You're all alone translate Turkish
597 parallel translation
President Joo lost his memories... but you're alone with all your feelings and pain... that really upsets me.
Başkan'ın hafızasını nasıl yitirdiğini görünce kendini dizginleyip, duygularını bastırarak her şeye bir başına katlanman çok üzücü.
But you're all alone.
Ama tek başınasın.
That sees you all the time, even when you're alone.
Yapayalnız olsan bile, ışık seni her zaman görür ya, öyle.
That sees you, you know, all the time even when you're quite alone. "
# "Yapayalnız olsan bile, ışık seni her zaman görür ya, öyle."
You're all alone in Budapest on Christmas Eve?
Noel arifesinde Budapeşte'de tek başına mısın?
You're all going with me as a guard of honor, right up to the opera house, but I'm going in alone.
Sizler de benim korumalarım olarak geliyorsunuz, opera binasına kadar, ama ben içeri yalnız gireceğim.
You're not afraid, all alone at night?
Bütün gece tek başına kalmaktan korkmuyor musun?
Then you're all alone?
O zaman yalnızsınız?
Didn't it ever occur to you that once we started we could never ask anybody for help, even if we were dying, the rest of our lives that we're all alone and always will be?
Bu işe bir kez bulaştığımızda, ölüm döşeğinde bile olsak kimseden yardım isteyemeyeceğimiz hayatımızın geri kalan süresi boyunca bir başımıza olacağımız ve hep öyle kalacağımız aklına geldi mi?
Now, close your eyes and pretend that you're all alone, and you see words in your mind- -
Gözlerini kapat ve yanlızmışsın gibi davran ve zihninde kelimeler görüyorsun,
You could likely get through all right alone if you're a good shot.
Eğer iyi atış yapıyorsanız kendi başınıza yola devam edersiniz.
Honey, what you need that screen up for when we're here all alone?
Burada yalnız ikimizken o paravana niye ihtiyaç duyuyorsun?
Then you're all alone?
Öyleyse yapayalnızsın?
Are you sure you're gonna be all right here alone?
Burada yalnız başına iyi olacak mısın?
You're, uh... you're all alone on this island?
Siz.. Bu adada tek başınızasınız, değil mi?
Look, I don't mean to offend you but we're both alone, would it be all right if I bought you a drink?
Amacım sizi rahatsız etmek değil, ama her ikimiz de yalnızız, sana bir içki ikram etsem olur mu?
How come you're all alone?
Nasıl oldu da, yapayalnızsın?
- How come you're all alone?
Neden tek başına geldin?
Finally, you're just swinging there, all alone and dead.
Sonunda da tek başına, ölmüş, sallanıp durursun.
- Since you're all alone in New York, if there's anything you need and I can help, my number is Plaza 2 2-7-4-8.
- New York'ta yapayalnız olduğunuza göre... Bir şeye ihtiyacınız olursa, belki size yardımcı olabilirim, numaram Plaza 2-2-7-4-8.
You're all alone.
Yapayalnızsın.
You're all alone.
Yapa yanlızsın.
We're all alone, you know.
Burada yalnızız.
You're probably all alone?
Tek başınasın, değil mi?
It's terrible how you depend on someone else for strength, and then... suddenly all the strength is gone, and you're alone.
Güç için bir başkasına bağımlı olmak korkunç, sonra... birden tüm güç kayboluyor ve yalnız kalıyorsun.
Sure, I let you get away with all that guff the other night, but now that we're alone...
Seni akşamki gereksiz tartışmadan uzak tutmaya çalıştım. Şimdi yalnız olduğumuza göre- -
You're all alone.
Tek başınasın.
You mean you're gonna let him go through with that show and whatever happens afterwards, all alone?
Yani bu programa çıkmasına izin verecek ve ondan sonra onu yalnız mı bırakacaksınız?
After all, from the moment you're born, you're all alone.
Neticede, doğduğun andan itibaren, hep tek başınasın.
You're leaving me here all alone
Beni burada yapayalnız bırakıyorsun.
But I'm beginning to think you're all alone for a reason.
Şimdi, tek başına olmanın bir sebebi var diyorum.
You're all alone, David.
Tek başına kaldın, David.
You're all alone?
Yalnız mısın?
You're all alone?
Yapayalnızsın, değil mi?
Does it make you want to go on doing what you're doing... even if you're left all alone?
Tek başına kalmış olsan dahi, yaptığın işe devam etmeni mi sağlıyor?
You're all alone.
Yalnız başına.
You spend half an hour alone with her, and after you leave, you're depressed all day. But what can you do?
Onunla yarım saat geçirirsin... ve çıktıktan sonra bütün gün moralsizsindir.
Maximilian, you're all alone now.
Maximilian, sadece sen kaldın.
Doctor, you're all alone.
Doktor, yalnız mısınız?
♪ But when you're lost and all alone ♪ There ain't no word but lonely
Ama kaybolduğunda ve yalnızken, konuşan yoktur, yalnızlıktan başka.
– I see you're all alone.
Bakıyorum da yalnızsın.
Then you're all alone?
- Yalnız mısınız yani? - Evet.
Then you're all alone?
- Tek başına mısınız yani? - Evet.
I bounce you all over town to make sure you're alone.
Yalnız olduğunuzdan emin olmak için sizi gezdireceğim.
I just want to see you When you're all alone
"Tek istediğim, seni yapayalnızken görmek."
You're gonna be all right alone?
Tek başına sıkılmayacağına emin misin?
You're all alone.
Sen bir başınasın.
- You're all alone.
- Hepiniz yanlızsınız.
That's all very nicely said but I think you've got people, you're not alone.
Bu dediklerin güzel şeyler de yalnız değilsin, bir ailen var.
You're a virtuoso playing all alone. Time for your first concert!
İlk konserini verme vaktin geldi!
I mean, now you're all alone, you need someone.
Yani artık sen de yalnız kaldın, birine ihtiyacın var senin de.
you're all set 139
you're all mine 16
you're all clear 18
you're all i've got 43
you're all i have left 22
you're all going to die 16
you're all done 27
you're all grown up 36
you're all good 25
you're all right 945
you're all mine 16
you're all clear 18
you're all i've got 43
you're all i have left 22
you're all going to die 16
you're all done 27
you're all grown up 36
you're all good 25
you're all right 945