You're an translate Turkish
27,987 parallel translation
The same reason I'm telling you the truth now, because we're in danger.
Şu an gerçeği söylemem de bu sebepten, çünkü güvende değiliz.
You're an annoying roommate with bad timing.
Kötü zamanlaması olan rahatsız edici bir ev arkadaşısın.
Oh, like you're up in mine right now?
Şu an senin bana yaptığın gibi mi?
You're an adept.
Sen bir ustasın
- You're an adept?
- Uzman mısın peki?
I'm glad that I have an opportunity to say I'm sorry, ask you if I could maybe re-read your work.
Sana üzgün olduğumu söyleme fırsatı bulduğuma sevindim ve asana çalışmanı bir kez daha okumak istediği söyleyebildiğime.
You're my whole life now.
Şu an bütün hayatım sensin.
You're an inspiration.
Sen bir ilham kaynağısın.
You're such an ass.
Şerefsizin tekisin.
You're being insane right now.
Şu an saçmalıyorsun.
I understand that Eleanor violated our trust, but please, when you're talking to Michael, try to think about what she's had to go through.
Eleanor'un güvenimize ihanet ettiğini doğru ama rica ediyorum Michael ile konuşurken onun şu an içinde bulunduğu kötü ruh halini de anlamaya çalış.
Can I just say, we're an inch away from finding The Ghost Detective, who right now might be in mortal danger, and you're fretting, because Megan invited me to a Saturday morning jog?
Pardon ama şu an muhtemelen hayatı tehlikede olan Hayalet Dedektif'i bulmamıza ramak kalmış sense Megan'ın beni sabah koşusuna davet etmesini dert ediyorsun.
If you're gonna be a bastard, Chris, at least be an honest bastard.
Bir piç olacaksan Chris, en azından dürüst bir piç ol.
You're an Android.
Sen bir Android'sin.
- You're not listening now.
- Şu an dinlemiyorsun.
You're just an apologist for Krusty.
Krusty'nin savunucususun.
Kent, you're looking unusually thoughtful and silent for an anchor.
Kent, bir spiker için alışılmadık bir şekilde düşünceli ve sessiz görünüyorsun.
You're an idiot!
Aptalın tekisin!
I can tell you, down to the hour, when an American gun owner is happy and when they're sad.
Saati saatine Amerikalı bir silah sahibinin mutlu veya üzgün olduğunu söyleyebilirim.
You're an attorney.
Sen bir avukatsın.
You're an ass.
- Sen bir götsün.
All right. I will take the sapphire earrings that you're showing right now.
Şu an ekranda gösterdiğiniz safir küpeleri almak istiyorum.
An indication you don't know what you're talking about.
Bu da senin neden bahsettiğini bilmediğinin bir göstergesi.
If you're trying to convince me that this is real and that all of my experiences on the "Raza" were an illusion, don't bother.
Eğer beni bu yerin gerçek olduğuna ve "Raza" daki yaşantımın illüzyon olduğuna ikna etmeye çalışıyorsan boşuna uğraşma.
It's an unknown, and you're basically allowing yourself to be an experiment.
Bu bilinmiyor ve temelde bir deney olmana izin veriyorsun.
Does it have anything to do with the fact that every inmate in there knows that you're an informant, and you'll be lucky to make it through your first night?
Oradaki herkesin senin muhbir olduğunu bildiğin için mi üzüldün? İlk geceyi atlatırsan şanslı olacağın için mi?
- I think you're shitting in your pants right now, which is why I think you'll be interested in what's behind door number two.
- Bence şu an altına ediyorsun. O yüzden ikinci seçeneği duymak isteyeceğini düşünüyorum.
- Maybe not. But while we are, I think you're gonna need one more chair.
Belki olmayız ama şu an öyleyiz ve bence bir sandalye daha gerekecek.
You should be concerned about the trouble you're in.
Şu an içinde bulunduğunuz belayı düşünseniz daha iyi olur.
You're such an important person in my life.
Sen benim hayatımdaki en önemli kişisin.
So, you see, now suddenly they're in an awakening that,
Bugünlerde bu konuyla ilgili ani bir uyanış görüyoruz.
