Volumes translate Turkish
367 parallel translation
Against the horizon, the chimneys are seen belching forth volumes of smoke.
Gökbilimciler merdivene tırmanarak çatıya ulaştıklarında ufukta, bacalardan yükselen dumanları görürler.
The files on this case already cover 60 thick volumes.
Şimdiden 60 dosyalık doküman oldu.
Dr. Tobel is interested in my scientific volumes.
Dr. Tobel bilimsel ciltlerime ilgi gösterdi.
Why, they've got 10 volumes on suicide alone.
Sırf intihar konulu on cilt kitabım var.
Nineteen volumes.
19 cilt.
Nineteen volumes!
On dokuz cilt!
Well, as far as I know, this is the first history of music, which, in addition to its written volumes, will have albums of recorded music.
Bildiğim kadarıyla bu, yazılı materyallere ilaveten müzik kayıtları da olacak ilk müzik ansiklopedisi olacak.
Let's see now... you've been here 4 months....... and you've read Boswell in 4 volumes.
Bakalım şimdi... dört aydır buradasın....... ve dört ciltlik Boswell'i okudun.
Depicting a single day in their lives would fiIImany shelves with large volumes.
Hayatlarının tek bir gününü yazacak olsanız büyük bir kitaplık doldururdu.
Well, there have been two or three volumes written since then.
O zamandan beri iki-üç bölüm daha yazıldı.
And there's six volumes.
Hem de altı cilt.
The eyes speak volumes, the expression of the face.
Gözler konuşur, yüz ifade eder.
And each day, like clockwork, she lunched cheaply at a teashop where she read steadily from the volumes of the Tauchnitz edition of the best English authors.
Ve her gün, saat gibi, bir çayhanede öğle yemeğini yer ve yine orada en iyi İngiliz yazarların Tauchnitz baskısı ciltlerinden birini sürekli okurdu.
There are a large number of volumes to be indexed.
Tasnif edilecek çok sayıda kitap var.
Now, here is someone who can neither duel nor write, but can speak volumes, and insists on doing so.
Şimdi, işte size ne düello yapabilen ne de yazabilen biri. fakat bu adam sayfalarca konuşabiliyor ve bu konuda ısrar ediyor.
Half the volumes you see here are about Indian life and culture, though no one else will read them.
Her nekadr kimse okumasada, burada gördüğünüz serinin yarısı kızılderililerin yaşamlarını ve kültürlerini anlatıyor.
Not slim ones, mind you, but huge volumes.
İnce olanlardan ziyade, kalın kitaplardı bunlar.
You can look that up in a hundred volumes of space regulations somewhere, all right?
Kişileri istediği gibi transfer edebilir. Kurallar böyle.
It's the pencil I wrote my thesis on philosophy with. In 3 volumes.
Üç ciltlik felsefe tezimi bu kalemle yazmıştım.
I would take pages and pages, whole volumes, to describe that
Sayfalar boyunca, her ciltte, bunu açıklamaya çalıştım.
There's over 2 million volumes in its collection.
2 milyon cildin üzerinde kitap bulunmakta.
It's vital that I should go to the British Museum and examine certain occult volumes that are kept under constant lock and key.
İngiliz Müzesi'ne gidip medyumlukla ilgili belirli ciltleri incelemem hayati önem taşıyor.
You could fill volumes with what you don't read in them.
İçlerini okunmayan bilgilerle doldurabilirsiniz.
Sir, two volumes of the Anglo-American Trade.
İki cilt İngiliz-Amerikan Ticaret Yıllığı, efendim.
Once, when I was a child, someone left in the storeroom of my house two old volumes of paintings of Hell
Eskiden, ben bir çocukken biri cehennem resimlerinin olduğu eski iki kitabı evin sandık odasında bırakmış.
Before getting on to the story, and as you can see He only got as far as page one of swann's way The first of the seven volumes.
Yedi cildin ilki olan Swann'ın Yolu'nun ilk sayfasına gelebildi.
I cannot find my volumes on folklore of the New Guinea primitives.
