Venal translate Turkish
54 parallel translation
My friend won't pull out unless I tell him to. And for purely venal reasons, that's the last thing
Arkadaşım ben söylemedikçe işi bırakmaz ve sırf bu işteki çıkarlarımdan dolayı aklımdaki en son şey budur.
- I was sure of that. - Great Scott, if we were foolish enough... to swallow that other venal belief... nobody would ever either adopt a child or even have children of their own... like that sweet little girl she has, for example.
- Tabii kimsenin evlat edinmemesi veya Rhoda gibi çocuk yapmaması gerektiği gibi saçma bir inanışa kanacak kadar aptal değilsek.
Sick, venal.
Hasta ruhlu satılmışlar.
I should be grateful that she found out before it's too late how vile, venal and hateful you are.
Ne kadar alçak, şerefsiz ve nefretlik biri olduğunu öğrendiği için şükran duymalıyım.
I'm not just some venal Ferengi trying to take their money.
Ben sadece onların parasını almaya çalışan rüşvetçi bir Ferengi değilim.
I told him that you were the most venal man I've ever met.
Senin gördüğüm en rüşvet yiyici adam olduğunu söyledim.
A drink the venal Van de Groot would be begging to imbibe... if he only knew how near the white ape was at that very moment... flying through the foliage, surveying the scenery, cruising in... for a closer look and swinging on through the trees with effortless ease.
Aman ne güzel Tam o sırada beyaz maymun Sarmaşıklarda sallanarak, agaçtan agaca atlayarak hızla onlara doğru yaklaşıyordu.
For the venal Van de Groot had escaped from the Bujumbura jail... and joined an obscure cult on the shores of Lake Tanganyika... which had empowered him with a peculiar piece of parchment.
Hapishaneden kaçan Van de Groot ise... Tanganyika Gölü civarında kendisine bazı yetkiler veren... Bir tarikate katılmıştı.
You think me venal?
Benim satın alınabileceğimi mi düşünüyorsun?
You are a venal cur.
Sen satın alınabilecek bir ev köpeğisin.
There are times when death seems not the will of God but the venal, ugly act of man.
Bazı zamanlar vardır ki ; ölüm Tanrı'nın rızasıyla değil insanoğluna yakışmayan iğrenç bir davranışla gelir.
This is a venal attempt to further smear my client who has ties to the community.
Bu, kamu görevlisi olan müvekkilime iftira atma teşebbüsüdür.
Society is a fraud so complete and venal... that it demands to be destroyed beyond the power of memory to recall its existence.
Toplum öylesine dolandırıcı ve çıkarcı ki varlığını anımsayacak bellek gücünün de ötesinde bir yıkımı hak ediyor.
I admit to having intimate sexual relations with the alleged victim, a venal young man who wants to be famous.
Sözde kurbanla cinsel ilişki kurduğumu kabul ediyorum. Ünlü olmak isteyen yiyicinin teki.
That's very noble. But I still don't see how we're gonna prove that your motives are anything but venal.
Çok asilsin ama yine de niyetinin para almak olmadığını nasıl ispatlayacaktı?
All the backbiting and the lying. It's human nature at its most venal.
Birini çekiştirmek, yalan söylemek, İnsan doğasını gösteriyorlar.
It seems the vengeful, venal Van de Groot had bought the casino Ape was gambling in.
Bu arada intikam aşkıyla yanıp tutuşan Van de Groot... Goril'in kumar oynadığı kumarhaneyi satın almıştı.
... was in fact such a corrupt and venal as the sociedade of today.
Bu M.Ö. ikinci yüzyıla ait çok özgün sanat eserleri ait oldukları yüksek kültür düzeyine sahip medeniyetin de günümüzün toplumları kadar yolsuzluğa bulaştıklarının kanıtıdır.
Rory Riseman is a drunken venal creep.
"Ölü anne-babalar derneği" idi. Cinayete meyilli, lise çağındaki şu ikiz kardeşleri anlatıyor.
However, this valorous visitation of a bygone vexation stands vivified and has vowed to vanquish these venal and virulent vermin vanguarding vice and vouchsafing the violently vicious and voracious violation of volition.
Her şeye rağmen, varlığını yitirmiş bu vahametin vahdetiyle vücudunda neşenin vuku bulduğu ve veznenin velveleleriyle beslenen, velfecirliğe tenezzül eden, vechleri doyurulamaz bir vahşet arzusuyla kaplı bu vegar dolu vazilerin şimdilerdeki vezirinin vefatını vadetmiş bir vekil.
I'm sure those school administrators are a sinister and venal bunch, honey, but in my experience, most crime is personal... not these weird conspiracies.
