English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ V ] / Vr

Vr translate Turkish

2,493 parallel translation
I know that, after sex, you like to curl up in the fecal position.
Seksten sonra cenin pozisyonunda kıvrıIıp yatıyorsun.
Oh, nice try, Ringtail. But I know how much you hate the smell of fish.
Güzel deneme, kıvrık kuyruk ama balık kokusundan ne kadar nefret ettiğini biliyorum.
You sleep on whichever mattresses are free.
Boş bulduğun bi yere kıvrıl.
Night, everybody. Just sleep anywhere you can find a spot.
Herkese iyi geceler, bulduğunuz uygun bir yere kıvrılın.
It's silver, curved and has a light on it.
Hayır, gümüş rengi. Kıvrımlı. Üzerinde ışık var.
Because you know what?
Ne vr biliyor musun?
I'll start scratching this old gal behind the ears, pretty soon she will be curled up in my lap purring like a kitty cat.
Bu yaşlı hanımın kulaklarının arkasını kaşımaya başlayınca çok geçmeden kucağıma kıvrılıp kedi gibi mırıldanmaya başlar.
Look at the curves.
Şu kıvrımlara bak. Çok zarif, değil mi?
My father wanted to die unseen, like an animal who wants to curl up and die alone.
Babam gizlice ölmek istedi bir hayvan gibi bir kenara kıvrılıp yalnız başına ölmek istedi.
"What is the term for the distinctive folds found inside the Fallopian tubes?"
- "Yumurta kanalında bulunan belirgin kıvrımlara ne denir?"
What do you think of this turn, man?
Şu kıvrım nasıl oldu koçum?
She's wiggling around like a snake or something.
Yılan gibi kıvrılıyor.
It's not supposed to go side to side.
İki yana kıvrılmaması gerekiyor.
I love curling up with a rich cup of coffee.
Kahve içip kıvrılmayı seviyorum.
Snuggle up.
Kıvrılıp yat.
All right, Malina Birch dropped in on that inside roll, nice bottom turn.
Malina Birch iç kıvrıma uğradı, taban hamlesi iyiydi.
But when I saw her curves...
Ama vücudunun kıvrımlarını gördükten sonra.
The vicious attack of the serpents left all the children in Agartha unconscious.
YıIan gibi kıvrıIan yaratıların hain saldırısı sonrasında Agartha'talı çocuklar bilinçsiz baygın yatıryorlardı.
- The line's crimped.
- Serum hortumu kıvrılmış.
I also... I also found a perimortem bruise on the pelvis, specifically the frontal curve of the right iliac crest.
Ayrıca leğen kemiğinde de ölümüne yakın zamanda oluşmuş bir ezilme buldum özellikle de sağ kalça kemiğinin üstünde ön kıvrımda.
I just want to go home and... curl up in a ball and maybe cry a little more.
Sadece eve gidip kıvrılmak ve belki de biraz daha ağlamak istiyorum.
I keep thinking I'm gonna hear Vicky's voice or I'm gonna come around the corner and see her curled up on the sofa.
Vicky'nin sesini duyacağımı ya da salona girince kanepeye kıvrılmış halde göreceğimi düşünmeden edemiyorum.
Maybe I just dig a chick with curves, but it's almost Valentine's Day, and it's official.
Belki sadece kıvrımları olan kızladan hoşlanıyorumdur, ama neredeyse sevgililer günü ve bu resmen oluyor.
How about you and I pop in some Sweet Valley High this evening, get our cuddle on?
Bu gece bir köşeye kıvrılıp, Sweet Valley High izlemeye ne dersin?
Okay, well, I guess, if puff daddy can become diddy and prince can say he's that squiggly thing.
Tamam sanırım Puff Daddy, Diddy oluyor sonra Prince şu kıvrımlı şey olduğunu söylüyor.
I should go home and get into a bath and crawl into bed.
Eve gidip bir duş alıp, sonra yatağa kıvrılmam gerek.
Maybe when you walk into a hotel room and you see a guy getting back together with his girlfriend, you should consider doing something other than crawling into the adjoining bed. I did.
