Ved translate Turkish
81 parallel translation
We I / ved together, and he was very sweet to me.
Bir süre beraber yaşadık, mutlu bir şekilde.
Brady and Morton gonna ride down here to check the prisoners.
Brady ved Morton mahkumları kontrol etmek için tam buraya gelecek.
Thank you in behalf of our belo ved fatherland.
Bütün Meksikalılar adına teşekkür ederim.
To bury our belo ved Prior in our blessed land.
Sevgili Başrahibimizi gömmeye.
- To bury our belo ved Prior.
- Ama planı dikkatle ve... - Sevgili Başrahibimizi gömmeye.
The dollar sa ved me.
- Para beni kurtardı.
Pickens scrubs Luis'back and Luis scrubs Pickens'back.
Pickens Luis'in sırtını ved Luis Pickens'ın sırtını keseler.
Sometimes I wish we'd never mo ved back here.
Bazen keşke hiç buraya yeniden taşınmasaydık diyorum.
He gave me the key and I mo ved in.
Bana anahtarı verdi, ben de taşındım.
Who, far remo ved from worldly show seeks only academic prizes.
Biri ki, uzak bütün yanılsamalardan Varlıkların daima derinliklerine bakan.
A well beha ved boy who wants to enjoy the rewards for good beha vior.
Uslu oğlan, iyi davranış ödülünün tadını çıkarmak istiyor.
- Yes, I like to be well beha ved.
- Evet, uslu olmayı seviyorum.
I didn't take the oath, I just mo ved my lips.
Yemin etmedim. Sadece dudaklarımı oynattım.
morphine and Percodan... causing temporary... uh, ha-hallucinations.
morfin ved Percodan... ateş yapıyor... halisinasyonlar.
According to Pinkus'wife Gendason had been inv o / ved in a dispute with the c / eaner over a stain on a pair of grey Sansabe / t s / acks.
Pinkus'un karısının açıklamasına göre Gendason kurutemizleyici ile gri Sansabelt'nin üzerindeki gri leke yüzenden kavga etmişti..
Ramallo was my friend and I lo ved him.
Ramallo benim arkadaşımdı ve onu sevdim.
In ved? A virtuoso.
Yatakta tam bir virtüözdü.
Nu ved du det.
Artık biliyorsun. New York Polis Departmanı, sürtük!
Du er ved at miste grebet.
Kontrolden çıktın.
Jeg ved, hvad du kæmper med.
Bak, neler yaşadığını biliyorum. Gerçekten.
Jeg har selv været der. Det ved du.
Ben de yaşadım, biliyorsun.
- Det ved jeg.
- Biliyorum.
Vi mødtes ved universitetet.
Üniversitedeydik. Arabamın benzini bitti.
Ved du, hvad du har gjort?
- Sean, anlamıyorsun. - Ne yaptığını biliyor musun? - Hayır.
Man ved ikke, om der var nogen i huset.
Yangının neden başladığını kimse bilmiyor.
Du kan lyse min dag op ved at fortælle, at du har gode nyheder.
Merhaba, arkadaşım. Sıkıcı günümü, iyi haberlerin olduğunu söyleyerek canlandırabilirsin mesela.
- Jeg ved, hvor det er.
Gidip almalıyım.
- Vi var lige ved at gå...
- Senden gizli kaçacaktık.
I ved him, but... there was nothing I could do.
Onu sevmiştim ama yapabileceğim bir şey yoktu.
Ved Mehta, please.
Ved Mehta, lütfen.
We wa ved our arms, voices were not enough, we ended up in a pleasant throng with our voices.
Sesimiz yetmediği için kollarımızı da salladık seslerimiz bir çığ olup birleştiğinde çok güzel bir koro olduk.
- It just arrI'ved.
- Bu yeni geldi.
I think your time is arrI'ved.
Sanırım zamanı geldi.
I just lo-o-o-o-ved Happy ending, it's so sad.
"Mutlu Son" a bayıldım, çok üzücü.
Message rece ved,
Mesaj alınmıştır.
Teo and Annie are dead because of him.
Teo ved Annie onun yüzünden öldü.
As you might say, case sol-ved!
Senin deyişinle, olay çözüldü!
Ved
Ved.
Like Rig Ved?
Rig Ved gibi mi?
Ved Vardhan Sahni
- Ved Vardhan Sahni.
Happy birthday Dear Ved.
İyi ki doğdun, Ved.
One sec, Ved.
Bir saniye, Ved.
Ved, since I've returned from Corsica...
Ved, Korsika'dan döndüğümden beri...
It's not you, Ved
Bu sen değilsin, Ved.
That's you, Ved
Sen osun, Ved.
Then I'm with someone else, Ved
O zaman ben başka biriyleyim, Ved.
Tell me Ved...
- Söyle bana, Ved.
Also, your personal trainer got ved to 2 : 00.
Ayrıca, özel eğitmenin seansı 2'ye erteledi.
Det giver nok ingenting, men man ved aldrig.
Muhtemelen vakit kaybı olacak ama bilemeyiz.
Ved du det?
Ne yaptığını biliyor musun sen?
Ved, look at me
Ved, bana bak.