Vite translate Turkish
114 parallel translation
Zombies! Aller vite!
Zombiler!
Vite! Vite!
Çabuk olun!
Vite, vite, vite!
Çabuk çabuk.
Oh! Vite, vite, vite, s'il vous plait!
Çabuk çabuk çabuk.
Allez. Vite. Arrêtez les gars!
yürü. yürü. hızlı.
Vite, Cécile.
Çabuk Cécile.
Allez vite, n'importe où.
Allez vite, n ´ importe ou.
N'importe où! Vite!
N ´ importe ou!
Vite, mon chéri.
Vite, mon cheri.
Vite.
Vite.
- Palais Royale, vite.
- Palais Royale, lütfen.
In French, it's so easy. You say vite.
Fransızca'da ne kolay.'Vit'dersin.
Vite, vite.
Hızlı hızlı.
Vite!
Çabuk!
Très vite.
( Polise gitmem gerek. Çok önemli. ) Très vite, hein?
Alons-y, vite!
Allons-y, vite! ( Gidelim, çabuk! )
Alors, vite, mon ami.
Çabuk olalım, dostum.
Vite, Hastings!
Acele et, Hastings!
Then, let us take you to a place of safety. Vite.
Sizi güvenli bir yere götürelim.
- So you think it's a non-vite.
- Sen de davet edil-meme olarak düşündün.
If you're going, vite, huh?
Gideceksen, çabuk.
Vite.
Çabuk.
Come, Miss Lemon, vite, vite!
Gelin, Bayan Lemon.
Vite! Vite, mon ami!
Çabuk, dostum!
Gardez I'homme! Vite!
Gardez geri gel
- Vite! - Oh, my God!
Bir doktor eşi.
Vite!
Vite!
Unless it was an e-vite.
E-postayla gönderdiysen başka.
But you enjoyed the e-vite, right?
Ama gönderdiğim kar hoşuna gitti değil mi?
Well, Christina used e-vite to send out all her invitations.
Bakalım Christina, davetiyeleri Evite ile yollamış.
Look, I can't just un-e-vite everyone I've already got two e-yeses and twenty-four e-maybes.
Dinle, partiyi iptal edemem, daha şimdiden dört e-vet ve yirmi dört e-belki aldım.
I'll check the e-vite.
Davetiyeye bakarım.
Can we just send an e-vite? No?
- Elektronik postayla gönderemez miyiz?
Oh, then vite, vite! ?
O zaman çabuk, çabuk!
I said vite!
Çabuk ol dedim!
- I wasn't evenon the E-vite.
- Davetli listesinde bile değilim.
- This is our E-vite.
- Bu bizim davetiyemiz.
Thank you for responding to my e-vite.
Elektronik davetiyemi cevapladığınız için teşekkürler.
That's what I get for skimming the e-vite.
Ben de bu sayede parti organizasyon şirketinin kaymağını yiyordum ama.
Open invitation to a little vitis called "Gingi."
"Jenji" adlı küçük bir vite açık davetiye.
'.. aurait demande a la Grande-Bretagne qu'elle fasse une declaration plus vite concernant ses...'
... Büyük Britanya'dan rica ediyor, acilen bir açıklama yapması konusunda...
It's a shoe-vite.
- Bir "ayak-tiye".
Vite, vite, go, go, go!
- Çabuk kaç kaç!
Vite, vite, vite.
Vite, vite, vite.
Mr. Youseff! Vite!
Bay Youseff!
Vite!
İleri!
Timmy. I got a lin'vite to a shindig in the Hamptons tomorrow.
Timmy, yarın Hamptons'da bir parti için davetiye geldi.
Gramps throw a barbecue, leave us off the e-vite list?
Büyükbaba yemek düzenlemiş ve bizi çağırmayı unutmuş mu?
Vite.
Yerine dön.
- Vite, mon ami!
- Acele et, dostum.
Hurry, vite, vite...
- Meşgul müsün?