Yoke translate Turkish
205 parallel translation
Despite possessing physical powers far superior to that of common man, you cannot escape the yoke of emotion, your weak point as cyborgs.
Normal bir insandan çok daha üstün fiziksel güçleriniz olmasına rağmen duygularınızdan kurtulamıyorsunuz. Cyborgların zayıf noktası bu.
A hub... for the people of the East... who stand up to fight... against the yoke of the Capital
Bir merkez... Doğu'dan gelen işçiler için... herkes mücadeleye hazır... Sermayenin boyunduruğuna karşı.
You forgot to put in there about me whopping'him with a neck yoke.
Öküz koşumuyla vurduğumu söylemeyi unutmuş.
the lash that descends, the yoke that breaks and the sword that slays.
Can yakan bir kırbaç, durduran bir boyunduruk ve öldüren bir kılıç.
Thou hast broken the bonds of our yoke and delivered us out of the hands of our enemies, so that we shall dwell here safely, and none shall make us afraid, and for this, thy divine bounty, Oh, Lord, we thank thee.
Boyunduruklarımızın bağlarını koparttın ve bizi düşmanlarımızın elinden kurtardın, böylece burada huzur içinde yaşayabilelim, ve hiçbirimiz korkmayalım diye, ve bunun için kutsal rahmeti bol, Ulu Tanrım sana şükrediyoruz.
With two yoke of oxen, a big yeller dog
Bir çift öküzleri, havlayıp duran koca bir köpekleri
to be slaves to the Krauts, to endure the Japanese yoke, or to bow down to the English.
Almanlara köle olmak, Japon esaretine katlanmak, ya da İngilizlere boyun eğmek.
Get going there. I'll whop you with a neck yoke.
Çalış, yoksa seni boyundurukla döverim.
I think our country sinks beneath the yoke. It weeps, it bleeds ; and each new day a gash is added to her wounds.
Memleketimiz boyunduruk altında ezilip... kan ağlıyor, her gün yara üstüne yara alıyor, biliyorum.
Meanwhile,'Ntoni has convinced his family to mortgage the house for cash... and now explains to his friends... how they too can work on their own like the Valastros... to throw off their yoke.
Antonio arkadaşlarına Valastro girişimini anlatıyor ve onların da bağımsız olabileceklerini söylüyor.
I have heard where many of the best respect in Rome, except immortal Caesar, speaking of Brutus and groaning underneath this age's yoke, have wished that noble Brutus had his eyes.
Ben Roma'da, ölümsüz Sezar'dan başka en ileri gelenlerden çoğunun Brutus lafını ettiğini duydum. Boyunduruk altında geçirdikleri bu kötü günlerden yakınarak soylu Brutus gözlerini açsa, dediler bana.
He will raise the yoke from the oppressed, right all wrongs, bring a day of judgment upon the evil masters of the world.
Ezilenleri boyunduruktan kurtaracak, tüm yanlışları düzeltecek. Dünyanın günahkar efendileri ahiret gününde hesap verecek.
Those whose back were bent from years under the yoke. Those whose heads were bowed from years of shame. They followed him.
Yıllarca boyunduruğun altında ezilenler, utançtan başları eğik gezenler onu izliyorlardı.
That we intend to lift the yoke of oppression from their shoulders.
Omuzlarındaki boyunduruk eziyetini kaldırmaya niyetlendiğimizi.
Rachel, help me with this brick yoke.
Rachel boyunduruğu takmama yardım et.
When you do, shorten the yoke.
O zaman boyunduruğu kısalt.
Look for the yoke.
Boyunduruğu bul.
( radio operator ) X-ray Yoke, Fox Able, Mike Oboe, Charlie Dog...
X-ray Yoke, Fox Able, Mike Oboe, Charlie Dog...
But time's prison is terrible, and so is the liberal and unmovable yoke of history.
fakat zamanın hapishaneleri iğrençtir, ve tarihin liberal ve merhametsiz boyunduruğu.
I will give you rest. Take my yoke upon yourselves and learn from me.
Boyunduruğuma girin ve benden öğrenin.
For my yoke is easy and my burden is light.
Boyunduruğum kolay taşınır, yüküm de hafiftir.
Take my yoke upon you and learn of me for l am meek and lowly in heart and ye shall find rest unto your souls for my yoke is easy and my burden is light.
