You're not going to shoot me translate Turkish
42 parallel translation
( in normal voice ) : You're not going to shoot me
Beni vurmayacaksın.
No, no Link, you're not going to shoot me.
Hayır, hayır Link, beni vurmayacaksın.
Anna, you're not going to shoot me or anybody else.
Anna, beni ya da başkasını vurmayacaksın.
Oh, I hope you're not going to shoot me with that.
Umarım beni o şeyle vurmayacaksın.
You're not going to shoot me, are you?
Beni vuracak mısınız?
If you're not going to shoot me, sit down on the bed.
Eğer beni vurmayacaksan yatağa otur.
- You're not going to shoot me.
- You're not going to shoot me.
You're not going to shoot me.
You're not going to shoot me.
You're not going to shoot me, are you?
Beni vurmayacaksın değil mi?
How do I know that if I give you my list that I've worked decades to assemble, that you're not simply going to shoot me anyway?
Sana müşteri listemi verirsem, ki bunu toparlamak için yıllarca uğraştım, onu alınca beni vurmayacağını nereden bileyim?
- You're not going to shoot me.
Beni vuramazsın.
You're not going to shoot me, T'Pol.
Beni vurmayacaksın T'Pol.
You're... you're not going to shoot me, are you?
Beni vurmayacaksın, değil mi?
You're not going to shoot me?
Beni vurmayacaksın?
If you're not going to shoot me, let me get back to work.
Eğer beni vurmayacaksan bırak da işime döneyim.
If you're going to shoot me, I'm not going to make it easy for you.
Hayır. Beni vuracaksan, işini kolaylaştırmayacağım.
You're not going to shoot me, are you?
Beni vurmayacaksın, değil mi?
I can't believe you're not going to let me shoot it.
Ateş etmeme izin vermeyeceğin kesinleşti.
You're not going to shoot me.
Beni vurmayacaksın.
You're not going to shoot me or arrest me.
Beni vurmayacak ya da tutuklamayacaksınız.
You're not going to shoot me.
- Beni vurmayacaksın.
How do I know you're not just going to shoot me in the back or something?
Beni sırtımdan vurmayacağını nereden bileyim?
You're the one who's going to die if you shoot, not me.
Ateş ettiğin takdirde ölecek tek kişi sen olacaksın, ben değil.
If you're not going to help, just fucking shoot me before I bleed to death.
Eğer bana yardım etmeyeceksen kan kaybından ölmeden önce beni vur gitsin.
Aidan, you're not going to shoot me.
Aidan, beni vurmayacaksın.
You're not going to shoot me.
Sen beni vuramazsın.
You're not going to shoot me.
Beni vurmak istemiyorsun.
Mister Ali, you're not going to shoot me?
Bay Ali, beni vuracak mısınız?
Let me tell you why you're not going to shoot me.
Sana beni neden vurmayacağını söyleyeyim.
Hey... you're not going to hurt me, and I don't want to shoot you.
Hey sen bana vermezsen ben de seni vurmak istemem.
You're not going to shoot me, Sarah.
Beni vurmayacaksın Sarah.
- Angela, you're not going to shoot me, OK?
Angela, beni vurmayacağını ikimiz de biliyoruz.
How do I know you're not going to shoot me Like you did mcdonald?
McDonald'ı vurduğun gibi beni de vurmayacağını nereden bileyim?
We both know you're not going to shoot me.
İkimiz de ateş etmeyeceğini biliyoruz.
You're not going to shoot me.
Beni öldürmeyeceksin.
You're not going to shoot me.
Beni vurmayacaksın heralde.
You're not just going to shoot me.
- Beni vurmayacaksın.
We both know you're not going to shoot me.
İkimiz de beni vurmayacağını biliyoruz.