You're going in translate Turkish
5,218 parallel translation
You're not going to put any of us in a prison.
Hiçbirimizi hapse atmayacaksınız.
You're going to be the best big brother in the world.
Dünyadaki en iyi ağabey sen olacaksın.
You gotta go in there and tell them... "This is my game. We're going to do it my way."
Karşılarına dikilip ; " Bu benim oyunum, benim dediğimi yapacaksınız.
Now, I'm going to pitch my game again and you're going to hear me out... or I'm going to beat the shit out of everyone in this room.
Şimdi oyunumu tekrar sunacağım. Siz de beni dinleyceksiniz yoksa bu odadaki herkesi bi'güzel pataklayacağım.
Besides, I'm not going to watch it without you, so if you don't either, we'll have a six-week break while you're in California.
Aynca, sen yokken bunu seyretmeyeceğim, sen de seyretmeyeceksen sen California'dayken 6 hafta ara vermiş oluruz.
There's no way you're not going to hate it. In fact, I don't think there's any way you're gonna do anything other than scream at me and forbid me from doing it, but I'm staying.
Her koşulda hoşuna gitmeyecek hatta bana bağırmak dışında bir şey yapacağını ve kabul edeceğini zannetmiyorum ama ben kalıyorum.
Now I'm going to break it down to you like you're in kindergarten.
Şimdi ana okulundaymış gibi size her şeyi anlatacağım.
Nobody's going to blow up their kids because you're on a beach in Bali or riding a train to school in Madrid or London.
Bali'de kumsaldalar diye ya da Madrid'de veya Londra'da okula trenle giderken, kimse onların çocuklarını havaya uçurmayacak.
I don't expect you to understand now but one day you're going to wake up and you're going to look in the mirror and you're going to see someone who's not all that different from me.
Şu anda anlamanı beklemiyorum zaten ama bir gün uyanıp aynaya baktığında benden pek de farklı olmayan birini göreceksin.
I'll be in your ears till you reach the base, then we're going to be black until you fire up the link underground.
Üsse ulaşana kadar bağlantımız kesilmeyecek. yeraltında siz aydınlatana kadar herşey karanlığa gömülecek.
You're not back in three days... we're going up there, and we're gonna kill every last one of them.
Üç güne dönmezsen... arkandan geleceğiz ve önümüze çıkan her maymunu öldüreceğiz.
All right, you guys are going in that car, we're gonna take the van.
Pekala millet siz o arabaya biniyorsunuz bizde kamyoneti alacağız
Oh, and they wanted me to tell you... that if you're planning to shut down Tuesday bingo night, they're going down in a blaze of glory.
Oh, ayrıca sana söylememi istediler... salı günkü tombala oyununu engellemeyi planlıyorsan... öyle sessiz sedasız kabul etmeyecekler.
You're not going to start with that "tired old man" routine in this house, too.
Bu evde de "yaşlı yorgun adam" rutinine başlama.
You're just going to sit there and listen. Nod, smile... once in a while, even have to talk about the good old days.
Siz de orada kafa sallayıp gülümseyerek eskiden yaşanmış güzel günlerden bahsetmek zorunda kalacaksınız.
In a month you're going to the indoor races.
Bir ay içinde salon yarışlarına katılacaksınız.
Steven, you're going to cut the Coleman group in for 20 %, because nobody can manage these assets like they can.
Steven, sen de Coleman Grup'un hisselerinden % 20 düşeceksin. Kimse onlar gibi bu hisselerle başa çıkamaz.
Sometimes you just got to talk to these people in a language... that they're going to understand.
Bak, bazen bu insanlarla anlamayacakları bir dilden konuşuyorsun.
You're going to have to spend your last year of probation here in New Mexico.
Şartlı tahliyenizin son yılını burada New Mexico'da geçirmek zorundasınız.
You're going to do this in front of me, and if you're pregnant, we're gonna pay visit to your "idea" and make a plan.
Gözümün önünde yapacaksın. Gerçekten hamileysen aklındaki kişiyi ziyaret edip oturup plan yapacağız.
You're going to hell in a hand basket.
Bir sepetin içinde cehenneme gideceksin.
But you don't know exactly where in Carloon we're going exactly, so, I'm still in control here.
Ama Carloon'da nereye gideceğimizi bilmiyorsun, o yüzden hâlâ bana ihtiyacın var.
You don't know exactly where in Carloon we're going, so you got to take me with you.
Carloon'da nereye gideceğimizi bilmiyorsun, beni de yanında götürmek zorundasın.
Why jump parole in New York knowing that you are going to be re-arrested and do serious time, unless you are innocent and hell-bent to right a wrong?
Neden tekrar tutuklanıp daha büyük bir ceza alacağını bilen biri New York'a gitsin tabii o kişi işin aslını ortaya çıkarmayı kafasına koymuş biri değilse?
Or have you decided that you're going to be a live-in son-in-law.
Yoksa iç güvey mi olacaksın?
No matter how hard you rack your brains.. ... you're going to end up in jail.
Kafan ne kadar çalışırsa çalışsın sonun yine hapishane olacaktır.
