English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You're on your own

You're on your own translate Turkish

1,943 parallel translation
You're on your own.
Kendi başınasın.
You're cleaning all on your own?
Bütün bunları kendi başına mı yapıyorsun?
So you say, but you're doing something else on your own. It's weird.
Öyle diyorsun ama başka bir şeyle meşgul olduğun ortada.Bu tuhaf.
You're on your own.
Yol verin!
Now you're on your own.
Artık kendi başınızasınız.
You're doing it all on your own.
Kendi başına yapıyorsun.
You're always acting on your own.
Daima ne istersen onu yapıyorsun.
You're going on your own?
Tek başına mı gidiyorsun?
But you're expert at dealing with so many men on your own.
Ama siz bir kadın olarak çok iyi idare ediyorsunuz bu kadar erkeği.
We've been trying to stick together, but once a John rolls up, you're on your own.
Birlikte duruyoruz ama müşteri gelince tek başına kalıyorsun.
You're on your own road, Benjamin.
Senin de kendi yolun var Benjamin.
You're too young to be wandering around in the night on your own.
Gece yarısı ortada dolaşmak için çok küçüksün.
You're on your own.
Kendin başa çıkacaksın.
You're on your own with this one.
Artık tek başınasın.
You're too young to be on your own.
Kendine bakamayacak kadar gençsin.
You're out here all on your own.
Sen buraya kendin için geldin.
The orientation's over. You're on your own now.
Hayır, oryanatsyonu tamamlandı.
And you, Mrs. Florrick, I'm not sure if you're being fed this stuff, or you're doing it on your own. But if it's the former, you're walking a very narrow ethical line here.
Ve siz, Bayan Florrick bu bilgiler size veriliyor mu yoksa kendiniz mi buluyorsunuz bilmiyorum, ama eğer ilk söylediğimse etik olarak hiç hoş olmayan bir yola giriyorsunuz.
- If you want to do this thing,... - you're on your own.
- Bunu yapmak istiyorsanız, tek başınasınız.
Od.'Cause next time, you're on your own.
Güzel. Çünkü bir dahaki sefere tek başınasın.
So once you leave this van, You're on your own, okay?
Yani buradan ayrıldığında tek başına olacaksın. Tamam mı?
You know, here on the ship, it's quiet commun to feel that you're in your own world, that anything is possible.
Bu gemideyken insanın kendini dünyadan ayrı hissetmesi sık görülen bir şeydir. Her şeyi mümkün görür.
I guess you're on your own.
Sanırım kendi başınasın.
You're on your own then.
- İyi. Öyleyse kendi başınasın.
When you're on your own, you tend to forget things.
İnsan kendi başınayken bazı şeyleri unutabiliyor.
You're special enough on your own.
Kendin olarak yeterince özelsin.
But you don't need to be pushed,'cause you're doing great on your own.
Ölmek istiyor gibiydi. Bir dakika.
Yeah. Okay. So, I'm afraid you're going to have to take care of the patient on your own, at this juncture, right now.
korkarım hastayla ilgilenmek zorunda kalacaksınız şu an mühim.
You're on your own on this one. No!
Bunda tek başınasın.
So it seems you're on your own with the People's Party.
Yani Halk Partisi'yle baş başa kaldınız gibi görünüyor.
You're gonna do this All on your own, Just like a big boy.
Bunu tek başınıza yapacaksınız, koca bir çocuk gibi.
It seems you're on your own with the People's Party
Halk Partisi'yle baş başa kaldınız gibi görünüyor.
You're not on your own any more.
Artık tek başına değilsin.
Nope, you're doing that all on your own.
Hayır, bunu tek başına sen yapıyorsun.
It's a bitch. You're on your own.
Tek başına yapılacak iş değil.
You're on your own.
Artık tek başınasın.
You're too bright on your own.
Tek başına çok parlaksın.
Then again, the way we hear it, sis, you're doing just fine on your own.
Tabii duyduğumuz kadarıyla, kardeşim, sen kendi başına oldukça iyi idare ediyormuşsun.
If you don't, you're on your own.
Eğe gelmezsen, tek başınasın.
I'm going riding after work so you're on your own for dinner, OK?
İşten sonra ata binmeye gideceğim. Yani akşam yemeğini yalnız yemek zorundasın, tamam mı?
Let's talk about the fact that you're riding a 2-wheeler on your own.
O zaman, artık senin bisiklet kullanabildiğin gerçeğinden bahsedelim.
No, you're on your own, old cock.
- Hayır, tek başınasın yaşlı horoz.
If I don't, well, you're on your own.
Dönmezsem kendi başınızasınız.
From where l sit you're just two men bent on murdering folks to make your own pain go away.
Yattığım yerden ikinizin de acılarını dindirmek için insanları öldürmeye meyilli caniler olduğunuzu gördüm.
Oh, well, you learn a few things when you're on your own.
Kendi başına kaldığın zaman bir şeyler öğreniyorsun.
You know, you told me yourself, every time you go out on a call you're taking your life in your own hands, and I'm gonna be around a long time.
Müşteriye gittiğinde kelle koltukta gittiğini sen kendin söylemiştin. Ben de uzun süre ortalıkta olacağım.
Now you're on your own.
Şimdi senin konumunda.
Tell Not to worry you're on your own.
Söyle Üzülme, kendine gel.
You're more than capable of bringing down Reacher Gilt on your own.
Reacher Gilt'i tek başına indirmek için gerekenden fazlasına sahipsin.
You're gonna die on your own, old man.
Sen tek başına öleceksin, ihtiyar.
You're on your own.
Yalnız devam et.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]