English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You're on duty

You're on duty translate Turkish

301 parallel translation
If you're going on duty, you'll need them.
Göreve çıkıyorsan ihtiyacın olacak.
But if you're blundering war cabinet cannot see that England is already lost, that it is our sacred German duty to prove it to them over and over and over until they are on their knees begging, pleading, groveling
Ama ahmaklıktan kör olmuş Savaş Kabineniz İngiltere'nin kaybettiğini hala göremiyorsa bunu onlara kanıtlamak biz Almanların kutsal görevidir hem de onlarca defa ta ki dizlerinin üzerine çöküp yalvarıp, merhamet dileyip
- He passed my table on the way to his. - You're neglecting your duty.
Masamın yanından geçip kendi masasına oturdu.
I understand you're not on duty till after dinner.
Akşam yemeği vaktine kadar işiniz yoktu galiba.
It's logical when you're on duty.
Görevlisin demek. Bu önemli.
- You're on active duty, lieutenant?
- Aktif görevde misin teğmen?
You're on night duty, aren't you?
Gece nöbetçisiniz değil mi?
You're on duty till 2 : 00 a.m. "
Sabah 2'ye kadar vazife başındasın. "
I suppose you're still on duty, inspector.
Müfettiş bey, sanırım siz hala görevdesiniz.
Looks like you're on active duty.
Anlaşılan aktif bir göreviniz var.
- You're not on duty now.
- Şu anda görevde değilsiniz.
- Well, suppose you're put on duty in a neighborhood where they only spoke a foreign language.
- Belki de seni yabancı dil konuşulan bir bölgede görevlendirirler.
- You're on patient duty at the hospital.
Hastanede hasta görevindesiniz.
Mr. Madigan, if you're impoverished, it's my duty to appoint an attorney on your behalf.
Bay Madigan, maddi durumunuz kötüyse, size bir avukat tayin etmek... benim görevim.
You're on duty.
Görev başındasın.
- As of now you're on guard duty.
- Şu an itibariyle nöbetçisin.
Aren't you thirsty when you're on duty?
Ne olmuş yani? Görevdeyken susamaz mısınız?
Officially, I cannot if you're on duty.
Ama görev başındaysanız veremem.
I know you're on duty, but...
Görevde olduğunu biliyorum ama...
You're on duty, Johnny-O.
Görev başına, Johnny.
You're on guard duty, Maggott.
Nöbettesin Maggott.
So if you're going out, or going on holiday or anything strange happens involving other galaxies just nip round to your local police station and tell the sergeant on duty, or his wife, of your suspicions.
Eğer dışarı ya da tatile çıkıyorsanız ya da başka galaksilerle ilgili bir tuhaflık olursa hemen mahalli karakolunuza uğrayın görevli çavuşa ya da eşine şüphelerinizi anlatın.
Blast me, break me, court-martial me, draw and quarter me if you think they're gonna send my ships on convoy duty in the Atlantic.
Beni yak, beni parçala, beni mahvet, bana silah çek, beni sür eğer gemilerimi Atlantik'te konvoy görevine göndereceklerini düşünüyorsan.
I'm always on duty. You're going to see the Wades.
Siz Wade'leri görmeye mi gidiyorsunuz?
Oh when you're on duty you don't drink huh?
Görevdeyken içmiyorsunuz demek.
You can leave here and go home to... your family when you're not on duty.
Buradan çıkıp çalışmadığın zamanlarda ailenin yanına eve gidebilirsin...
Thanks God you're here, listen, only a handful of doctors are on duty.
Tanrıya şükür buradasın.
It's a bit lonely when you're out there on duty all day.
Dışarıda, orada bütün gün görevdeyken, kendinizi birazcık yalnız hissedersiniz.
You're all on duty.
Görevdesiniz.
You're on duty now, Rogers.
Siz görevlisiniz, Rogers.
- You're on desk duty.
- Sen masabaşı görevdesin.
You're always on duty.
Daima görev başındasın.
You're on duty at the monitor?
Güvenlik kameralarından mı sorumlusun?
You're on duty now.
Görev başındasın.
You're on duty.
Görevdesiniz.
- Lt Barclay, you're on duty.
- Yüzbaşı Barclay, görev başındasınız.
What does Lal do if you're on duty?
Sen görevdeyken Lal ne yapıyor?
- You're here on a duty call.
- Görevin gereği buradasın.
When you're on duty you'll keep your fuckin'mouth shut.
Görev başındayken çeneni kapalı tutacaksın.
Come on, you're on duty.
Hadi, görevdesin.
No drinking and smoking on duty. If you're found with a drink or a fag in your hand... you're out.
Elinde içki ya da sigara görürsem, kapı dışarı edilirsin.
You're an officer on board this ship, and I require you to perform your duty.
Gemide bulunan bir subay olarak görevini yapmanı istiyorum.
You're pregnant with our third kid, and you're always on duty. - So what?
Üçüncü çocuğumuza hamilesin ve sen sürekli vazife başındasın.
! Because you're on stand-by for combat duty.
Çünkü savaş görevi için beklemede kalacaksın.
A beer if you're not on duty?
Görev başında değilsen bira vereyim?
You're on bedsore duty.
Bugün yatak yaralarına bakacaksın.
But right now in the judgment of this station's Chief Medical Officer you're unfit for duty which means you're on medical leave effective immediately and if you don't begin attending counseling sessions on a regular basis and cooperating in every other way with your physician
İstasyon Başhekiminin görüşüne göre şu anda görev yapacak durumda değilsin. Bu da tıbbi izinlisin demek oluyor. Düzenli olarak Psikolojik danışma seanslarına katılmayıp doktorunla her türlü işbirliğine gitmezsen seni revire yatırmaktan başka çarem kalmayacak.
Suzuhara, you're on duty today. Do your duty.
düzgünce yap.
Suzuhara. You're on duty. You have to align desks and write the daily record.
Suzuhara! bu yüzden sıraları düzenleyip günlük raporu yazman lazım.
- Sure. - When you're on duty...
- Sen çalışıyorken...
- You're not on duty, brown! - I'm always on duty!
Fakat şehrin en büyük suçunu gerçekleştirince... hepsini geri alacağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]