You're sentenced to an amount of time.
Belli bir süre için hapis cezası almışsınızdır.
Nah, Frank. Harvey's idea was for me to tell these guys that you're an informant.
Hayır Frank, Harvey'nin fikri buradakilere senin muhbir olduğunu söylememdi.
You know it, and I know it, and that's why you're in there, so thank you for making the decision to not take your case an easy one.
Bunu sen de biliyorsun, ben de biliyorum ve bu yüzden buradasın. Davanızı kabul edilemez bir dava haline getirdiğiniz için teşekkürler.
You're an opera lover?
- Opera aşığı mısınız?
I also know you have an indictment on the horizon, and you're looking for new representation because no lawyer in his right mind wants to touch you with a ten-foot pole.
Yakında bir davan olduğunu ve yeni bir temsilci aradığını da biliyorum çünkü aklı başında olan hiçbir avukat senin yakınına dahi yaklaşamaz.
Harvey's idea was for me to tell these guys that the real reason you're here is because you're an informant.
Harvey'nin fikri, buradakilere senin muhbir olduğun için hala burada bulunduğunu söylemekti.
Well, that's never gonna happen, because the only way to win this thing is to get down in the mud, and if I was gonna be your lawyer, which I'm never gonna be, I'd tell you that's the last place you want to be when you're staring down the barrel of an indictment.
Böyle bir şey olmayacak çünkü bunu kazanmanın tek yolu çamura bulanmak ve eğer senin avukatın olsaydım, ki asla olmayacağım çamura bulanmanın, bir çuval suçlamayla karşı karşıyayken iyi bir fikir olmadığını söylerdim.
You know you're making an enemy of me for the rest of your life.
Beni, hayatının geri kalanında düşmanın yapıyorsun.
Because he's in prison, and you're facing an indictment, which makes him the biggest vulnerability you have.
Çünkü o hapiste, sen de iddianameyle karşı karşıyasın bu da en zayıf noktamızı o yapıyor.
Damn it, Harvey, I am not colluding on this, and you're in here trying to get me to bring an indictment against your own client.
Lanet olsun Harvey güya tezgah çevirmeyecektik. Şimdi ise buraya gelmiş kendi müvekkiline karşı iddianame vermemi istiyorsun.
Who do you think they're gonna believe, a former prosecutor like me or an informant convict like you?
Benim gibi bir eski savcıya mı yoksa senin gibi bir muhbire mi?
Damn it, Harvey, I'm not colluding on this, and you're in here trying to get me to bring an indictment against your own client.
Lanet olsun Harvey, güya tezgah çevirmeyecektik. Şimdi ise buraya gelmiş kendi müvekkiline karşı iddianame vermemi istiyorsun.
You have a dream, and now you're questioning if I feel bad about what I did that night?
Bir rüya gördün,... ve şu an o gece yaptığım şey için kötü hissedip hissetmediğimi mi sorguluyorsun? !
But you're not an executive.
Fakat sen yönetici değilsin.
What you're suggesting is a mistake.
Şu an önerdiğin şey doğru değil.
I know you're both picturing it involved fantastic sex. - Nope.
Biliyorum ikiniz de şu an harika bir seks hayal ediyorsunuz.
And you said it, yourself. You're an old man, and they're a young couple, and I chose them over you.
Sen kendin söyledin, sen yaşlı bir adamsın onlarsa genç bir çift, ben de onları seçtim.
You're making a grilled cheese sandwich.
Şu an ızgara peynirli sandviç yapıyorsun. Daha hızlı bir araba olsaydı iyi olurdu.
You're on an island with two tribes.
İki kabileyle bir adaya düştün.
You're an actor? Yes.
- Sen oyuncu musun?
you're an idiot 459
you're an asshole 211
you're annoying 54
you're an artist 77
you're an amazing woman 19
you're angry with me 26
you're an angel 121
you're an ass 67
you're an actress 39
you're an addict 28
you're an asshole 211
you're annoying 54
you're an artist 77
you're an amazing woman 19
you're angry with me 26
you're an angel 121
you're an ass 67
you're an actress 39
you're an addict 28