Vase translate Turkish
1,133 parallel translation
Move that flower vase over to the other side of the table.
Şu vazoyu al ve masanın diğer tarafına koy.
One day, she broke a very pretty vase.
Geçenlerde çok güzel bir vazo kırdı.
The man who bought the vase.
- Vazoyu alan adamla.
"Gold Plum Vase"
"Altın Erik Vazosu"
I'll put it in the vase so you can't put it out.
Bunu vazoya koyacağım ve sen de onu vazodan çıkaramayacaksın.
My vase
Vazom.
My vase is smashed
Vazom parçalandı.
You smashed my vase!
Vazomu parçaladın!
The vase - You must buy a new one
Vazo yeni bir tane almalısın.
Buy a vase
Bir vazo alacağım.
I'll go in and buy a vase for my boyfriend's lover
İçeri girip erkek arkadaşımın sevgilisi için bir vazo satın alacağım.
Take the vase and go
Vazoyu alın gidin.
What I don't understand is why he thought I came from that doctor when the vase belongs to that damned Voss woman
Anlamadığım şey vazo o lanet olası Voss denen bayana aitken neden o doktordan geldiğimi düşündü?
Take the vase to her house
Vazoyu onun evine bırakır mısın?
The vase was a gift from Eleanor Roosevelt?
Vazo Eleanor Roosevelt'ten hediyeydi demek?
Nineteenth century Indian rubber vase, eh?
On dokuzuncu yüzyıl Hint lastik vazosu, ha?
- Everybody, the next item is a jade vase.
- Dostlar, sırada yeşim bir vazo var.
The jade vase is now yours.
Yeşim vazo artık sizin.
I did not find anything I liked, but Suk Jing won a bid on a jade vase.
Beğendiğim bir şey denk gelmedi, ancak Suk Jing yeşim bir vazo kazandı.
It doesn't even look like a vase.
Hiç vazoya benzemiyor.
This is my vase, Billy Ray's vase?
Bu benim vazom, Billy Ray'in vazosu?
- Perfectly all right, it was your vase.
- Bir şey değil canım, senin vazondu.
Now Herman can go into a vase too, he can...
Artık Herman da bir kaba konabilir -
It's just a vase...
Sadece bir vazo...
She went into a fit because a miserable vase broke.
Kontrolden çıktı, çünkü berbat vazosu kırıldı.
Oh, I just thank God they didn't take my Chinese vase.
Şükürler olsun, Çin vazomu almamışlar.
What I can't understand is why they didn't take my Chinese vase.
Anlayamadığım şey, neden Çin vazomu çalmadıkları.
You shot my vase!
Vazomu vurdun!
- You shot my vase!
- Vazomu vurdun!
- She shot my vase!
- Vazomu vurdu!
I love that vase.
O vazoyu ben de seviyorum.
Look, the bullet broke that vase on the mantle.
Bakın, mermi örtünün üstündeki vazoyu kırmış.
I broke that vase.
Ben o vazoyu kırdım.
What vase?
Ne vazosu?
That special vase that matches the rug.
Şu halının kenarına uygun olan büyük vazo.
The vase!
Vazo!
I'm talking about a parallel, between my foot encased in snow and the trophy encased in some sort of ceramic : A jar, a vase.
Karların sakladığı ayakkabımla, kupanın saklanmış olabileceği bir tür seramik arasındaki bağlantıdan sözediyorum : bir kase, vazo.
Now, Percy, will you get out before I cut your head off, scoop out the insides, and give it to your mother as a vase!
Şimdi Percy, kapanı kesip, içini boşaltıp, annene vazo olarak göndermeden, defolup gider misin lütfen?
Go out by the Sung vase and catch this.
Vazonun yanına geç ve yakala bunu.
Be very careful of that magnificent vase on the landing.
Merdivendeki muhteşem vazoya çok dikkat edin.
That vase cost me 5,000 dollars.
O vazo bana 5,000 dollara patladı.
I remember how you dropped that vase from the tray and broke it!
O vazoyu kırdığını iyi hatırlıyorum.
The vase, too.
Vazoyu da hatırladım.
You'd look a vase
Nerede... Bir tebessüm...
He put the dog tags in a vase and gave it to Margaret.
Margaret'e içinde kimlik markasıyla bir vazo verdi.
- Beside the vase.
- Bidonun yanında.
That was a very expensive vase, you bitch.
O çok pahalı bir vazoydu, kaltak.
Although it's a sacrilege having that Etruscan vase on the table.
Buna rağmen bu Etruria vazosunu masanın üzerine koymak saygısızlık.
This vase here alone is worth over six thousand dollars.
6000 $ borçla aldım.
My fucking vase!
Lanet olası vazom..
Take it from the vase.
Vazodan al!