik önemli değildir.
All residents of the Upper East Side will contribute one percent of their property value to the S.S.I., payable in gold, silver, or other approved commodities.
Yukarı Doğu Yakası'nın tüm sakinleri mülk değerlerinin yüzde biri kadarını GSG'ye verecek. Altın, gümüş ya da diğer ödeme şekilleriyle.
All residents of the Upper East Side will contribute one percent of their property value to the SSI.
Yukarı Doğu Yakası'nın tüm sakinleri mülk değerlerinin yüzde biri kadarını GSG'ye verecek.
If there's one thing we can learn from death, it's the value of our own lives.
If ölüm öğrenebileceğimiz bir şey var, O Kendi hayatımızın değerdir.
I know my value.
Ben değerimi biliyorum.
I saw the value in that.
Ondaki ışığı gördüm.