Yonder translate Turkish
483 parallel translation
Breck, could you sight us to a second Missouri anywheres out yonder?
Brack, uzaklarda bir yerlerde, ikinci bir Missouri bulabilecekmiyiz evlat?
Camped at the spring yonder with his new squaw.
Baharda yeni eşi ile birlikte hemen şuracıkta kamp kurmuştu.
They're over yonder.
Hemen şuracıktalar.
Yonder stands the great white mountain. And down below lies the valley I've told you about.
Karşıdaki beyaz büyük dağı görüyorsunuz hemen eteklerinde size bahsettiğim vadi uzanıyor.
Though silently we hope him yonder
Gene de sessizce bekleriz onu
Yonder are two gentlemen, we will ask them.
Şurada oturan iki beyefendi var. Gel onlara soralım.
That high hill yonder where Engineer Poelzig now lives, was the site of Fort Marmorus.
Şu taraftaki yüksek tepe şu an mühendis Poelzig'in evinin olduğu yer, Marmaruş Kalesi'ydi..
If any passengers want a place to sleep you'll find an auto camp up yonder a piece.
Yolculardan kalacak yer isteyen varsa... az ötede bir motel var.
Yonder bank of low clouds is the island of Virgen Magra.
Şuradaki bulutlara bakacak olursak Virgen Magra adası yakınlarındayız.
Yonder lies Jamaica, and straight we sail for it.
Dosdoğru Jamaika'ya yelken açıyoruz.
Capt. Blood, are you, an Englishman, thinking of leaving... when yonder, an English town is being taken?
Kaptan Blood, bir İngiliz olarak siz İngiltere işgal edilirken buradan ayrılacak mısınız?
Pretend there's a 5-pound beauty in yonder pool... just behind the jutting boulder.
Suyun şu tarafında 2,5 kiloluk bir balık olduğunu varsayın. Tam şu kayanın arkasında.
Born and bred out yonder.
Yalnız doğup büyümüştür.
"What light through yonder window breaks?"
"Şu pencereden süzülen ışık da ne?"
- Carriages coming, down yonder.
- Nerede? - Arabalar geliyor, şu tarafta.
Way down yonder in New Orleans
Daha aşağısı New Orleans
- No fire will burn in yonder grate.
- Bu ocakta ateş yanmaz.
- Yonder. Right on west moor.
- Şu tarafa.Fundalığın batısına doğru.
We're goin'over yonder!
Biz oraya gidiyoruz!
- Over yonder, in that clearing'over there.
- Şuradalar, şu açık alanda, şurada.
For instance, you takeJeremiah Carter yonder.
Örneğin, Jeremiah Carter'ı ele alalım.
- Look yonder, John.
- İyi bak, John.
In yonder thorny dale.
In yonder thorny dale.
- Meet me in yonder window embrasure, and look as though you know nothing.
- Öbür pencerenin önünde buluşalım sanki birşey bilmiyormuş gibi bakınmaya devam edin.
You know, I know and so do the Sheriff. You're from over here in Tennessee. And I can't sell you no liquor less you gets over yonder in Kentucky.
Sen de, ben de, şerif de biliyoruz ki şu anda burada, Tenesseee'desin ve ben sana içki satamam tabii karşıdaki Kentucky'ye gidersen o başka.
Take a look at the old oak yonder.
Şu ilerdeki yaşlı meşeye bir bak.
I've done a heap of thinking up yonder there once.
Kafamda oradan kalma bir sürü şey var. Pekâlâ.
There's a redskin over that rock yonder.
Şu kayanın orada bir yerli var.
Look yonder in the bookcase.
Hayır. Şuradaki kitaplığa bakın.
Port Erraig is down yonder behind the trees.
Erraig Limanı hemen aşağıda, ağaçların arkasında.
While you glamour boys were up in the wild blue yonder, I was down in a tank.
Senin gibi parlak çocuklar göklerde uçarken, ben tankın içine tıkılmıştım.
Gents line up over on this side... ladies over yonder.
Herkes yanyana dizilsin. Ve bayanlar da karşılarına.
Seeing as how Sam was snatched from his loved ones'arms... before they even had time to get a good grip on him... I'm counting on you to give him a better break up yonder.
Sevdiği kadından kopartılan Sam Pierce'a bakıyorum üstelik henüz daha birlikte mutluluğu hiç tadamamışlar Onun için, mekanında yer aç, sana yalvarıyorum.
I took some food from the blacksmith near the village over yonder.
Demircinin evinden biraz yemek çaldım. Karşıdaki köyden.
And yonder all before us lie Deserts of vast eternity.
Bizden önceki herkes sonsuzluğun çöllerine uzandı.
Up there yonder in those trees is the Hall, sir, where the poor Colonel lived.
Şu üstte, ağaçların içinde. Albay'ın yaşadığı yer.
Look, Kid, the border's over yonder, just 60 miles.
Bak, evlat, sınır buradan sadece 96 kilometre uzaklıkta.
Do you see yonder cloud that's almost in shape of a camel?
Şu buluta bakın, deveye benzemiyor mu biraz?
♪ So would I'a'done by yonder sun...?
Evlenirdim ama sabah sabah gelip de
Yonder. Last car.
İlerideki, son araç.
How blue and tender is yonder sky
Gökyüzü ne kadar mavi ve yumuşak
Hey, Prexy, I don't like to interfere with your social life, but in a short while, we're scheduled to soar into the wild gray yonder.
Hey, Prexy, özel hayatına karışmak istemem ama, biz büyüleyici griliklerin ötesine doğru uçmayı planlamalıyız.
My place, right over yonder.
Evim tam şurada.
Run over yonder and tell the marshal that Jimmie Ringo is here.
Koş ve şerife Jimmie Ringo'nun burada olduğunu söyle.
River yonder!
İleride bir nehir var!
Now, there's a sharp turn right around that yonder point there.
Tam şu ileride keskin bir dönüş var.
I fixed you a spot over yonder under the wagon!
Size şuradaki yük arabasının altında bir yer ayarladım.
Your horses and cattle are over yonder.
Atlarınız şu tarafta. Sürünüz de.
- Let's see thee swim to yonder island.
- Senin şu adaya kadar yüzdüğünü görelim.
Caesar said to me, "Darest thou, Cassius, now leap in with me " into this angry flood and swim to yonder points? "
"Cassius, var mısın benimle şu azgın sulara atılıp, ta karşıya kadar yüzmeye?"
- Yonder, sir, through that inlet.
Şuradaki koyda efendim.