You're not wrong translate Turkish
642 parallel translation
You're wrong about things being different... because they're not the same.
Olmalıydı. Hiçbir şey aynı olmadığı için her şeyin farklı olduğunu düşünme.
Well you're wrong Joss is a very good husband. I would not change anything, even if I could.
Elimde olsa bile hiçbir şeyi değiştirmezdim.
- Listen, Eddie you should use those cabs as cabs. You're on the wrong track. This dough says I'm not.
Dinle Eddie o taksileri taksi olarak kullanmalısın.
Don't think everything's all wrong because you're not starving to death, you hear?
Açlıktan ölmediğin için bu işin yanlış olduğunu düşünme, tamam mı?
I may not know so much of law, Mr. Felder... but I know what's right and what's wrong... and I know what you're asking is wrong.
Hukuktan o kadar anlamıyor olabilirim Bay Felder ama neyin doğru neyin yanlış olduğunu biliyorum ve yapmasını istediğiniz şey yanlış.
You're barking up the wrong tree. My talent is for the stage, not the casting couch!
Benimki yatak odasından geçen bir yetenek değil!
Guess I was wrong. You're not smarter, Walter.
Herhalde yanılmışım.
You're thinking of this place all wrong, as if I had the money back in a safe. The money's not here.
Burasını yanlış düşünüyorsunuz, para kasadaymış gibi.
You're not wrong.
Yanılmıyorsun.
You may not think it, but you're on the wrong side, sir.
Belki aklınıza gelmez ama yanlış taraftasınız, efendim.
But you're wrong... they're not hanging on to it for nothing, you know.
Ama yanılıyorsun... hiçbir şeyi sallamazlar, biliyorsun.
Maybe you're not like the others, maybe I was wrong.
Belki sen diğerleri gibi değilsin belki ben yanılıyorum.
You're not wrong.
Sen yanlış değilsin.
You're not only wrong you're wrong at the top of your voice.
Sadece haksız değilsin, sesin de çok yüksek.
No, Sebo, you're wrong about that note.
Hayır, Sebo, Bu not hakkında yanılıyorsun
There you're wrong. There will not be failure this time.
Bu kez başarısızlık olmayacak.
And you're not going to say the wrong things?
Ve yanlış şeyler söylemeyeceksin?
How can you be so naiive as not to understand? - You're wrong!
- Yanılıyorsun.
Well, you're not far wrong.
Şey, çok yanılmadınız.
You're not far wrong, I was raised there.
Doğru bildin Orada büyüdüm.
You're not far wrong.
Aslında yanılmıyorsun.
You know, once in a while, a miracle does happen just often enough to let you know that you're not wrong or foolish to hope for one.
Arada bir de olsa, mucizeler oluyor. Mucize beklemenin yanlış ya da aptalca olmadığını anlamamız için.
- You're sure you're not wrong?
- Yanılmadığınıza emin misiniz?
I will tell him the maid was wrong, and you're not home.
Ona hizmetçinin yanlış bildiğini ve senin evde olmadığını söyleyeceğim.
Maybe you heard me wrong. I said we're going to the theater not going to be in it.
Sanırım yanlış duydun. Tiyatroya gideceğiz dedim, biz oynayacağız demedim.
You're not involved in anything wrong, are you, Lisa?
- Kötü bir işe karışmadın değil mi Lisa?
I hope... you're not giving Riichi wrong ideas, are you?
Hemen tamir ettir. Kötü duruyor.
You see I really am your friend and you're wrong not to love me.
Görüyorsun ya, gerçekten arkadaşınım. Ve beni sevmemekle hata ediyorsun.
As for me not understanding you, I'd say you're completely wrong about this issue.
Benim seni bilmeme gelince, sen haksızsın bu meselede.
- I fear you're not wrong, milady. 'Lisa Lowe. Back to you, Chuck.'
- Korkarım yanılmıyorsunuz leydim.
We're not asking you to leave, don't get me wrong.
Beni yanlış anlamayın, sizden ayrılmanızı istemiyoruz.
You're wrong not to believe me.
Bana inanmamakla hata yapıyorsun.
You ´ re wrong not to give her a chance.
Ona bir şans tanımamanız yanlış.
No, you're not wrong.
Hayır, haksız değilsin.
I'm not saying that you're wrong, Hasslein, but before I have them shot against a wall I want convincing that the handwriting on the wall is calculably true.
Yanılıyorsun demiyorum Hasslein, fakat onları duvara çivilemeden önce duvardaki el yazısının gerçekten doğru olduğuna inanmak istiyorum.
If I'm not mistaken, sir, you're wrong about that.
- Yanılmıyorsam, bilgileriniz yanlış.
Ain't as hard to take things going wrong when you're not alone.
Yalnız değilsen, yanlış giden şeylere katlanmak daha kolay oluyor.
Why not be brave enough to tell him you're sorry, you were wrong?
Neden ona üzgün olduğunu, hatalı olduğunu söylemeye cesaret edemiyorsun?
- Wrong. No, you're not.
- Hayır gelmiyorsun.
You're wrong not to trust me.
Bana güvenmeyerek hata yapıyorsunuz.
- You're not doing very much to prove me wrong.
- Beni yanlış çıkaracak geçerli nedenler sunmuyorsun.
If I'm not wrong, you're the Plum,
Yanılmıyorsam, Sizler Erik,
What's wrong, Loomis? You're not airborne yet.
Daha havalanmadın ki.
And when you're not miserable, it feels like something's wrong.
Acı çekmediğin zamanlar bir şeyin yanlış gittiğini düşünüyorsun.
No, you're not wrong. lt's incredible!
Hayır, yanılmıyorsun. Bu inanılmaz!
Not seeing you're not going to find one reason but a thousand, to why things went wrong, if they really did go wrong...
Eğer gerçekten hata yaptılarsa, işlerin aksi gitmesi için binlerce sebep içinden tek sebep bulunamayacağını anlamazdı.
They've got you wrong, you're not a coward.
Seni yanlış anladılar, sen korkak değilsin.
You're wrong. It's not what you think.
Yanılıyorsun, düşündüğün gibi değil.
No, you're wrong, Avigdor. According to God, it was not a marriage. This is crazy.
Hayır Tanrıya göre, bu bir evlilik değil.
You're serenading the wrong person. It's not worth it.
Yanlış kişiye serenat yapıyorsunuz, boşuna uğraşmayın.
You're not only wrong, you're not even logical!
Sadece hatalı değil aynı zamanda mantıklı da düşünmüyorsun.
you're not my type 58
you're not serious 282
you're not listening 211
you're not real 156
you're not mad at me 38
you're not 3927
you're not gonna die 103
you're not ready 114
you're not alone 369
you're not listening to me 216
you're not serious 282
you're not listening 211
you're not real 156
you're not mad at me 38
you're not 3927
you're not gonna die 103
you're not ready 114
you're not alone 369
you're not listening to me 216