Belki bir otel odasına girip de bir adamın eski sevgilisiyle yeniden birleştiğini gördüğünde hemen yandaki yatağa kıvrılmak yerine başka bir şey yapmalısın.
She's curvy and she owns it.
Kıvrımlı bir yapısı var ve kabul de etmiş.
I-I don't think my body's supposed to bend like this.
Böyle kıvrılmaya uygun bir vücudum olduğunu sanmıyorum.
You are so twisted.
Kıvrılmışsın.
The swirl...
Kıvrımlı...
Sorry, s. Looks like the only thing You'll be snuggling up with this winter are warm memories.
Üzgünüm S. Görünüşe göre bu kış sadece tatlı anılarına sokulup kıvrılacaksın.
Twisting in all directions at once.
Aynı anda her yöne kıvrılır.
Boy, do you know I could snap your little butt in two with all these curves?
Bu kıvrımlarla küçük kıçını dal gibi kırabileceğimi biliyor musun?
It has that squiggly line over the "ñ" that looks like an eyebrow.
"ñ" üzerinde kıvrık bir çizgi var ve kaşı andırıyor.
When she wasn't curled up at the foot of my couch, she was outside... in the pine tree.
Kanepemin dibinde kıvrılmadığı zamanlarda dışarıda olurdu. Çam ağacında.
Like, what, I'm gonna curl up and hibernate?
- Oraya kıvrılıp kış uykusuna mı yatacağımı sandın?
Mia wants what all girls want. a guy just gay enought to curl up and watch Project Runway.
Mia, bütün kadınların istediğini istiyor yanına kıvrılıp Project Runway izleyecek bir eşcinsel.
The island of Hegg lies half-drowned and wind-battered, the furthermost drop of the outermost spray of the curling wave of the Outer Hebrides.
Hegg Adası, yarı batmış ve rüzgârla dövülmüş bir halde Outer Hebrides'in kıvrılan dalgasının en dışındaki köpüklerin en uzaktaki damlacığında yer alır.
I'm going to temporarily immobilise your nasolabial folds.
Nazolabial kıvrımlarını * geçici olarak sabitleyeceğim.
The Hegg is the furthermost drop of the outermost spray of the curling wave of the Outer Hebrides.
Hegg Adası, Outer Hebrides'in kıvrılan dalgasının en dışındaki köpüklerin en uzaktaki damlacığında yer alır.
It slips under the bed.
Yatağın altına kıvrılıyor.
That's called a tuck jump.
Buna kıvrık atlama deniyor.
Its sensual shape will seduce you.
Şehvetli kıvrımları sizi cezbedecek.
You know what I love, the slope of a neck.
Neyi çok severim biliyor musunuz? Boyun kıvrımlarını.
These so-called palaces of sin where young women in flimsy underwear gyrate robotically while male patrons with an otherwise catastrophically moldy grasp of male-female communication skills try out their studliest one-liners amidst a barrage of staring and drooling and wagging of tongues.
Günah tapınakları denen bu yerlerde, genç kadınlar pırıltılı iç çamaşırlarıyla, yay gibi kıvrılırlar. Müşterilerin hepsi erkek olduğundan, erkek ve kadınlar arasındaki normal iletişim burada yoktur. Kadınlar, edepsiz şakalara, salyaları akarak konuşan adamlara katlanarak çalışmak zorundadır.
I came here hoping that Ree'yu and Rubyn were responsible for Jayd's atrocities hoping you were still the man who once tucked his daughter in at night but you are no longer that man...
Jayd'de yaşanan vahşetin sorumlularının Ree'yu ve Rubyn olmasını umarak geldim. Senin, geceleri kızının yanına kıvrılan o adam olduğunu umarak geldim.
All right, boss, a left turn up ahead. Take that left.
Yukarıya doğru yol sola kıvrılacak.
He turns around, digs a hole in the sand, curls up in it and went off to meet his maker.
Arkasını dönüp kumda çukur kazmaya başladı. İçine kıvrıldı ve yaratıcısıyla buluşacağı anı beklemeye başladı.
Crawl up out of her cubby hole, you know, and...
Ya da küçük sığınağına gidip kıvrılmasını.
Cancer. Cancer.
Ivır zıvır kanser kanser ıvr zıvır

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]