English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You're on a roll

You're on a roll translate Turkish

92 parallel translation
We'll have a wonderful time. You're perfectly respectable. As long as we don't roll on the floor... and give the butler hysterics, we'll be cooking on the front burner.
Gerçekten takdire şayan birisin, ama yerlerde yuvarlanmadıkça ve uşakları sinir krizine sokmadıkça, her daim gündemde olacağız.
You're on a roll again!
Yine başladın!
final performance, farewell dinner, the last roll in the hay... and tomorrow you're on a plane to Stockholm.
Son gösteri, veda yemeği, son kez mercimeği fırına vermeler ve yarın Stockholm uçağındasın.
You should keep playing when you're on a roll.
Şansın varken oynamaya devam et.
Since you are here and in no hurry to go back and you're on a roll
Madem aceleniz yok, gelin biraz oyun oynayalım Mesela Domino!
When you're on a roll, it's like that sometimes.
Şansın yaver gitti mi, böyle oluyor.
You're on a roll, kid.
Çıkıştasın, evlat.
Three times? You're on a roll.
Dostum, burada tomarla para söz konusu.
You're on a roll.
İpler sende.
Since you're on a roll, anything else you wanna talk about?
Gaza gelmişken, başka anlatmak istediğin şeyler var mı?
So, maybe you're on a roll, that's all.
Yani, belki şanslı günündür, hepsi bu.
You`re on a roll.
Pekala.
Whew! You're on a roll.
Tam hızındasın.
Don't stop now, bad boy - - you're on a roll
Havaya girdin.
You're on such a roll right now.
Sen de pek iyi sayılmazsın.
See, the Nazis, they're faster than you are, so they disappear and get up in the soup and throw like a roll or a hammerhead and come around on your high side, shoot you from behind, like some Americans will.
Naziler çok hızlı. Yoğun sisin içine dalıp, takla atıyor ve üzerinde bitiveriyorlar. Arkandan vuruyorlar, tıpkı bazı Amerikalıların yaptığı gibi.
You're really on a roll today, huh?
Bugün havandasın, değil mi?
- Peter, you're on a roll.
- Peter, kasıp kavuruyorsun.
Man : Come on, Rays, you're on a roll!
Hadi, Rays, acele edin!
You're on a roll.
Kapıldın gidiyorsun.
Now, you're on what's called "a roll." You must keep the momentum going.
Bu tempoyu kaybetme.
You're on a roll.
Şanslısın.
Well, I see you're on a roll!
Görüyorum ki siz yuvarlanıp gidiyorsunuz.
You're on a roll.
Çok iyi gidiyorsun.
Never have a negative thought when you're on a roll.
Araştırma yaparken asla negatif düşünmemelisin.
You're on a roll.
- Devam et.
When you're on a roll, you're on a roll.
Oh şanslıysan, şanslısındır.
Well, you're on a roll.
- Kaptırdın gidiyorsun, durma.
Well, now that you're on a roll, you gonna tell Sandy and Kirsten about Brown, too?
O zaman açılmışken Kirsten ve Sandy'ye da anlatacak mısın?
You're on a roll.
Devam et.
No, you're on a roll.
Hayır, iyi gidiyorsun.
I know that you feel cursed, like fate has played a cruel trick on you, like you're gonna wake up one day and realize this was all a mistake, but you don't wake up, not as the years roll by, the decades- -
Kendini lanetlenmiş hissettiğini biliyorum, kader sana zalimce bir numara çekmiş gibi bir gün uyanacakmış ve bütün bunların bir hata olduğunu anlayacakmışsın gibi. Ama uyanmayacaksın, yıllarca olduğu gibi, onyıllardır olduğu gibi...
Oh, d-don't stop, honey, you're on a roll.
- Hayır. - Susma tatlım. Harika gidiyorsun.
They say that when a woman's on fire you're supposed to roll her around on the ground and cover her with your body.
Derler ki, bir kadın cayır cayır yanıyorsa onu yere yatırıp bedeninle sarman gerekirmiş.
You're on a roll. Come on.
Haydi devam et.
- Oh, you're really on a roll, Charlie.
- Baya yola girmişsin sen Charlie.
Since you're on a roll, write to the Justice Minister.
Adalet Bakanı için de bir şeyler karala bakalım.
You're on a roll, let it go, lose control
Kendini akışa bırak, koyver ipleri
Keep going, you're on a roll.
Devam et, iyi gidiyorsun.
When you're digging deeper into rock'n'roll. well, you're on a freight train headed straight for the blues.
Rock'n'roll'un derinlerine bakıyorsan doğrudan blues'a giden ekspres bir trene binmişsin demektir.
See, you're on a roll.
Bak, ne kadar şanslısın.
You're on a roll.
Şanslı günündesin.
"what you're doing is so funny. " you're on a roll, I am busting a gut.
"... karnım yarıldı " duru arasındaki farkı ayırt edemiyorum.
You're on a roll.
İpini kopardın.
You're gonna roll right onto your back and take it like a little girl later on, ain't you?
Dövüş sırasında bir kız gibi kıçının üstünde yuvarlanıp hiçbir hamle yapmayacaksın, değil mi?
You're on a roll.
Senin de şansın açık.
- Why not? You're on a roll.
Hazır başlamışken.
You're on a roll.
Harika gidiyorsun.
Wow, Harry, you're on a roll.
Harry formundasın.
I'm telling you, man, they're about to go on a roll.
İnanın bana. Hissediyorum.
Is all about how you throw your weight around. We're on a roll now. Kari :
Bunu terazinin üstüne yerleştirdim ki herhangi bir güç değişimini ölçebilelim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]