Yardarm translate Turkish
39 parallel translation
I'll live to see you, all of you hanging from the highest yardarm in the British fleet!
Hepinizin İngiliz filosunun en yüksek sereninden sallandığınızı göreceğim!
We'll see Portsmouth again and we'll see Fletcher Christian hanging from a yardarm and every pirate with him.
Portsmouth'u göreceğiz Fletcher Christian'ın da diğerleriyle birlikte bir serenden sallandığını göreceğiz.
A yardarm.
Seren ucu.
Unless he's hanging from a yardarm, not one of His Majesty's ships is safe.
O asılmadıkça majestelerinin bütün gemileri tehlikede.
The sun's going down over the yardarm.
Güneş ufukta kaybolmak üzere.
I want this slung from the main t'gallant yardarm.
Bunun seren direğinin ucuna asılmasını istiyorum.
Then he will replace the ladle at the yardarm.
Ve sonra kepçeyi, direğin ucuna geri asacak.
All the way to the main t'gallant yardarm for that spoonful of water, eh?
Bir kaşık su için seren direğinin tepesine çıkacağız, öyle mi?
If you are about to suggest that by some manner or means there's been any dereliction of duty aboard this vessel I will see to it that the culprit hangs from the highest yardarm on the ship.
Herhangi bir şekilde birinin görevini ihmal ettiğini ima ediyorsanız, suçlunun en yüksek direğe asılmasını sağlarım.
If the PM gets to hear of this, he'll hang me from the yardarm.
PM bunu duyacak olursa beni uçurumdan aşağıya asar.
Before the sun is over the yardarm?
Güneş, yelkenlinin bayrağına varmadan mı?
In my time, we hung them from the yardarm.
Benim zamanımda, biz çok sinirliydik.
Cut me down from this yardarm.
Şu ipi kes.
If I may make so bold, they'd look very well hanging from the yardarm.
Bence onları seren direğinde sallandırmak iyi olurdu.
So, pirate that I am, I find myself obliged to have your hanged from... the yardarm of your beloved "Neptune".
Bu yüzden, bir korsan olarak, sizleri çok sevdiğiniz "Neptün" ün seren direğine astırmak zorundayım.
Tie him to the yardarm, Mr. Christian!
Onu yelken direğine bağlayın, Bay Christian.
He looked remarkably well from a yardarm.
Uzaktan gayet iyi görünüyordu.
Ran up to the end of the yardarm by his own mess mates.
Kendi arkadaşları tarafından seren direğinin ucuna çıkarılır.
Now we either do it now... or, no kidding, Kaffee, I'm gonna hang your boy from a fucking yardarm!
Şimdi, ya yaparız, demek istediğim şimdi şaka yapmıyorum, Kaffee, senin çocuğu lanet serenden sarkıtacağım!
Yardarm?
Seren mi?
The sun's well over the yardarm.
Güneş serenin ucundan batıyor.
You see that last yardarm?
En üstdeki serenin ucundakini görüyormusun?
Let me hang Mr. Shaw now from my yardarm.
Bay Shaw'u yelken direğime... asmama müsaade edin.
- Two of you up on the yardarm!
Silkelen!
Hang them all from the nearest yardarm?
En yakın darağacında asalım mı?
Tell him he'll hang from the yardarm.
Söyle ona, darağacında asılacak.
They show be flogged, heel-hogged, strung up from the highest yardarm!
Kırbaçlanmalılar! En yüksek seren ucuna asılmalılar!
Raised from the highest yardarm until the sun rots your skin!
Güneş cildinizi çürür kadar en yüksek yardarm gelen Yükseltilmiş!
Not until the sun is over the yardarm?
"Güneş tepeye çıkıncaya kadar olmaz" mı?
Is the sun over the yardarm?
Güneş seren direğinin ucundan batmakta mı?
That he'd be hung from the highest yardarm.
Cezası da en yüksek cundadan asılmaktı!
Sun over the yardarm.
Güneş battı.
It's said that, years later, he died in obscurity, hanging himself from a yardarm.
Yıllar sonra kendisini seren direğine asarak belirsizlik içinde öldüğü söylenir.
You mean that guy hanging from the yardarm?
Seren direğinde sallanan adamı mı diyorsun?
Yet some would like to see him hung from the nearest yardarm.
Buna rağmen bazıları da en yakın darağacından sallanmasını istiyor.
The sun is over the yardarm in Singapore, so let's have a Singapore Sling!
Singapur'da güneş batmak üzere. O zaman hadi birer Singapur Sling içelim!
The sun's past the yardarm.
Hava kararmaya başladı işte.
Then he will be hanging from a yardarm by the week's out.
Hafta sonu olmadan asarız o zaman.
I suppose the sun is over the yardarm somewhere in the world.
Sanırım bir yerlerde içki saati olmuştur. - Sıhhatine!