Yak's translate Turkish
50,836 parallel translation
She cleaned up the streets of Gotham's nearby sister city Blüdhaven using statistics and compassion.
Gotham'ın yakınlarındaki kardeş şehri Blüdhaven'in sokaklarını istatistik ve şefkatle temizledi.
You should get to know him.
Onu yakından tanımalısınız.
Handsome looking guy.
Yakışıklı görünümlü bir çocuk.
All right, guys, it's close enough for me to make it, all right.
Pekala çocuklar. Bunu yapmak için benim için yeterince yakın, tamam mı?
Because this homeless hipster thing isn't working for you.
Bu evsiz hippi tarzı sana pek yakışmamış.
pretty boy? You?
Ya sen yakışıklı çocuk?
That's pretty close.
Oldukça yakınmışsınız.
Sorry. You really think it's a good idea to torch the one place we know Gao might show up?
Gao'nun gelme ihtimali olan tek yeri yakıp kül etmek iyi bir fikir mi?
Just, uh, that it's a remote monastery up in the Himalayas, full of karate hunks.
Himalayalar'da, yakışıklı karatecilerle dolu ücra bir manastırmış.
Near the border of China and India?
Çin ve Hindistan sınırına yakın mısın?
Put the light up there.
Şuradaki ışığı yakın.
Are you close?
Yakın mısınız?
The sun's baking you.
Güneş seni yakıyor.
Is sidekick a good look on me?
Kahraman yardımcılığı bana yakışıyor mu?
I stuck it to a tree near the dunes with no permit, nothing.
Kumsal yakınında ki bir ağaca sıkışırdım, izinsiz, hiçbirşeysiz.
It's just an algorithm-generated number that takes into account all your activity in the Inner Circle.
Bu senin yakın çevrenle yaptığın aktivilere hesabına ekleyen sayısal bir algoritma.
I think somebody's nearby.
Galiba yakınlarda biri var.
Yeah. See, I find that most people that are whining about dog fights are actually the same people going to football games and UFC fights, watching human beings beat the ever-loving shit out of each other while eating, uh, fried chicken.
Köpek dövüşleri konusunda yakınanların çoğunun futbol maçlarına ve UFC dövüşlerine gidip kızarmış tavuk yerken, insanların birbirlerini öldüresiye dövmelerini izlediklerini görüyorum.
Yes, and it is that crow enzyme that's jacking you up, and that's why you look so beefy and so handsome.
Karga enzimi sizi şişiriyor o yüzden bu kadar adeleli ve yakışıklı görünüyorsunuz.
It's all a very choreographed dance between two soon-to-be lovers.
Yakında sevgili olacaklar arasında ince düşünülmüş kareografili bir dans bu.
No, that's fine, because now is our chance to connect.
Önemli değil çünkü şimdi yakınlaşıyoruz işte.
What's good for breakfast around here?
Yakında kahvaltı için neresi var?
Because I just love handsome, super rich heirs!
Çünkü yakışıklı, süper zengin mirasçıları çok seviyorum!
A woman nearby got attacked?
- Yakınlarda bir kadın saldırıya mı uğramış?
Roberta's cool.
Roberta kıyak.
The way this war's going I don't wanna let anyone I care about near.
Savaşın gidişatına bakılırsa ben de sevdiklerimi yakınına yollamazdım.
It's the front out there.
Cephe yakınımızda.
I hope I'm not causing... I know you and General Ludendorff are very close.
Umarım haddimi aşmış olmam ama General Ludendorff ile olan yakınlığınızdan haberdarım.
But I hear peace would be so close.
Yakında barış ilan edilecek diyorlar.
Michael, we are trying to get the boats fuelled up, but there's a problem?
Michael, teknelere yakıt doldurmaya çalışıyoruz ama bir sorun var.
- Annie said it's too hot. Too close to the school.
Annie "Çok riskli, okula çok yakın" dedi.
Besides, it's beneath you.
Ayrıca orası sana yakışmaz.
- Yo, Ezekiel is - so fine and intelligent.
- Ezekiel çok yakışıklı, hem de zeki.
He's about to cut you loose.
Yakında sizi bırakacak.
♪ I'm like Van Gogh I rock the Kangol ♪
Van Gogh gibiyim Kangol yakışır
♪ You rock the Kangol I rock the Jordache ♪
Sana Kangol yakışır Bana da Jordache
a fake, non-paying downtown job but... It's not gonna be non-paying for long.
- Yakında maaş almaya başlar.
Freddie Fawcett, he real pretty.
Freddie Fawcett çok yakışıklıdır.
Well, this is an exciting new look.
Yeni kıyafetlerin yakışmış.
You know, that color looks good on you.
Bu renk yakışmış.
The sub's too close.
Denizaltı fazla yakın.
Don't worry, he's gonna be here soon.
Yakında burada olur, merak etme.
Pretty close to the Salton Sea.
Geceyarısı. Salton Denizi'ne yakın bir yerde.
It's a short walk from my office.
Burası eski ofisime çok yakın.
So it's close?
- Yani yakın?
Right, but, you know, they're pretty close.
Haklısın ama biliyorsun çok yakınlar.
Even with one hand, he's beautiful!
Tek elle bile çok yakışıklı.
- Sun's gonna be up soon.
- Güneş yakında kalkacak.
Hardly the action of a savage.
Neredeyse hiç, bir yabanîye yakışır davranış değil.
James Delaney, a private individual, has recently inherited a piece of land... Nootka Sound.
James Delaney adındaki şahıs yakınlarda Nootka Boğazı denilen bir toprak parçasını miras aldı.
If you care to look more closely, you will see that the piece of land in question lies along the line of our disputed border with the Americans.
Daha yakından incelemek isterseniz söz konusu bu toprak parçasının Amerikalılar'la tartışmalı olan sınırımız boyunca uzandığını göreceksiniz.