Yeva translate Turkish
27 parallel translation
Go to the kitchen. Yeva will prepare something.
Mutfağa git, Yeva bir şeyler hazırlasın.
Let her grow up a little and then Yeva can start working also.
Çocuk biraz büyüsün hele daha sonra Yeva da çalışabilir.
Did Yeva bring you here?
- Seni buraya Yeva mı getirdi? O burada mı?
Is she here?
- Hayır, Yeva gelmedi.
No, Yeva did not. Karo brought me here.
Beni buraya Karo getirdi
( ALL YELLING ) Yeva, come to the corner of Santa Monica and Highland.
Yeva, hemen Santa Monica Highland'ın köşesindeki donut dükkânına gel.
Ah, here's my sweet Yeva. Ah... Oh!
İşte tatlım Yeva.
Hello, Yeva.
- Merhaba, Yeva.
- Oh, Yeva.
- Yeva.
It's a mistake, Yeva.
Hata yapmışlar, Yeva.
Yeva is restless.
Yeva rahatsız.
Yeva!
Yeva!
Yeva and I are all that's left of my family.
Ailemden geriye sadece Yeva kaldı.
Chris arranged for US visas for me, Yeva, and the orphans.
Chris bana, Yeva'ya ve yetimlere ABD Vizesi ayarladı.
I adopted Yeva, finished my medical studies, and set up a practice in Watertown, Massachusetts.
Yeva'yı evlat edindim tıp eğitimimi tamamladım ve Watertown'da çalışma fırsatı buldum.
After the Japanese attacked Pearl Harbor, Yeva joined the Women's Army Corp and fell in love with a young Marine lieutenant.
Japonya'nın Pearl Harbor'a saldırısından sonra Yeva Kadın Ordu Birliği'ne katıldı ve orada bir Subaya aşık oldu.
And on her wedding day, the orphans joined us in celebration.
Yeva'nın düğününde yetimler de düğüne geldi.
My darling Yeva told me that her greatest wish was that her parents and our dear Ana were here.
Sevgili Yeva bana en büyük arzusunun ebeveynleri ve aziz Ana'nın aramızda olması olduğunu söylemişti.
I told her I know that they are.
Yeva'ya onların aramızda olduğunu söyledim.
Hindemith gave us drugs, Mia Yeva, he used the Reindeers... used them to make the muscimol.
Hindemith bize uyuşturucu verdi. Ben ve Yeva'ya. Müsimol yapmak için ren geyiğini kullandı.
Yeva.
Yeva.
This is Yeva.
Bu Yeva.
Yeva says that weather station is still there.
Yeva istasyonun hâlâ orada olduğunu söyledi.
First time I saw Yeva, it was in the forest. ( RUNE CONTINUES SPEAKING INDISTINCTLY )
Yeva'yı ilk gördüğümde, ormandaydı.
Yeva, what did he say?
Yeva, ne dedi diyorum?
( RUNE AND YEVA LAUGHING )
İngiliz bir adamla sevişmek?