You're my translate Turkish
48,476 parallel translation
Oh, my God, you're such an idiot.
Aman Tanrım, çok aptalsın.
I think it's gonna be my first and last time if you're going to be here.
Sen burada olacaksan bu ilk ve son gelişim. Ne?
You're my friend.
Sen arkadaşımsın.
Not if you tell them that you're staying at my house tonight.
Bu gece bende kalacağını söylersen bir şey olmaz.
I'm not sure what you're trying to pin on my daughter...
Kızımı neyle suçlamaya çalıştığınızı anlamadım.
Jesus Christ, man, that's my girlfriend you're talking about.
Tanrı aşkına, adamım O benim kız arkadaşım Sen bahsediyorsun
If you want my money, you're gonna take it from me, not him.
Eğer paramı istiyorsan, Alacaksın Benden değil, onun yüzünden.
Get my money when you're done.
İşiniz bittiğinde paramı al.
I'm not your dog, Liza, and you're not my owner.
Ben senin köpeğin değilim, Liza ve sen benim sahibim değilsin.
And then, you're going to kiss the back of my hand.
Ve sonra sen gidiyorsun Sırt öptü Elimde.
My dad always said that if you're asked to be the hero, be a hero.
Babam her zaman "Senden kahraman olman isteniyorsa kahraman ol" derdi.
It's easier to be dead, and if it's my fault you're alive, well, I'm just gonna have to live with that.
Ölmek daha kolay. Hayatta olman benim suçumsa, bunun sorumluluğu da bana kalsın.
You know, what I'm saying is, I look out for my friends, and I realized... we're not friends.
Şunu diyorum : Ben arkadaşlarımı gözetirim ve bizim arkadaş olmadığımızı fark ettim.
You're gonna deny it... and they'll take my side because I'm a hero, Morty. - And now you're gonna have to go...
Benim tarafimda olurlar çünkü ben bir kahramanim Morty.
You're the pile of ordinary bugs that fucked my wife!
Sen ise karımı beceren sıradan böcek yığınısın.
You're just proving my asshole grandpa right!
Tek yaptığınız lavuk dedemi haklı çıkarmak!
Ugh, you're... You're probably confused because we barely knew each other, but you really stuck your neck out when you gave me props for my awesome jokes in the briefing room.
M-muhtemelen kafan karıştı çünkü birbirimizi pek tanımıyorduk bile ama brifing odasında kendini gerçekten tehlikeye attın mükemmel esprilerime katılarak.
You're not fit to be around my children if you're... Hey.
Çocuklarımın yanına uygun değilsin.
- Actually, there's you're the one who attacked my wife.
-... karıma saldıran... - Aslında karıma saldıran kişi sensin.
You're a disgrace to my circus!
Sen sirk için utanç kaynağısın!
If you're not my friend in this world you're my enemy.
Bu dünyadaki arkadaşım değilsen sen benim düşmanımsın.
You're following your heart my very own path to supreme wisdom.
Kalbini takip ediyorsun yüce bilgelik için kendi yolum bu.
You're the only one in my heart.
Sen kalbimdeki tek kişisin.
How's it you're in my kitchen again? Oh, the chief...
- Mutfağımda ne arıyordun sen?
You're my honey bear.
Benim ayıcığımsın.
You're saying you wanna turn my book into a movie?
Kitabımı filme çevirmek istediğinizi mi söylüyorsunuz?
Regulations, you know. We're not meant to carry a purse, and I'm... It's not my time of the...
Yönetmelikler gereği çanta taşıyamıyoruz, ve benim de zamanım değil...
You're living in the age of the refugee, my friend.
Mülteci çağında yaşıyorsun dostum.
You're my baby.
Sen benim bebeğimsin.
You're saying... My brother was trying to Rob me?
Kardeşimin beni soymaya çalıştığını mı söylüyorsunuz?
Babe, you're my everything.
Bebeğim, sen benim her şeyimsin.
If you're gonna smash my brains in, I'd rather you finish the job.
Eğer beynimi parçalayacaksan işi nihayete erdirmeni tercih ederim.
You're my bodyguard?
Sen benim korumamsın değil mi?
You're in my house.
Evimdesin.
But if you're gonna be living in my home with me and my daughter...
Ama evimde, benimle ve kızımla yaşayacaksan...
Now you're abusing my client!
Şimdi de ona zarar veriyorsun!
You're not going to answer my questions, are you?
Sorularıma cevap vermeyeceksin değil mi?
If you're asking if this was my idea, the answer is "yes."
Bu fikrin bana ait olup olmadığını soruyorsan, cevabım evet.
You're my friend.
Sen benim arkadaşımsın.
You're going to thread the balloon through the catheter into my arm.
Koluma katater aracılığıyla balon yerleştireceksin.
And you're not my friend.
Ayrıca arkadaşım da değilsin.
May I ask why you're blocking my driveway?
Yolumu neden kestiğimi sorabilir miyim?
It's not so I'll keep my mouth shut and not tell my son you're writing an unauthorized fucking biography about him?
Yoksa oğluma onun izni olmadan biyografisini yazdığını söylememem için miydi?
Buddy, I know you're my totem, but. I got some bad news for you.
Dostum, totemim olduğunu biliyorsun ama kötü haberlerim var.
Hello. - I don't know if you're getting my messages, but I'm sure you're aware there's been a nuclear incident in the South Pacific, but I've secured transportation. It's me again.
Merhaba, tekrar benim.
My name is Kevin, and I know this is gonna sound crazy... but you're not the Prime Minister of Australia.
Adım Kevin biliyorum çılgınca gelecek ama sen Avustralya'nın Başbakanı değilsin.
I'm glad you're my new neighbor.
Yeni komşum olmana sevindim.
Tell me who you're working with, and I will do my best to take the death penalty off the table, because that is what the A.G. will be asking for.
Kimle çalıştığını anlatırsan idam cezası almamanı sağlayabilirim. - Çünkü savcı bunu talep edecek.
If you go through with this, whatever you're thinking of doing, my life will be over.
Eğer bunu yaparsan, ne yaptığını düşünüyorsan, hayatım biter.
You're wasting my time.
Zamanımı boşa harcama.
You're going to walk my friend through every program you have on this laptop.
Arkadaşımla beraber hareket edeceksiniz programlarının hepsi bilgisayarda.
you're my rock 22
you're my hero 133
you're my best friend 278
you're my wife 107
you're my favorite 18
you're my only hope 38
you're my mom 23
you're my brother 182
you're my baby 18
you're my sister 76
you're my hero 133
you're my best friend 278
you're my wife 107
you're my favorite 18
you're my only hope 38
you're my mom 23
you're my brother 182
you're my baby 18
you're my sister 76