So, you're going to wander around in your khadi kurta, with a ratty bag?
Yani, paçavra çantan ile etrafta başıboş mu dolaşacaksın?
I swear to God, Drew, if you're still there in 15 seconds, I'm going to take your pudding and shove it right up your ass.
Yemin ederim Drew, 15 saniye sonra hala orada olursan o pudingini alıp götüne sokarım.
You're telling me in this day and age, you're not going to let me use the bathroom or make a call... or-or give me bus fare?
Bana bunu bugün bu yaşta mı söylüyorsun, You're telling me in this day and age, Tuvaleti kullanmama ya da telefon etmeme izin vermezsin değil mi... ya da, ya da bana otobüs parası verir misin?
You're really going in, Al?
Gerçekten içeri girecek misin, Al?
You think just because she's old we're going to dump her in the street? What?
Ne o?
It has to do with how much material is in the air. And winds and... if it gets up to more than 35 parts per billion, you're going to need one of these to survive, Sarah.
Havada ne kadar madde olduğuna bağlı ve rüzgara ve eğer milyarda 35 partikülden fazla olursa, hayatta kalmak için bunlardan birine ihtiyacın olacak, Sarah.
You're blaming everything you're going through on body chemistry, but you know you have some actual human emotions in there, too, right?
Vücut kimyandaki değişim için önüne gelen her şeyi suçladın ama orada insani duyguların da olduğunu biliyorsun değil mi?
And, listen, if you're ever interested in moonlighting in street medicine, my little clinic isn't going anywhere.
Ek iş olarak sokak tıbbıyla ilgilenmeyi düşünürsen küçük kliniğim hep burada olacak.
Well, she is very upset with you, and she just needs to calm down before she talks to you, so you're going to stay here with me on the busiest night in recent memory.
Şu anda çok kızgın ve seninle konuşmadan önce sakinleşmek istedi. Hatırladığım en yoğun gecelerden birindeyiz ve sen burada benimle kalacaksın.
Which I think is a little more pleasant than what they're going to do to you in prison.
Bana göre hapishanede sana yapacaklarından biraz daha hoştu.
I need to sleep if you're going to put me in the trunk tonight.
Bu akşam beni bagaja koyacaksan uyumam lazım.
You need to have that person in Front of you who you're going
O kişiyi tam karşınıza alacak şekilde oturmalısınız çünkü ancak o şekilde paylaşabilirsiniz.
Khalu, you're going to steal in your own house.
.. o zaman başkasını nasıl mutlu edebilirim?
You're going to fucking die in here.
Burada geberip gideceksin.
You're going to stay right here with me, in this class.
Sınıfta benim yanımda kalacaksın.
So, no matter what you say, jury's going to take one look at you, that ugly mug and the tattoos and the scars and, they're going to have a coffee and a doughnut in the jury room,
Yani sen ne dersen de jüri sana bir bakacak. Çirkin suratına, dövmelerine ve yaralarına...
- Well, well, we're telling you this because you two lucky gentlemen are going to be in a room alone with him, and congratulations, by the way.
- Pekala, Pekala, siz iki şanslı beyefendiye bunu anlatmamızın nedeni siz ikinizin onunla bir odada baş başa kalacak olmanız, ve tebrikler, bu arada.
We don't have a better plan. You're going to have to stick it in your ass.
onu götüne sokmak zorundasın.
Oh, you're going in as cops, huh? - Uh-huh.
- Polis olarak mı gireceğiz yani?
I mean, you say you're going in the one fuckin'car? Uh-huh.
Tek bir arabayla gireceğimizi mi söylüyorsun?
There's no way you're going in there.
Oraya girmenin hiçbir yolu yok.
You're crazy if you think I'm not going in there with you.
Seninle oraya gelmeyeceğimi düşünüyorsan aklını kaçırmışsın.
You're going to make us go back to Everett with nothing but our dicks in our hands.
Sırf elimiz taşağımızda diye bizi Everett'e geri döndüreceksin.
- Sir, you're going to have a heart attack in 15 minutes.
- Efendim, 15 dakika içinde kalp krizi geçireceksiniz.
Well, I hope you had a good time, boy, because you're going to camp your ass in a holding cell for a week.
Umarım iyi zaman geçirmişsindir evlat. Çünkü nezarethanede bir hafta boyunca kamp yapmak üzeresin.
you're going in there 17
you're going the wrong way 74
you're going to die 99
you're going to be a father 17
you're going down 158
you're going to hell 34
you're going too fast 33
you're going to lose 24
you're going to kill me 26
you're going to be great 24
you're going the wrong way 74
you're going to die 99
you're going to be a father 17
you're going down 158
you're going to hell 34
you're going too fast 33
you're going to lose 24
you're going to kill me 26
you're going to be great 24
you're going to 51
you're going to be okay 102
you're going to jail 90
you're going home 128
you're going to love it 23
you're going to love this 34
you're going to school 20
you're going back 31
you're going to be late 44
you're going to help me 24
you're going to be okay 102
you're going to jail 90
you're going home 128
you're going to love it 23
you're going to love this 34
you're going to school 20
you're going back 31
you're going to be late 44
you're going to help me 24