You'll translate Turkish
460,402 parallel translation
You'll get the hang of it.
Üstesinden gelirsiniz.
They'll hunt you down.
Seni avlayacaklar.
You'll never be normal again.
Bir daha asla normal biri olmayacaksın.
I trust you'll continue to exceed my expectations.
Sizden beklentilerimi karşılamaya devam etmenizi bekliyorum.
Oh, whoa! I'll take you all apart, starting with the biggest first!
İlk önce en büyüğünüzden başlayarak parçalara ayıracağım!
I'll send you a secure message with the location.
Size yeri gösteren güvenli bir mesaj göndereceğim.
And by then, it'll be too late for you.
- Ve o zaman sizin için çok geç olacak.
You'll need to catch me up on who's on whose side.
Kim kimin tarafında diye beni bilgilendirmen lazım.
I'll present it to you when...
Onu size... eğer hazır olursa sunacağım.
We'll figure this out. We're gonna bring you home.
- Seni evine geri götüreceğiz.
But I'll be overlapping my maternity cover so you won't even notice I'm gone.
Çalışan, bebekli bir anne olacağım. Bu nedenle, gittiğimi bile farketmeyeceksiniz.
She thinks you'll be away a lot longer than that.
Daha uzun süre ayrı kalacağını düşünüyor.
Maybe she's right. I'll fall in love with this baby and realise how boring you are.
Bebişimle aşk yaşayacağız ve siz de ne kadar sıkıcısınız, bir bilseniz.
So, I know it's still months away, but just anything at all you need just ask and I'll get it sent over, so you can hit the ground running.
Biliyorum, aylar var ama şimdiden ihtiyacın olan bir şey olursa sadece söyle. Hemen göndertirim. Böylece güne dinç başlayabilirsin.
You'll learn this pretty fast, but, us mothers, we have to look out for each other, cos no one else will.
Hızlıca öğreneceksin. Biz anneler birbirimize dikkat etmeliyiz. Bunu sağlayabilecek başka biri olamaz.
Before you know it, all you'll be reading is The Cat In The Hat.
Her şeyden önce Şapkadaki Kedi'yi okuyacağını bilmelisin.
He'll love it and it'll help bed you in.
Bayılacak ve aralarına katılmana yardımda bulunacak.
Right. I'll see you in a bit.
O zaman, sonra görüşürüz.
I'll even have a go at Lucy, if it'll make you feel better.
Lucy'i tehdit ederim, eğer bunu seni iyi hissettirecekse.
- Oh, you'll love it.
- Bayılacaksın.
You'll be great. You always are.
Her zaman ki gibi harika olacaksın.
You really think you'll be back that early?
Daha erken süre içinde geri döneceğini düşünmüyor musun?
I'll call you back.
Seni sonra ararım.
I'll send them to you.
Sana gönderirim.
OK, I'll drive you.
Tamam, ben seni götürürüm.
I'll just see you there.
Orada görüşürüz.
I suppose she'll see you in three months, then.
3 ay sonra seni görmek isteyeceğini tahmin ediyorum.
You go, I'll stay.
Sen git, ben kalıyorum.
I'll let you know.
Sana haber veririm.
I'll give you a clue.
Sana bir ipucu vereceğim.
I'll see you in a bit.
Birazdan görüşürüz.
I think you'll find that was all in your head.
Kafanın içindeki her şeyi öğreneceksin.
I'll sort you out of this.
Seni buradan çıkarıyorum.
And if you contradict them, you'll make it worse.
Eğer onlara durumu yalanlayacak bir şey söylersen hata yaparsın.
I'll give you some talking points.
Bazı önemli konuları sana söyleyeceğim.
- Kieran'll take you.
Kieran seni alır.
You go. I'll-I'll stay.
Sen git, ben kalacağım.
You'll drop it?
İşin peşini bırakacak mısın?
Well, I thought... you'd take half, I'll take half.
Eşyaları bölüşürüz diye düşünmüştüm.
I'll let you two catch up.
Sizin yanınıza biraz sonra dönerim.
If you come home, they'll take her.
Eğer eve gelirsen, onu alacaklar.
Ellen, you know what'll happen.
Ellen, neler olacağını biliyorsun.
What does he think you'll do?
Ne düşünüyor?
If you say yes, I'll go, I'll walk away right now.
Eğer hissettiğini söylersen, giderim. Hemen şu an giderim.
You'll lose her.
Onu tamamen kaybedersin.
If you want any more stroking, I'll have to charge.
Eğer daha fazla avutma istiyorsan ücret alırım.
Then we'll see about you.
Sonra işini halledeceğiz.
You bring her back right now or you'll never see her again!
Onu derhal buraya getir yoksa asla bir daha onu göremezsin!
Ellen, bring her back, or you'll never see her again.
Ellen, geri getir onu yoksa göremeyeceksin bir daha.
- You'll go to prison.
- Hapse gireceksin.
I'll only negotiate with you.
Seninle sadece pazarlık yapacağım.
you'll be fine 927
you'll get over it 77
you'll pay 35
you'll regret it 106
you'll be okay 222
you'll figure it out 157
you'll never know 87
you'll do great 56
you'll be alright 46
you'll never understand 17
you'll get over it 77
you'll pay 35
you'll regret it 106
you'll be okay 222
you'll figure it out 157
you'll never know 87
you'll do great 56
you'll be alright 46
you'll never understand 17