You're not going to like it translate Turkish
188 parallel translation
It's not like you're even going to sleep with me.
Benimle uyumayacaksın anlaşılan.
We're going to save this cargo for you, boys... whether you like it or not.
Bu kargoyu sizin için kurtaracağız. Hoşunuza gitsin ya da gitmesin.
I don't care if you like it or not, you're going to apologize It's going to teach you a lesson, young man
- Korkudan ödüm patladı Joe.
You're going to Palompon, like it or not!
Palompon'a gidiyorsunuz, ister hoşlanın, ister hoşlanmayın!
And you're going to listen whether you like it or not.
- Hoşuna gitse de gitmese de beni dinleyeceksin.
You're not going to like it.
Pek hoşlanmayacaksınız.
Hey, it's not like you're going to marry the stuntwoman, right?
Hey, bir dublörle mi evleneceksin?
- You're really not going to like it.
Gerçekten hoşunuza gitmeyecek.
"You're not going to like it," I said.
"Burayı seveceksin." demiştim.
- You're not going to like it.
- Hoşuna gitmeyecek.
And you're not going to like it.
Ve bu sizin hoşunuza gitmeyecek.
Since they're not going to do it if you ask them to, you have to deceive them into doing it. There are many truths like that.
Yani çağımızın en büyük trajedilerinden bir hala Doğu Timor'da devam ediyor.
You're not going to like it.
Pek hoşunuza gitmeyecek.
It's not like they're going to die, you know!
Onlar ölmekten hoşlanmazlar, biliyorsun!
You're not going to like this, but it's better than not breathing.
Bu hoşuna gitmeyecek ama nefes almamandan iyidir.
You're going to have the best vacation you've ever had, whether you like it or not!
Benimle geleceksin ve hayatının en güzel tatilini geçireceksin hoşuna gitsin ya da gitmesin.
Now, we can do it my way, which is very nice right now, or we can do it their way, which you're not going to like.
Bunu benim yolumla yapabiliriz - ki şu anda çok iyi bir yol. Ya da onların yoluyla, - ki bence bunu hiç beğenmezsiniz.
We're going to cheer you up whether you like it or not.
Hoşuna gitse de gitmese de seni neşelendireceğiz.
- You're not going to like it.
- Bunu sevmeyeceksin, abi.
I've found something and you're not going to like it.
Bir şey buldum, ve bu hiç hoşunuza gitmeyecek.
No, that is the point. It's almost like you're not going to live unless your mother comes here.
Annen gelmese öleceksin sanki.
Yes, but you're not going to like it.
Evet, ama hoşuna gitmeyecek.
I know you're not excited about spending eternity with my parents... but it's not going to be like now, when all they have to do is cross the street.
Sonsuzlukta zamanını annemlerle geçirmek konusunda hevesli olamadığını biliyorum fakat, şimdiki gibi, sadece sokağın karşısına geçmeleri gerektiği gibi, olmayacak.
You are. And you're not going to like it.
Sen. Ve sen bunu sevmeyeceksin.
We're going to that party, and we're going to have fun, whether you like it or not.
O partiye gidiyoruz, ve orda eğleneceğiz, sen istesen de istemesen de.
What I have to tell you you're not going to like... so I'm just going to say it really quickly.
Sana söylemem gerekenler hoşuna gitmeyecek. O yüzden çabucak söyleyeceğim..
What I have to say, you're not going to like, so I'll say it quickly.
Söyleyeceğim şey hoşuna gitmeyecek. O yüzden çabucak söyleyeceğim.
You're not going to like, blow it up or anything, are ya?
Havaya uçurmayacaksın değil mi?
You're just not going to like it.
Sadece sen bunu pek sevmeyeceksin.
Well, he's going to repeat it whether you like it or not, and if you say anything, you're just going to drive a wedge between you, so nobody's going to say a word.
Bir şey söylersen aranız açılır. Kimse ağzını açmayacak.
Yeah. well you're not going to like it here.
O zaman burayı sevmeyeceksin.
Maybe you're right I mean, it does seem like women want to have sex with me a few hundred times and leave and go on to something else Well, I'm not going to let that happen with Grace
Grace'e böyle olmasına izin vermeyeceğim.
It's like you go to the beach, go down to the water, it's cold, you're not sure about going in.
Sahile gidip, denize gireceksindir ama su soğuk olduğu için emin değilsindir.
Don't talk to me about life and death... it's not like it's you they're going to kill.
- Sen içki için dışarı mı çıkıyorsun - Bana ölüm kalımdan bahsetme
You're behaving like a little tramp and I am not going to tolerate it.
Küçük bir yosma gibi davranıyorsun ve ben buna göz yummayacağım.
You're not going to like it.
Onun gibi olmayacaksın.
Which means... whatever it is fell through or you know I'm not going to like it so you're proceding without me.
Yani demek oluyor ki... her ne ise benim sevmeyeceğim birşey ve bensiz sürdürüyorsun.
You know, if it's anything like the Sphere, we're probably not going to find much.
Biliyorsun, Sphere'deki gibiyse, fazla birşey bulamayacağız.
Wow, that's good. It looks like a photograph, but you're not going to paint it on that canvas?
ne güzelmiş bu. ama bu tuvali boyamayacak mısın?
Lorian... it looks like we're not going to be able to keep up with you.
Lorian... size ayak uydurmamız... pek mümkün görünmüyor.
I'm not sure you're going to like it.
Hoşuna gideceğinden emin değilim.
Ladies, I have something to tell you... and you're not going to like it.
Bayanlar, size söyleyeceğim bir şey var ve bu hoşunuza gitmeyecek.
You are going to tell Kevin that you are not moving into our neighborhood, and that you've decided that you're feeling like it's time that you go on with your own life!
Kevin'e semtimize taşınmayacağını ve artık kendi yaşamını sürdürmeye karar verdiğini söyleyeceksin.
Yes, but you're not going to like it.
Evet, ama hoşunuza gitmeyecek.
I think we got you your stay of execution, but you're not going to like it much.
Sanırım idamı durdurma sebebini bulduk, ama bu pek hoşuna gitmeyecek.
No one's giving up. It's just that... you're acting like you're going to rescue a person, not recover a body.
Sen sen... sen sanki birini kurtarmaya gidiyormuşsun gibi davranıyorsun kurbanı bulmaya değil.
But I mean, it's not like you're going to go to school in it.
Okula bu halde gitmeyeceksin nasılsa.
You're going to your senior prom whether you like it or not.
İstesen de istemesen de mezuniyet balona gidiyorsun.
You're not going to like it.
Bundan hoşlanmayacaksın.
- Okay, I like where you're going with this. - Here's the thing. With the abduction rate in Mexico being what it is, a murder disguised as a kidnapping might not be that hard to pull off.
- Meksika'daki adam kaçırma oranı düşünülürse, bir adamı kaçırılmış gibi gösterip aslında onu öldürmek çok da zor olmasa gerek.
Come on Rock, it's not like you're going to get a new hole put in you.
Haydi ama Rock, yeni bir delik sahibi olmayacaksın.