English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / Yokel

Yokel translate Turkish

65 parallel translation
Yokel.
Hödük.
Nothing but a yokel.
Tam bir hödük.
We can't stop at anything until we've smashed this yokel...
Bu herifin icabına bakana kadar hiçbir şey bizi durduramaz.
What a yokel!
Ne hödük, ama!
Now, if this young man of 28 was a common, ordinary yokel, I'd say he was doing fine.
Ama George Bailey sıradan bir köylü değil.
But George Bailey is not a common, ordinary yokel.
Zeki, akıllı, hırslı ve genç bir adam. İşinden nefret ediyor.
A chump is an outsider, a yokel who will buy anything with varnish on it.
Çünkü bir salak toplum dışına itilir. Üstüne cila vurulmuş her şeyi satın alan bir hödüktür.
You empty-headed yokel!
Seni boş kafalı hödük!
- Shut up, you yokel.
- Kes sesini, hanzo.
Don't let that yokel act fool you.
Sizi aldatmasına izin vermeyin.
Roberto, put this one on for this yokel.
Roberto, şunu tak da köylümüz dinlesin.
Sure, peddle a few lightning rods, pick up a couple of bucks in a shell game fleece a yokel without even scratching him and you're a scalawag.
Tabii ya! Birkaç şimşek çubuğu sattın, üçkâğıt açıp biraz para toplayıp hödüğün tekini bir çizik dahi atmadan kazıkladın ya ciğeri beş para etmez, çıngıraklı yılandan aşağılık bir adamsın!
You're a wretch! A yokel! Not worth a dime!
Utanmaz arlanmaz Provokatör sakın kaçma!
What a yokel!
Ne öküz adam!
Did he imply I'm a yokel?
O benim bir hödük olduğumu ima etti ama?
Yeah, yokel! Rube! Ladies and gentlemen, right now it's a real treat to present a star who has written and sung so many beautifil songs.
# Yeni oluşan ufkun ötesinde
You yokel!
Seni köylü!
- I'm no yokel.
- Köylü değilim.
hey, earth to yokel... focus in here.
Hey, dünyalı hödük buraya odaklan, tamam mı?
A fourth year at Cambridge would little profit a yokel like Clive.
Cambridge'de geçirdiği dört sene Clive gibi bir yerli için oldukça yararlı olmuştur.
I mean, Cliff here is always making fun that, uh, you're a yokel.
Cliff senin bir köylü olmanla sürekli alay ediyor.
Whereas, I completely ignore the fact that you're a yokel.
Oysa ben senin köylü olduğun gerçeğini görmezden geliyorum.
And youchowderhead yokel, youblithering hayseed, you've had enough of me?
Ve sen beyinsiz taşralı, boş konuşan köylü benden bıktığını mı söylüyorsun?
To be the unpaid slave of a titled yokel who hasn't even read a book, who thinks Bach is something terriers do.
Okumamış, soylu bir köylünün parası ödenmemiş kölesi olmak için Kim düşünürdü ki bekarlık askerlere özgü bir şey.
That yokel would last ten minutes.
Bizim oğlan ancak 10 dakika dayanır.
I'm such a yokel.
Ben taşralıyım.
Listen, you yokel, I've had it with you.
Dinle hödük herif, senden bıktım.
You blue-collared brown-panted, shoe-selling yokel.
Seni mavi gömlekli kahverengi pantalonlu, kıro ayakkabı satıcısı.
Must be some local yokel superstition.
Yerli halkın inandığı bir söylenti herhalde.
Some folk'll never eat a skunk but then again some folk'll Like Cletus the Slack-Jawed Yokel
Bazı insanlar vardır ki kokarca gibi kokmaz ama Cletus çenesi düşük hödük gibilerse kokar.
Most folk'll never lose a toe and then again, some folk'll Like Cletus the Slack-Jawed Yokel
Bazıları vardır ki hiçbir şey kaybetmez ama Cletus çenesi düşük hödük gibilerse kaybeder.
I don't know how some yokel from Smallville is getting every hot story in town.
Smallville'den gelen bir taşralının şehirdeki bütün iyi haberleri nasıl kaptığını anlamıyorum.
Hey, who you all calling a yokel?
- Sen kime hödük diyorsun?
One was an undercover narc, the other's some yokel from a small town mid-state.
Bir tanesi sivil bir narkotikçiymiş, - diğeri orta eyaletten bir köylü.
This yokel says he saw Simpson driving down near Hickton.
Bu köylü, Simpson'ı Hicton civarında arabayla giderken görmüş.
Crazy yokel!
Cahil köylü!
He thinks cos I'm new to Australian law that I'm some yokel.
Avustralya yasalarına yeni olduğumdan, beni köylü gibi görüyor.
He's a local yokel, man.
Taşralı bir hödük.
Putz, noun, a yokel a jerk.
Bu ne? Bana söyler misin, nedir bu?
It's called class, you yokel.
Buna gösteriş denir, seni kıro.
Inspector Yokel.
Müfettiş Yokel.
Actually it's Chief Yokel.
Aslında o şef Yokel.
Chief Yokel, I came to say good-bye.
Şef Yokel, elveda demeye geldim.
Remember that yokel at the feast mouthing off to your cousin?
Hey, şölende kuzenine laf atan magandayı hatırlıyor musun?
You wasted precious fuel just because you were insulted by some redneck yokel from beyond the stars?
Sırf bir kaç tane amele maganda sizi aşağıladı diye değerli yakıtımızı mı harcadınız?
- Needs an expert yokel, does he?
- Uzman bir köylüye mi ihtiyacı varmış?
Who's the bourgeois with the yokel?
Adamın yanındaki burjuva kim?
I can imagine some yokel sitting behind his desk, Saying, " oh, yeah, take a lead.
Bir hödüğün masasının arkasına geçip " Evet, raporları alın.
There was some other kid there... more of a yokel than me, even... and he screamed, "man wasn't meant to fly!"
Benden daha kıro bir çocuk vardı düşün artık. "Bana uçacağını söylememişlerdi!" diye bir bağırdı!
He thought the sheep would have a mutant lamb, half sheep, half yokel.
Koyunun mutasyona uğramış, yarı koyun yarı köylü bir kuzusu olacağını düşündü.
That yokel is a perverse one.
- O yaşlı bunak kafayı yemiş!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]