English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / Y'have

Y'have translate Turkish

65,326 parallel translation
- I spoke to the owner, and he said he doesn't think that the restaurant can survive an attack like this... that they'd most likely have to reopen under a new name.
- Sahibiyle konuştum dedi ki restoran böyle bir saldırıyı atlatamazmış muhtemelen yeni bir isimle açmaları gerekirmiş.
Well, we didn't really have much of choice, now, did we?
Fazla seçeneğemiz yoktu sonuçta, haksız mıyım?
If you'd have told me a few years ago I'd be seeing a 29-year-old...
Birkaç yıl önce 29 yaşında biriyle görüşeceğimi söyleseydiniz...
- I have to pick something up.
Bir şey almalıyım.
I must have fallen down the stairs or something.
Düşmüş olmalıyım Merdivenlerden aşağı ya da başka birşey.
I mean, if we have to get a million users, I need to get us funding, right now.
Eğer bir milyon kullanıcıyı bulmak zorundaysak, bize şu anda fon bulmam gerekiyor.
The Umbers and the Karstarks have fought beside the Starks for centuries.
Umberlar ve Karstarklar yüz yıllar boyunca Starklar'ın yanında savaştı.
We should hit King's Landing now, hard, with everything we have.
Kralın Şehri'ne derhal saldırmalıyız. Var gücümüzle, her şeyimizle.
We're both so lucky to have you.
İkimiz de çok şanslıyız.
And now we have to pluck the fuse out of the fucker before the whole thing blows up in our faces.
Ve şimdi sigortayı lanetten çıkarmalıyız Her şey yüzümüze patlar önce.
I have to start with an apology.
Bir özürle başlamalıyım.
I should have reached out to you ages ago.
Sana yıllar önce ulaşmış olmalıydım.
We should have control of the drones.
Silahların kontrolünü elinde tutmalıyız.
Three times. Look, you have spent the last year telling everyone that the Prophet would return.
Bak, geçtiğimiz yılı insanlara peygamberimizin geri döneceğini anlatarak geçirdin.
We have to find Ed Nygma and kill him!
Ed Nygma'yı bulup öldürmemiz gerek!
Babs said not to kill him until we have Nygma.
Babs Nygma'yı yakalamadan öldürmememizi söyledi.
Either way, we have to assume the Court already has it.
İki türlü de, Divan silahı çoktan aldı saymalıyız.
To heal the city, we have to force them to take notice.
Şehri iyileştirmek için, onları farkındalığa zorlamalıyız.
Alice Tetch was in Indian Hill for years. They would have known about her.
Alice Tetch, yıllardır Indian Hill'deydi.
Never should have brought Barbara into this.
Barbara'yı bu işe hiç karıştırmamalıydım.
You should have never gotten Nygma involved.
Nygma'yı hiç karıştırmamalıydın.
Then know that I have been alive more years than you can imagine.
Hayal edebileceğinden çok yıllar yaşadığımı bil.
But for all my years, all my travels, there is one thing that I have never found :
Ama yıllar boyunca, seyahatlerim boyunca asla bulamadığım tek şey var.
H.R., we're speedsters. We have time.
- Hızcıyız biz H.R. Vaktimiz var.
Well, we don't have 15 years.
Bizim 15 yılımız yok. Suç mahallinden çağırıyorlar.
We have to do something.
Bir şeyler yapmalıyız.
We have to get everyone out of there.
Herkesi oradan çıkarmalıyız.
We have to be completely real with each other.
Birbirimize karşı tamamen dürüst olmalıyız.
We have to find a way out of here so we can stop him.
Onu durdurmak için buradan çıkmanın bir yolunu bulmalıyız.
We have to find him before he hurts somebody else.
Birilerine zarar vermeden önce onu bulmalıyız.
Okay, guys, look, we just have to come up with a different way to beat him.
Pekala, onu alt etmenin başka bir yolunu bulmalıyız.
And fortunately, we have someone who can foresee future events.
Ve şanslıyız ki elimizde geleceği görebilen birisi var.
We have to figure out who the hell this is.
Bu adamın kim olduğunu bulmalıyız. İyi akşamlar generalim.
I have to do what I can to help.
Yardım etmek için elimden geleni yapmalıyım.
If Savitar's coming back and I'm the only one that can save Iris, I have to do everything I can to make sure that happens.
Eğer Savitar tekrar gelecekse ve Iris'i kurtarabilecek tek kişi bensem kurtarabildiğimden emin olmak için elimden gelen her şeyi yapmalıyım.
I can't stop. I have to save Iris.
Iris'i kurtarmalıyım.
- We have to take it out.
- Onu çıkarmalıyız.
We have to save him...
Oradan kurtarmalıyız.
We have to bring him back. We have to save him.
Onu geri getirmeliyiz, oradan kurtarmalıyız.
The only thing we actually know is that Savitar is out there, and, if we can, we have to find him and send him right back where he came from.
Bildiğimiz tek şey, Savitar'ın dışarıda bir yerlerde olduğu ve eğer mümkünse onu bulup, geldiği yere geri yollamalıyız.
We have to get them out!
Onları buradan çıkarmalıyız.
That's why I have to find this guy, no matter what, and when I do, he is gonna pay for what he did.
O yüzden bu adamı ne pahasına olursa olsun bulmalıyım. Bulduğumda da yaptıklarının bedelini ödeyecek.
See, here it is. In the future, you and I have been enemies for years.
Olay şu, gelecekte ikimiz yıllardır düşmanız.
We have to get an ambulance in here right now.
- Hemen ambulans çağırmalıyız.
"I have to have you..."
"Sana sahip olmalıyım."
We have to build that device.
O cihazı yapmalıyız.
In order to join him as a god, I have to cure myself of Caitlin.
Tanrı olarak ona katılmak için kendimi Caitlin'den arındırmalıyım.
I'm just saying, you have a Ripper history.
Sadece diyorum ki yırtıcı bir geçmişin var.
We've been together almost three years and never once have you played the immortal card on me.
Neredeyse üç yıldır beraberiz ve şu ana kadar hiç ölümsüzlüğünü öne çıkarmadın.
You know, it's funny,'cause a year ago, I would have been offended by the question.
Biliyor musun, bu komik... çünkü bir yıl önce buna çok alınırdım, bu soruya.
Our forever is just gonna have to be 60 to 70 years.
Bizim sonsuzumuz sadece 60 70 yıl sürecek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]