Yolk translate Turkish
161 parallel translation
Jim, let's get some mortar fire at TA-4606-yolk.
Jim, TA-4606-yolk'a havan topu gönder.
It not only beats, it also separates the yolk from the white.
Sadece yumurtayı çırpmakla kalmaz aynı zamanda sarısını beyazından ayırır.
You drink them the ninth day... before the yolk turns into a chick.
Dokuzuncu günde yumurta sarısı civcive dönüşmeden hemen önce içiliyor.
It contains traces of a solid nutrient material... a bit like the yolk sac of certain fish... or a... camel's hump.
Katı, besleyici bir malzemenin kalıntıları var. Bir tür balığın kesesi gibi ya da devenin hörgücü gibi.
Now we can take it off... and here we have the yolk
Burasını atabiliriz, işte sarısı burada.
You filled up the casino with yolk.
Kumarhaneyi zengin ettin.
Start with one cup flour, then add one teaspoon baking soda, next, add two whole eggs, and then one egg yolk.
Bir fincan unla başlayın. Daha sonra, bir çay kaşığı kabartma tozu ve sonra iki büyük yumurtanın tamamını,... son olarak da bir yumurta sarısı ekleyin.
How the hell do you separate a white from a yolk?
Lanet yumurta sarısını beyazından nasıl ayırıyorsunuz?
One- - Oh. Okay, just yolk?
Tamam, sadece sarısını mı?
That's a piece of toast with a hole and an egg under it, so the yolk sticks through.
Ortası delik bir parça kızarmış ekmek ve yumurta ; yumurtanın sarısı bu delikten çıkar..
Suck my yolk.
"Sarımı ye sen."
- With a broke yolk?
- Sarısı az pişmiş mi?
Yeah, with a broke yolk.
Evet, sarısı az pişmiş.
Have a yolk.
Sarılı omlet ye.
Fried eggs with the yolk exactly in the center.
Sarıları tam ortaya gelen yumurta pişirdi.
"I serve him junket with an egg yolk and he loves coffee and cake."
"Ona, yumurta sarısı ziyafeti veriyorum. Bir de kahve ve keki çok seviyor."
I used to mash the yolk of an egg for him in milk.
Ayrıca yumurta beyazıyla karıştırılmış süt verdim.
- Well... a couple of years ago, a friend set me up, and my date turned out to be this giant, slimy yolk sac.
Bir kaç yıl önce, bir arkadaşımın ayarladığı randevu koca sümüklü bir domuza dönüştü. - Bende de olmuştu?
There is no escaping us, Orgazmo. Good.
Kajışımız yolk, Orugazmo?
I got some yolk in my ear, but I think I can drive.
Kulağıma bir şey kaçtı ama sanırım araba sürebilirim.
No yolk.
Yumurtanın sarısı yok.
- Raw beef, raw egg yolk.
- Çiğ biftek, çiğ yumurta sarısı.
While you grease the pan and preheat your oven to 3500 degrees separate the yolk from your enhanced eggplant and give it a blast from your spice weasel. Bam!
Tencereyi yağlarken ve fırınınızı 3500 dereceye ısıtırken hormonlu patlıcanımızdan yumurta sarısını çıkarın baharat olarak, gelinciğinizden yararlanın.
They say you should eat a raw egg yolk after each orgasm.
Bir yerde, her orgazmdan sonra bir yumurta sarısı yenmeli diye okumuştum.
♪ I'm the white and you're the yolk ♪
~ Ben beyazıyım ve sen de sarısı ~
♪ The white surrounds the yolk ♪
~ Yumurtanın beyazı, sarısını sarmalar ~
Can't you tell if this is egg yolk or a golden egg?
Tavuk altın mı yoksa yumurta mı yumurtluyor ayırt edemiyor musun?
You get every yolk, Frank.
Hepsini yiyorsun Frank.
The yolk remains are current but the shell is over 300 years old.
Yumurta sarısı kalıntıları güncel... ama kabuk 300 yıldan daha eski.
That's no yolk.
Şaka değil miydi?
Scrambled or fried with runny yolk?
- Rafadan mı, çırpayım mı?
How come there is no yolk?
Niye yumurtanın sarısı yok?
- No, it's raw egg yolk, actually.
- Hayır. Aslında çiğ yumurta sarısı.
Well, they both have a egg yolk and butter base.
- Şey, ikisinde de yumurta sarısı ve tereyağı vardır.
Weirdo. The yolk.
Yumurta sarısı.
In Icelandic, the yolk is red, in French the yolk is yellow.
İzlandaca'da yumurta sarısı kırmızıdır,... Fransızca'da ise sarıdır.
This beautiful object is an ostrich egg but whereas it once contained a yolk, it now contains water.
Bu harika şey bir devekuşu yumurtası. Ancak, bir zamanlar içinde yumurta sarısı varken, şimdi su var.
New Yolk.
- New York.
Eggs Benedict, easy yolk.
Eggs Benedict, kolay sarısı.
Deep-fried eggs with ham, no yolk, plus garlic and cheese, toast baked for 1 side ; little milk, more sweet for coffee ;
Jambonlu iyi kızarmış yumurta, sarısı olmayacak artı sarımsak ve peynir tek tarafı kızarmış tost ; küçük süt, kahve için çok şekerli ;
Daddy, these eggs are bad. There's a thingy on the yolk.
Babacığım bu yumurtalar bozuk.sarısında bir tanecik var.
A thingy. A white dot on the yolk. Like the egg's almost hatched.
Bir tanecik.Sarısını üzerinde beyaz bir nokta.Yumurta döllenmiş gibi.
They cling tightly to her back for a few weeks after birth, each sustained by a small blob of yolk in its stomach.
Doğumu izleyen birkaç hafta boyunca annelerinin sırtına tutunarak ve karınlarındaki küçük bir damla yumurta sarısı ile beslenerek yaşayacaklar.
you take an egg... and separate the yolk.
Bir yumurta al. Yumurtanın sarısını ayır.
Guess the yolk's on me.
Üzerim hep yumurta sarısı.
So, what you're saying to me is if I can eat this yolk,
Sen şimdi bana diyorsun ki,... o yumurtanın sarısını içersem,
It's hard to crack an egg without breaking the yolk.
Sarısını bozmadan yumurtayı kırmak zordur!
I don't like the white, just the yolk.
Beyazını sevmiyorum.
Yolk.
Yumurta sarısı.
Nutrition like white meat from fish or egg yolk
Bu zamanda bunları nereden bulabilirim ki?
and then swallow the yolk.
Sonra o yumurtayı kırıp,... sarısını içeceksin.