You're in good hands translate Turkish

- You're in good hands, Peter.

- Emin ellerdesin, Peter.

YOU'RE IN GOOD HANDS.

İyi ellerdesin.

I see you're in good hands.

İyi ellerde olduğunu görüyorum.

Yes, you're in good hands, Miss Winthrop.

Evet, siz iyi bir insansınız, Bayan Winthrop.

He's the man who put Mark Clark ashore in Africa and rescued General Giraud... so you're in good hands.

- Jewell mı? - Mark Clark'ı Afrika kıyılarına indirip General Giraud'u kurtaran adam. Emin ellerdesin.

Well, you're in good hands now.

Artık emin ellerdesiniz.

You're in good hands.

Emin ellerdesin.

You're in good hands here.

Burada emin ellerdesiniz.

You're in very good hands here.

Burada çok iyi ellerdesin.

You're in good hands, however.

Neyse ki, artık emin ellerdesin.

You're in good hands with us.

Bizimle emin ellerdesiniz.

You're in good hands.

Emin ellerdesiniz.

You're in good hands.

Sağlam ellerdesin.

You're in really good hands.

Mr. Monk, emin ellerdesin.

You're in good hands with us.

Biz varken emin ellerdesin.

You're in good hands.

Çok iyi ellerdesin.

Listen, you're in good hands.

Artık emin ellerdesin.

I see you're in good hands.

Gördüğüm kadarıyla iyi ellerdesin.

But not to worry, Number One, you're in good hands.

Ama endişe etme Bir Numara, emin ellerdesin.

You're in good hands.

İyi ellerdesiniz.

- You're in good hands with this guy.

- Bu adamla iyi ellerdesin.

- You're in good hands, sweetheart.

- Emin ellerdesin tatlım.

You're in good hands.

İyi ellerdesin.

I'm sure you're a very nice person and I'm happy to know that my future automotive safety is in your large, very capable hands but I-I really should be going that way so... good-bye.

Araba güvenliğimin büyük ve yetenekli ellerinizde olmasından memnunum. Şu yöne doğru gitmem gerekiyor ve... Hoşça kalın.

Well, you're obviously in good hands here.

Burada belli ki emin ellerdesin.

You're in good hands here.

Burada iyi ellerdesin.

Getting back on your feet won't be easy, but you're in good hands.

Tekrar yürümen çok kolay olmayacak, ama... emin ellerdesin.

You're in good hands now, girl. Loc Dog's gonna take good care of you, baby.

İyi ellerdesin, tatlım, semt köpeği sana iyi davranacak.

It sounds like you're in very good hands right where you are.

Öyle görünüyor ki iyi de elleri.

You're in good hands, boys.

Güvenilir ellerdesiniz, çocuklar.

You're in good hands here

Burada güvenilir ellerdesin

- You're in good hands with Dr. Doyle.

Doyle size iyi bakacaktır.

You're in good hands.

Emin ellerdesin

Relax, you're in good hands.

Rahatla, güvenli ellerdesin.

- Is it bad? - You're in good hands.

- Emin ellerdesin.

Edie, you're in good hands.

- Endişelenme Edie. Ehil ellerdesin.

- You're in good hands, son.

- Emin ellerdesin, evlat.

It's perfectly natural for you to resist the unknown, but you're in good hands.

Bilinmeyene karşı direnmek seni doğanda var ama sen iyi ellerdesin.

You're in very good hands.

Emin ellerdesiniz.

It's all right George you're in good hands.

Sorun yok Challenger, emin ellerdesin.

2O years from now, when you and Sean are married... and you're a mom with your rug rat children in your suburban home... do you think it will really matter whether we shook hands or kissed... the night we said good-bye?

Bundan 20 yıl sonra sen ve Sean evleneceksiniz. Bir anne olacak ve doğurduğun çocuklarla uğraşacaksın. O zaman bu gece el sıkışmamız veya senin bir öpücük vermen çok mu önemli olacak?

You're in good hands.

Emin ellerdesin..

You're in good hands. - Thanks.

Burada güvenilir ellerdesin.

- You're in good hands.

- Emin ellerdesiniz.

That's right... and you're in good hands.

Bu doğru iyi ellerdesiniz.

OK, Rory. You're in good hands now.

Tamam Rory, artık emin ellerdesin.

Trust me. You're in good hands.

Bana güven, iyi ellerdesin.

You're in good hands, and paws.

Emin ellerdesiniz ve pençelerde.

Well, looks like you're in pretty good hands.

Seninle ilgilenecek birisi var sanırım.

- You're in perfectly good hands.

Öyle bir şey yapmadım Charlie. Ehil ellerdesin.

You're in good hands. Hey, do you know who was in this chair not 2 hours ago?

En çok iki saat önce bu koltukta kim vardı biliyor musun?