You're not going back translate Turkish
461 parallel translation
I'm not going back to a life or a job that I like or family or friends or even an ex-boyfriend, and I get that you're sad about that.
Sevdiğim hayata, işe, aileme, arkadaşlarıma hatta eski sevgilime dönmüyorum ve buna üzüldüğünün farkındayım.
You're not by any chance thinking of going back abroad to make more money, are you?
Para kazanmak için yine yurtdışına gitmeyi düşünmüyorsun değil mi?
You're... not going back on the ship?
Gemiye geri dönmeyecek misin?
Anna, you're not going back to him.
Anna, ona geri dönmeyeceksin.
You're not going back to him.
Ona geri dönmeyeceksin.
You're not going back to London to dinner tonight.
Akşam yemeği için Londra'ya falan dönmüyorsun.
You're not going back to work now.
Yine mi çalışacaksınız?
He's sitting back with his mouth watering, waiting for you to sue. He wants you to sue, but you're not going to.
Ağzı sulanarak senin onları dava etmeni bekliyor.Ama yapmayacaksın.
You're not going back, are you?
Geri dönmeyeceksin, değil mi?
If you're going to start telling me I'm not strong, I'll pack you off back to London on the first train.
Yeterince güçlü olmadığımı söylemeye başlayacaksan seni ilk trenle Londra'ya geri yollarım.
- You're not going back to him.
- Ona gitmeyeceksin.
So you're not going back to those fellows.
O yüzden o adamlara geri dönmüyorsun.
You're not going anyplace, not even when my back's turned!
Hiçbir yere gitmiyorsun!
You might as well court-martial me, sir, because I'm not going back to my boys and tell them that they're gonna carry a broom and dustpan again.
Askeri mahkemeye yollayın efendim, çünkü adamlarıma gidip yine süpürge ve faraş taşıyacaklarını söylemeyeceğim.
You're not going back?
Geri dönmüyor musunuz?
You're not really going back to Chungking, are you?
Aslında Chungking'e geri dönmeyeceksin, değil mi?
You're not going back to the Fern School next year.
Önümüzdeki sene o okula gitmeyeceksin.
What do you mean you're not going back?
Ne demek geri dönmüyorum?
You're not going back.
Geri dönmeyeceksin.
I told you why I want you back in there and you're going to stay there with that cage locked when I'm not here.
Neden içeride kalmanı istediğimi söyledim. Ben burada yokken kafesi kilitleyip orada kalacaksın.
You forget, Anne, you're not going back to school next term.
Unutma, Anne, gelecek dönem okula dönmüyorsun.
Oh, you're not going back to your room already?
Siz şimdiden... Şimdiden dönmüyorsunuz ya?
- You're not going back to the dance?
- Dansa dönmeyeceksin ya?
Tom, you're not going to take him back now, are you?
Tom, onu geri götürmeyeceksin, değil mi?
And you're not going back to East Berlin.
Onu bir daha görmeyeceksin. Ve Doğu Berlin'e bir daha gitmeyeceksin.
If you're not back in ten minutes, I'm going.
On dakika içinde gelmezsen, giderim.
- So, you're not going back?
Geri dönmeyecek misin?
You're not going back in there?
Oraya geri dönmeyeceksiniz değil mi?
You're not going back to the house.
Eve dönmüyorsun.
You're not going back to the Louvre?
- Siz Louvre'ye geri mi dönüyorsunuz?
Oh, Charles - you're not going back to that castle.
Charles - o şatoya geri dönemezsin.
Not tonight you can't, you're going back to Berlin at 11.00.
Bu gece olmaz. Saat 1 1'de Berlin'e dönüyorsun.
We've established that you're not going back for patriotic reasons, what else would interest you?
Pekala, geri dönmek istemeyiş nedeninin vatanseverlik olmadığını artık biliyoruz. Başka ne ilgini çeker?
- You're not going back?
- Gitmeyecek misiniz?
Ifyou don't bring them back, you're not going to have a job.
Resim getirmezsen işsiz kalacaksın.
They are, but you're not going to jail. You're going back to Germany. Germany?
Öyle, ama cezaevine gitmiyorsunuz, Almanya'ya geri gidiyorsunuz.
You're not going to believe a word of this when I get back, Sarah.
Geri döneceğim dediğimde inanmamıştın, Sarah.
You're going back to the 4077. Does this mean I'm not getting the hug?
Kapıyı açmadan ışığı söndür.
You're not going back to school?
Okuluna geri dönmeyecek misin?
If you're not back here in 15 minutes, we're going the other way.
O sürede gelmezsen, öteki tarafa gideriz.
You're not really going back to Geneva?
Gerçekten Cenevre'ye falan döndüğünüz yok.
You're not going to win your money back, Mr. Martini.
Paranızı geri almayacaksınız Bay Martini.
You're not going to come back to New York?
Yani, New York'a geri dönmeyecek misin?
You're not going back to Chicago?
Chicago'ya dönmeyecek misin yani?
- You're not going back in there!
- Oraya geri dönmeyeceksin!
- You're not going back to New York? - Next flight out.
- New York'a mı dönüyorsunuz?
You're not going back...
Geri dönmüyorsunuz...
You're not going back to the cell until you sign
İmzalamadan hücrene dönmeyeceksin.
And you're not going back to that writer's!
Ve o yazarlara da bir daha gitmeyeceksin!
So, you're not going back to London with your friend, then?
Demek arkadaşınızla Londra'ya dönmediniz öyle mi?
I mean, if you've decided that you're not going to leave then I want my watch back.
Yani, ayrılmamaya karar verdiysen o zaman saatimi geri istiyorum.
you're not my type 58
you're not serious 282
you're not listening 211
you're not real 156
you're not mad at me 38
you're not 3927
you're not gonna die 103
you're not ready 114
you're not wrong 99
you're not stupid 85
you're not serious 282
you're not listening 211
you're not real 156
you're not mad at me 38
you're not 3927
you're not gonna die 103
you're not ready 114
you're not wrong 99
you're not stupid 85
you're not going anywhere 673
you're not listening to me 216
you're not alone 369
you're nothing to me 17
you're nothing 173
you're not my father 78
you're not making any sense 120
you're not helping 147
you're not supposed to be here 135
you're not going 189
you're not listening to me 216
you're not alone 369
you're nothing to me 17
you're nothing 173
you're not my father 78
you're not making any sense 120
you're not helping 147
you're not supposed to be here 135
you're not going 189