You're not going to jail translate Turkish
73 parallel translation
I'm not going to put you in jail, Chris... only of course you're through.
Seni hapse attırmayacağım Chris ama tabii buradaki işin bitti.
They are, but you're not going to jail. You're going back to Germany. Germany?
Öyle, ama cezaevine gitmiyorsunuz, Almanya'ya geri gidiyorsunuz.
You're not worth going to jail for, for murder.
Senin için hapislerde çürümeye değmez.
You're not going to sue anybody, because I am sending you to jail.
Kimseyi dava edemeyeceksin, çünkü hapse gidiyorsun.
You're going to jail for what you did.. .. and I will not have that child placed in a foster home.
Yaptığın şeyler yüzünden hapse gireceksin ve ben o çocuğu bakım evlerine gönderemem.
You're not going to jail.
Hapishaneye gitmiyorsun.
You're not going down to the jail.
Hesabı alabilir miyim?
You're going to jail, not us?
Hapse sen gireceksin biz değiliz öyle mi?
Since you're not going to jail tonight, I was wondering if you'd like to go to dinner with me?
Bu gece hapse girmeyeceğine göre merak ediyordum da benimle akşam yemeği yemek ister misin?
You're not going to jail.
Hapse girmeyeceksin.
And we're not going to let you go to jail.
Hapse girmene izin vermeyeceğiz. Değil mi Hank?
- I know, but don't worry. You're not going back to jail, alright?
Ve büyük şey, hapse geri dönemem.
One of you's going to jail for this, and you're not built for it.
Biriniz bunun için hapse girecek.
You're going to jail for this... whether you confess or not... so for our own, uh, morbid curiosity, you know, why'd you do it?
Ne oldu? İtiraf etsen de etmesen de kodese gidiyorsun bu yüzden sırf bizim merakımızı dindirmek için söyle...
Well, accident or not, you're going to jail.
Kaza olsun ya da olmasın, hapisi boylayacaksın.
You're not going to take my baby to jail!
Hapse bebeğimi götüremeyeceksiniz.
I'm going to jail, and you're not going to be here when I get back.
Ben hapse gireceğim ve geri döndüğümde sen burada olmayacaksın.
We're not going to let her take you to jail.
Seni hapse götürmesine izin vermeyeceğiz.
Maybe going to jail will get you some respect, but if you're not, don't ruin it by covering up for this guy.
Belki kodese girmek sana nam kazandırır. Yok eğer çetede değilsen, o herifi koruyarak kendi hayatını yakarsın.
If not, you're going back to jail.
Yapmazsan hapse döneceksin.
You're not going to jail, Doug.
Hapise girmeyeceksin, Doug!
You're gonna get us out of here because I like Miami, and I'm not going back to jail.
bizi buradan sen çıkaracaksın. Çünkü ben Miami'yi sevdim, ve hapishaneye geri dönmüyorum.
You're not going to jail.
- bile hapse girmeyeceksin.
Look, I'm sorry about all this, I really am, and not just because you're the one going to jail for it.
Bak, tüm olanlar için üzgünüm, gerçekten, ve bu senin hapse girecek olmandan kaynaklanmıyor.
No, Jason, you're not going to jail, okay?
Hayır, Jason. Hapse gitmeyeceksin.
You're not going to jail!
- Hapse gitttiğin yok!
If you're not back by midnight, you're going to jail.
Gün bitmeden dönmezseniz hapse gidersiniz.
this is where you tell me that it's not over, that you're going to find another way to put me in jail.
Bu işin bitmediğini söyleyeceksin. Beni hapse atmak için başka bir yol bulacaksın.
Eli, you're not going to jail.
Eli, hapse falan girmiyorsun.
Come on, you're retiring, not going to jail.
Hadi ama hapse girmiyorsun emekli oluyorsun!
They're not going to send you to jail.
Hapse göndermezler.
You're not going to jail for that.
Bunun için hapse girmeyeceksin.
You're not going to jail.
Hapse gitmeyeceksin.
- You're not going to jail.
- Hapse falan girmeyeceksin.
The important thing is they're not coming, and you're not going to jail.
Önemli olan onların gelmemesi ve senin de hapise girmemen.
You're not going to jail.
Hapse geri dönmüyorsun... Bugünlük.
It doesn't matter where you're from, you're not going to jail.
Nereli olduğunuz fark etmez çünkü hapse atmayacaklardır.
I mean, even if... Even if you're not, you're gonna try to sell him that he's going. You know, you're going to jail for a long time.
yani, eğer yoksa bile olan birine satacaksınız sonucunda uzun süreli hapis sizi bekliyor.
I'm the only reason why you're not going to jail.
Hapse girmemiş olmanın tek sebebi benim.
You're going to Broadway, not jail.
Kodese değil, Broadway'e gidiyorsun.
You mess with us, you're not going to jail.
Bize bulaştın, hapishaneye gitmiyorsunuz.
You're lucky you're not going to jail.
Hapse gitmediğiniz için şanslısınız.
I'm going to give you such a sentence... that once you get out of jail as an old fart... you're not going to get laid ever again.
Böyle bir vecize vereceğim... Bu kez yellenir gibi hapisten çıktı... Yine yatmak için, hiç gitmiyoruz.
You're not the one going to jail.
- Hapse girecek sen değilsin.
You're not going to jail.
Hapse falan girmeyeceksin.
- You're not going to jail.
- Hapse girmeyeceksin.
You're not going to put me in jail
Beni burada tutamayacaksın
All right, I am going to press three numbers on this phone, and if you are not off my property, you're going to jail.
Pekala telefondaki üç düğmeye basacağım ve eğer hala bahçemdeysen içeri gideceksin.
You're not going to jail.
Hapise girmeyeceksin.
Well, then you're going back to jail a cop killer, and there's not a prison around that's gonna- -
O zaman hapis'e bir polis katili olarak gideceksin ve bunun büyük bir sorun teşkil etmeyeceği hiçbir hapishane...
- Yes. A woman at the auction management company was moved by your story and a little concerned about going to jail for fraud, so she was happy to fax over the name and contact information of the person who bought the forged book, but you're not gonna be happy.
Müzayede organizasyon şirketinde bir kadın biraz anlattığın hikâyeden etkilendiği, biraz da sahtecilik suçundan hapse girmekten korktuğu için sahte kitabı alanın adını ve iletişim bilgisini seve seve faksladı ama söyleyeceklerim hiç hoşuna gitmeyecek.