You're not sure translate Turkish
3,247 parallel translation
I'm not sure what Franklin told you, but the Marshals are heading the ground search, and we're running point for the Bureau.
Franklin size ne anlattı emin değilim ama Muhafızlar saha araması için yola çıktılar biz de Büro adına komuta ekibiyiz.
I'm not sure I know what you're saying, Colin.
Dediğini anladığımı sanmıyorum Colin.
Oh, like you're not quite sure what to make of this place.
Bu yere nasıl anlam vereceğini bilmiyor gibisin.
I'm not too sure, you're gonna...
Emin değilim, sadece...
Now, I'm not sure if you're familiar with the 1984 Chuck Norris classic, Missing in Action, but my partner and I are about to grill each and every one of you like Colonel Braddock did the Vietcong.
Şimdi, Chuck Norris'in 1984 yapımı klasiği Missing in Action filmini hatırlar mısınız bilmem, ama Albay Braddock'un Vietcong'a yaptığı gibi, ortağımla hepinizi tek tek sorguya çekeceğiz
To be honest, I'm not sure you could get a divorce because I'm not even sure you're officially married.
Doğrusu, sizin boşanabileceğinizden emin değilim. Resmen evli olduğunuzdan bile emin değilim.
So you're not sure whether or not you supported these words.
Yani emin değilsiniz bu kelimeleri onaylayıp onaylamadığını...
You're not sure?
Bundan emin değil misiniz?
in fact, I'm fairly sure you're not a maid.
Adım gibi eminim ki hizmetçi değilsin.
But I'm still not sure you realize what you're doing.
Ama hâlâ ne yaptığının farkında olup olmadığından şüpheliyim. Öyle mi?
And then you clear your hands to make sure you're not stealing chips.
Sonra çip çalmadığını göstermek için ellerini boşaltacaksın.
And you can be damn sure they're not gonna get one if they're too scared to contact Immigration when those visas ran out.
Ama emin olabilirsin ki, vizelerinin süresi dolduğunda korkup göçmenlik bürosuyla irtibata geçmedikleri zaman o izni asla alamazlar.
Are you definitely sure that you're not gonna come?
Gelmeyeceğinden tam olarak emin misin?
You're not sure if they're The One - if that's even a thing - so you test the water.
Doğru olup olmadıklarından emin değilsen, bu gerçekse bile,... suyu bir test edersin.
If you're not sure who might have keys, you should change the locks.
Başka kimde evin anahtarı olduğundan emin değilsen, anahtarları değiş derim.
But if you're asking me to make allowances for your terrible childhood, I'm not sure I can.
Ama bunu sormaktan kastın berbat çocukluğunla alakalıysa bunu yapabilir miyim emin değilim.
And I-I... oh, I'm pretty sure those antidepressants you gave me are not working, unless they're supposed to make me more depressed.
Bana verdiğin antidepresanlar işe yaramıyor bence.
Oh... I'm sure you're not.
Ah, elbette değilsiniz.
Anyway, I'm calling because I wanted to make sure you're not mad at me for what I told you the other day about, you know.
Her neyse, geçen gün sana söylediğim şey hakkında bana kızgın olup olmadığından emin olmak için aradım.
- Not sure exactly what, but you're definitely on the spectrum.
- Tam emin değilim ama spektrum bozukluğun olduğu kesin.
You're sure you're not getting back at us
Oyma patatesin intikamını
Now, I'm sure this makes a very capable starter kit, but the everyday person, the kind of person that's not an engineer, or in a computer club like you, they're not gonna know what the hell this is.
Eminim çok iyi bir başlangıçtır ama sıradan insanlar mühendis olmayan insanlar sizin gibi bilgisayar kulübüne üye olmayan insanlar bunun ne olduğunu anlamaz.
I only want good people working on Macintosh, and I'm not sure if you're good enough.
Macintosh'ta sadece iyi olanların çalışmasını istiyorum ve senin yeterince iyi olduğundan emin değilim.
I'm not sure that you're...
Sende şey olduğundan emin değilim...
Are you sure you're not taking on too much too fast?
Hızlı çalışmak için çok acele etmediğine emin misin?
Not sure where you're going here, but just let it out.
Lafı nereye getiriyorsun emin değilim... Ama dök içini bana.
It's like remembering something from your childhood, and you're not sure if it's your memory or a friend's memory, and then you realize sadly it's just some photo in an old book.