Okul yönetimi'ndekilerin sisnsi ve rüşvetçi olduklarına eminim ama deneyimlerime dayanarak, çoğu suçun kişisel olduğunu söyleyebilirim. Bu tuhaf komplo teorileri gerçek olamaz.
He was always a deeply venal man.
Her zaman satın alınabilecek biriydi.
Then you acted alone, from base and venal instincts.
O halde o adi ve yiyici içgüdünle yanlız başına yaptın.
Venal!
Varis!
Ellen contrived a life that can be best described as a venal venture in which, regrettably, she did not have the strength to play her role.
Ellen, satın alınabilir bir yatırım diyebileceğimiz bir hayata sahipti malesef oynaması gereken rol için gerekli güce sahip değildi.
And have a full happy life of betraying us and others with your venal lies.
Daha uzun, mutlu bir hayatın olsun ve yalanlarınız yüzünden rüşvet yemeye devam etsinler.
From what I see, most of it is corrupt, venal and vile.
Gördüklerimin çoğu bozuk rüşvetçi ve aşağılık.
My hit list of the venal and the morally corrupt just keeps on growing.
ve gittikçe büyür ki kontrol edemem.
They're sleeping with a carefully calculated set of venal choices.
Dikkatlice hazırladıkları çıkarcı seçeneklerle yatarlar.
Well, I will not be judged by a kangaroo court of venal politicians.
Ben de rüşvetçi politikacıların yönettiği bir sirk tarafından yargılanışımı sorgularım.
Venal and evil people are destroying the world you were born in.
Rüşvetçi ve kötü insanlar, doğup büyüdüğün bu dünyaya zarar veriyor.
Regarded in his time as petty, corrupt and venal, he actually always had the best interests of his people in mind.
Döneminde aşağılık, ahlaksız, rüşvet yiyen biri gibi görüldü ama aslında her zaman insanlarının iyiliğini düşünmüştür.
Sorry, but I'm not venal. However much like the Rainbow Roll or Unagi.
- Ben 2 sokak yürüyemem ama
It seems not everything in this world is venal.
Görünüşe göre bu dünyada her şey paradan ibaret değilmiş.
Venal bastards!
rüsvetci picler!
Hands off, you venal villains.
Çekin ellerinizi rüşvetçiler.
To compound venal sin with so heinous a mortal sin?
Affedilebilir bir günahı böyle berbat bir ölümcül günahla mı bağdaştırıyorsunuz?
The death of Scarpia - the corrupt and venal Chief of Police - at Tosca's hand.
Scarpia'nın ölümü. Tosca'nın satın aldığı rüşvet yiyen namussuz polis müdürü.
But if you make the latter, I want you to know I try very hard to be patient with venal shitheads like you... but I can only do it so long.
Ama ikinci seçeneği seçersen, senin gibi rüşvetçi pezevenklere karşı sabırlı olmak için ne kadar çabaladığımı bilmeni istiyorum.
You're following the same narrative all venal people do when they get sick.
Bütün insanlar hastalandıklarında geçtiği aynı yoldan geçiyorsun.
More venal and corrupt.
Fazlasıyla rüşvet ve yozlaşma var.
My flesh, it's venal and despised.
Bedenim rüşvet alabilir ve hor görülebilir.
And of all the venal and mortal sins, St. Thomas saw pride as the queen of the seven deadlies.
Ve Aziz Thomas tüm ölümcül günahların içinde onuru, yedi büyük günahın kraliçesi olarak görürdü.
At the mercy of a cold and venal- -
Soğuğun ve rüşvetin insafında...
This is a cold, venal, brutal circle of lies.
Burası yapmacık, yozlaşmış ve gaddar bir yalan çemberi.
Never has this vaunted Palace been graced by such venal scum.
Bu yüce saray ilk defa böyle rüşvetçi bir pislikle karşılaşıyor.
Alien technology being used against us, not by aliens, not with aliens, but by a venal conspiracy of men against humanity.
Uzaylı teknolojisi bize karşı kullanılıyor. Uzaylılar tarafından ya da uzaylılarla değil satılmış insanların insanlığa karşı komplosuyla.
And venal.
Ve venal.
Alien technology being used against us by a venal conspiracy of men against humanity.
Uzaylı teknolojisi bize karşı kullanılıyor. Satılmış insanların insanlığa karşı komplosuyla.
I think he's an animal... a sick, twisted, venal...
Bence o bir hayvan hasta, çürümüş, vahşi...
Where's your fear of the venal?
Kötülüklerden korkmaz mısınız siz?