Boyunduruğumu yüklenin ve benden öğrenin. Çünkü ben yumuşak huylu, alçakgönüllüyüm. Böylece ruhunuz rahata kavuşur.
So you're going to put the yoke on today?
Bu akşam mı yuları boynuna geçiriyorsun?
Two yoke of oxen
~ İki boyunduruklu öküz ~
Our country sinks beneath the yoke.
Ülkemiz kıskaca alınıyor.
For we are wearing the yoke of the few!
Çünkü ayrıcalıklı olanların boyunduruğu altındayız.
But the child ape survived and grew up to set his fellow creatures free from the yoke of human slavery..
Ama çocuk maymun hayatta kaldı, Ve Onun diğer yaratıklarının özgür biraktigini insan, kölesi yaptı. Boyunduruk büyüdü...
Poor Yoke, Todor's wife, without children and without home...
Zavallı Yoke, Todor'un karısı, çocuksuz ve evsiz...
I see you drivin'a fair yoke of oxen.
Bir çift sağlam öküzün varmış.
Guaranteein'that the work'd be done on time, or the yoke of oxen would forfeit to me.
Bu belgeye göre çatı zamanında onarılmazsa çift öküzleri bedel olarak alacağım.
I'm getting vibration on the yoke.
Dümende sallantı hissediyorum.
"The people of Buranda urge the Scots and the Irish to end the English oppression, cast off the imperialist yoke and join the fellowship of free nations".
" Buranda halkı, İskoç ve İrlandalı insanları emperyalist İngiliz boyunduruğunu üzerinden atıp özgür ulusların kardeşliğine katılmaya çağırıyor.
- Not egg, just imperialist "yoke".
- Yumurta değil boyunduruk atıyor.
Mm-hmm. Slowly push the yoke forward.
Çatalı yavaşça öne it.
So turn the yoke right real slow.
Çatalı yavaşça sağa çevir.
Keep the yoke moving forward.
Çatalı ileri itmeye devam et.
[Alarm Continues Blaring] When you think you're gonna hit the runway, you pull back on that yoke as hard as you can.
Piste değdiğimizi düşündüğün anda çatalı yapabildiğin kadar sert geri çek.
Go forward with that yoke!
Çatalı ileri it!
Amilcar murdered by members of his own party, the liberated areas fallen under the yoke of bloody petty tyrants liquidated in their turn by a central power to whose stability everyone paid homage until the military coup.
Amilcar, kendi partisinin üyelerince katledildi özgürlesmis alanlarin kaderi kanli sersem tiranlara terkedildi buna karsin, onlar da istikrarina herkesçe güvenilen merkezi bir güç tarafindan bertaraf edildi, ta ki askeri darbe gelinceye kadar...
In the bleak days of 1983 as England languished in the doldrums of a ruinous monetarist policy the good, loyal men of the Permanent Assurance Company a once-proud family firm recently fallen on hard times strained under the yoke of their oppressive, new corporate management.
1983'ün karanlık günlerinde... İngiltere, iflas ettirici mali politikaların pençesinde kıvranırken... eskiden piyasanın duayeni olan... şimdiyse zor günler geçiren aile şirketi Kızıl Sigorta'nın emektarları... yeni şirket yönetiminin zalim boyunduruğu altında eziliyorlardı.
Throw off the yoke.
Boyunduruğundan kurtul.
Hey, stupid, that's a yoke.
Lan aptal ona "dizgin" derler. - Evet.
- Yeah. - A pink yoke.
- Pembe dizginli.
That's a yoke.
Dizgin derler.
On the master's order, we were driven to the field and put in a yoke.
Efendimizin emriyle bizi tarlalarda boyunduruğa koştular.
There, under the yoke, my mother died, broken by humiliation and shame.
Boyunduruk altında annem can verdi. ... küçük düşürülüp ayıplandı.
The time be's coming, my man, when the black man throw that yoke off.
Ama siyahların bu boyunduruğu başlarından atacağı zaman gelecek.
Russia has lived for centuries in the yoke of monarchy. Has anyone ever asked, how many thousands have died of starvation or scurvy?
Açlıktana ve pislikten, binlerce kişinin öldüğü biliniyor mu?
They're tightening the yoke, John.
Her şeyi planlamış.
The yoke on the oxen feels no guilt.
Öküze vurulan boyundurluk da suçluluk hissettirmiyor ki.
You suffer under the yoke of General Katana's rule for the last time.
General Katana'nın hükmünde son kez acı çekiyorsunuz.