Bu çocukluktan bir anıyı hatırlamak gibi sanki. Senin hatıran mı yoksa bir arkadaşın hatırası mı emin olamıyorsun ardından hüzünle, eski bir kitaptaki bir fotoğraf olduğunu fark ediyorsun.
Okay, I'm not really sure what videos you're talking about, but why don't I get him to bring them in next time he comes in to work?
Pekâlâ, hangi kasetlerden bahsediyorsun bilmiyorum ama işe giderken geri götürmesini söylerim?
If there's a holy woman hidden in there, you're sure as hell not gonna shoot your way to her.
İçerde kutsal bir kadın varsa içeri ateş ederek giremeyeceğin kesin.
Are you sure we're not infected?
Bizim etkilenmediğimizden emin misin?
I'm sure you're not as bad as you seem.
Göründüğün kadar kötü olmadığına eminim.
- Sure you're not. - Jill...
Eminim, öyledir.
You're sure you're not hiding anything in your apartment.
Dairende bir şeyler saklamadığına emin misin.
I'm not even sure you're sick.
Senin hasta olduğundan bile emin değilim.
You're so sure of yourself, and you're not afraid to be exactly who you are, unlike me, who just nods and says "yes" to his dad.
Kendinden çok eminsin ve benim aksime kim olduğun konusunda korkuların yok, babana başını sallayıp, tamam demiyorsun.
Are you sure you're not just looking for something to do because you're bored?
Sıkılıyor olduğun için yapacak birşeyler aramadığına emin misin?
You sure you're okay not having a date for the dance tonight?
Dansa tek gitmenin sorun olmayacağından emin misin?
Not that you're not a professional, I'm sure.
Sizin de profesyonel olmadığınızdan değil, eminim.
I just wanna make sure you're not forgetting any details.
Hiç bir ayrıntıyı atlamadığından emin olmak istiyorum sadece.
Sure you know we're not good for you, but one whiff of our fresh-baked goodness, and the next thing you know, you're lying in bed, covered in crumbs, crying.
Sana iyi gelmeyeceğimizi tabii ki biliyorsun ama taze pişmiş muhteşemliğin kokusunu aldın mı, bir de bakmışsın, yatağında kırıntılar içinde ağlıyorsun.
Are you sure you're not overcompensating a little?
Telafi etmeye çalışmadığına emin misin?
I'm not exactly sure what you're asking me about your partner.
Ortağınla ilgili bana tam olarak ne sorduğunu anlamış değilim.
- Sure you don't want me to come, Mum? - You're not coming?
- Gelmemi istemediğine emin misin anne?
Okay, well, I'm not sure what you're talking about, but, um, nice to meet you.
Tamam, şey, dediklerini tam olarak anlamadım. Ama tanıştığıma memnun oldum.
And you're sure that this guy they say is the shooter, he's not a farmer but some mafia guy?
Tetikçinin çiftçi yerine
Sure you're not hungry?
Aç olmadığına emin misin?
Sure. You're not invited.
- Sen davetli değilsin.
So you're not sure Whom Serena gave the keys to?
Yani Serena'nın anahtarı kime verdiğini bilmiyorum diyorsun.
- But you're not sure.
- Ama emin değilsin.
I'm not sure I know what you're referring to, Mr. Volker.
Ne demeye çalıştığını bildiğimden emin değilim, Bay Volker.
I'm not sure I know what you're talking about.
Neden bahsettiğinizi bilmiyorum sanırım.
you're not my type 58
you're not serious 282
you're not listening 211
you're not real 156
you're not mad at me 38
you're not 3927
you're not gonna die 103
you're not ready 114
you're not wrong 99
you're not stupid 85
you're not serious 282
you're not listening 211
you're not real 156
you're not mad at me 38
you're not 3927
you're not gonna die 103
you're not ready 114
you're not wrong 99
you're not stupid 85
you're not going anywhere 673
you're not listening to me 216
you're not alone 369
you're nothing to me 17
you're not making any sense 120
you're nothing 173
you're not my father 78
you're not helping 147
you're not supposed to be here 135
you're not going 189
you're not listening to me 216
you're not alone 369
you're nothing to me 17
you're not making any sense 120
you're nothing 173
you're not my father 78
you're not helping 147
you're not supposed to be here 135
you're not going 189