"Yeni Gine İlkel Halklarının Folkloru" nu içeren kitap ciltlerini bulamıyorum.
Those volumes on the New Guinea primitives, your father wants them.
Bunlar babanızın aradığı Yeni Gine İlkel Halkları ciltleri.
Two volumes.
İki cilt.
Can I check one of these volumes out?
Ciltlerden birini götürebilir miyim?
By the second year we had 8,000 Texas half-bred cattle and over 3,500 volumes of English literature in my library.
İkinci yıl ile birlikte, 8,000 melez sığırımız olmuştu. Kütüphanemde ise 3,500 ciltten fazla kitap vardı.
For Christ's sakes, we've got volumes of data on Rand.
Tanri askina, Rand hakkinda dosyalarca ver ¡ var.
20.000 testimonies, 30 annexed volumes evidence, 682 pages. This is the report that will be handed to the chief of state and that will be soon published.
20.000 ifade, 30 ciltlik kanıt 682 sayfalık rapor, devlet başkanlığına teslim edilecek ve akabinde de yayımlanacaktır.
Each of those million volumes which once existed in this library were handwritten on papyrus manuscript scrolls.
Bir zamanlar bu kütüphanede bulunan, milyonlarca papirüs elyazmasinin tamami elle yazilmisti.
But to describe the basic structure of a tree or a blade of grass or even a one-celled animal you'd need many volumes.
Fakat bir ağacın, bir çimenin ya da tek hücreli bir canlının hikayesi çok daha fazlasını gerektiriyor.
Each contains about 400 million bits in its DNA the equivalent of about 80 volumes of 500 pages each.
Her biri yaklaşık 400 milyon bitlik DNA taşıyor 500'er sayfalık 80 kitaba bedel.
So if written out in, say, ordinary English those instructions, that information would fill 1000 volumes.
yani yazıya dökmeye kalksak, İngilizce'de örneğin bütün bu bilgiler 1000 kitabı doldururdu.
Why, then even a gene library of 1000 volumes wouldn't be enough.
1000 kitaplık bir kütüphane bile neden yetmiyor acaba peki?
If written out in English, it would fill 20 million volumes as many as in the world's largest libraries.
Yazılmaya çalışılsaydı, en büyük kütüphaneleri dolduran 20 milyon kitaba eşit olurdu.
The equivalent of 20 million volumes worth of information is inside the heads of every one of us.
20 milyon kitaba eşit bilgi dağarcığı her birimizin kafasında mevcut.
We're constantly adding new pages and new volumes.
Sürekli yeni sayfalar ve kitaplar ekliyoruz.
Like a library consisting throughout of stray volumes only.
Rastgele ciltlerden oluşmuş bir kütüphane gibi.
On his death, he left a body of work consisting of 35 novels, 25 plays, 200 short stories and 8 volumes of essays.
Öldükten sonra ardında 35 roman, 25 oyun, 200 kısa hikâye bırakarak denemelerini 8 ciltte toplamıştır.
Their most trivial action may mean volumes, or their most extraordinary conduct may depend upon a hairpin or a curling tong.
Onların en saçma hareketlerinin bir anlamı vardır. Ya da en sıra dışı davranışları bir saç tokası ya da bigudi ile alakalı olabilir.
I think there are several volumes.
Sanırım birçok cildi var.
In this case, they were two odd volumes with the covers detached.
Onlar kapakları çıkmış iki eksik ciltti.
Your every silence speaks volumes.
Her sessizliğiniz, bana ciltlerce şey söylüyor.
This venture's gonna teach you volumes.
Bu iş senin için çok eğitici olacak.
Eternal silence... and these countless volumes terrify me.
Sonsuz sessizlik... ve sayisiz sesler beni urkutuyor.
I can't believe a man as intelligent as Earl Warren read those volumes.
Telefonlar çalıp duruyor. Ne olumlu ne olumsuz beyanat yok, konuşmayacağım Sharon.
5000 volumes.
Tam 5000 cilt.