You're so translate Turkish
70,137 parallel translation
So I think you're right.
Bence sen haklısınız.
So I guess if you're a wolf, that's good news.
Sanırım bir kurtsan, bu iyi bir haber.
I'm so glad you're okay.
Iyi olduğuna sevindim.
Oh, I'm so glad you're all right.
Oh, iyi olduğunuz için çok mutluyum.
Yet I see why you're so attached to her.
Ancak neden onunla bu kadar bağlı olduğunuzu anlıyorum.
So whatever shit went on between you, you're gonna come say goodbye.
O yüzden aranıza ne geçtiyse geçsin, gelip ona veda edeceksin.
It sounds like you've covered every possible safety angle, so what is this top-secret new thing you're about to launch?
Her olası güvenlik açısını kapattınız gibi geliyor, peki tanıtmak üzere olduğunuz bu çok gizli yeni şey nedir?
So you're gonna need a lot of help for the next six to eight weeks.
Önümüzdeki altı ila sekiz hafta yardım alman gerekecek. Burada sen devreye giriyorsun.
So you're gonna throw your hat in the ring for chief when the time comes, huh?
Zamanı geldiğinde şeflik yarışına adaylığını koyacaksın demek.
So that's why you're pushing me?
Beni bu yüzden mi cezalandırıyorsunuz?
So from now on, promise me you're always gonna tell me the truth.
Bana söz vermeni istiyorum. Bundan sonra bana her zaman doğruyu söyleyeceksin.
So, what you're saying is, I should just give you the gun and then pray that you let us live?
Yani diyorsun ki, silahı sana vereyim ve beni öldürmemen için dua mı edeyim?
You're always so dramatic.
Her zaman fazla dramatik davranıyorsun.
You're still 10 weeks from viability, so we have plenty of...
Bebeğin yaşaması için 10 hafta daha rahminde kalması gerek.
Maybe so. But if you're not careful, buddy, you're gonna end up in a bloody mess like this, too.
Haklı olabilirsin ama dikkatli ol dostum.
So you're gonna be a teacher?
Yani öğretmen mi olacaksın?
Jessica didn't even want your name up on the wall, so if you think I'm gonna let you be managing partner while she's still breathing, you're out of your goddamn mind!
Jessica bile senin ismini kapıda istemedi eğer hâlâ Jessica nefes alıyorken yönetici olmana izin vereceğimi sanıyorsan lanet olası aklını kaçırmışsın!
So, if you think I'm gonna let you be managing partner, you're out of your goddamn mind!
Eğer yönetici olmana izin vereceğimi zannediyorsan lanet olası aklını kaçırmışsın!
So you knew that I faked being a lawyer twice, and you're still here to offer me a job?
İkinci kez avukat gibi davrandığımı biliyorsun ve hâlâ bana iş mi teklif ediyorsun?
I came here to honor my father, so get up there, say what you're gonna say, and let's get this over with.
Babamı onurlandırmaya geldim o yüzden git şuraya ne söyleyeceksen söyle ve bitirelim şu işi.
You said 3 : 00, so I called her in at 2 : 30 because I knew you wouldn't give me the chance to meet her, just like I know the other side is gonna approach her when you're not there.
... çünkü beni onunla görüştürmeyeceğini biliyordum tıpkı karşı tarafın sen yokken ona yaklaşacağını bildiğim gibi. - Bunu yapamazlar.
You couldn't hack it at your corporate law firm, so you're slumming it here until you can figure out a way to jump back into your cushy, stick-it-to-the-working-man job.
Şu kurumsal şirketinde tutunamadın rahatına dönmenin bir yolunu bulana kadar burada oyalanıyorsun işte.
You're trying to get her out, so that you can get this place out from under rent control, but I'm not gonna let you get away with it.
Neler döndüğünü bilmiyor muyum sanıyorsun? Onu atmaya çalışıyorsunuz, çünkü bu evi kira denetiminden muaf tutacaksınız ama bunun olmasına müsaade etmeyeceğim.
- You see, all my experience at a midtown law firm tells me you're authorized to go to 20, so let's say 25 and call it a day.
Büyük hukuk firması tecrübelerim bana diyor ki, 20 vermeye yetkilisin o yüzden 25 diyelim kapatalım bu işi.
- So let me get this straight, you're in love with a woman that you've known for about ten minutes. She's having another man's baby, and yet, you're gonna marry her, and raise it as your own.
Doğru anlamış mıyım 10 dakika gördüğün kadına aşık oldun başka bir adamın çocuğunu taşıyor onunla evleneceksin ve çocuğu kendininmiş gibi büyüteceksin.
Velocity data solutions stole your technology, and they're rushing it to market, so you want to orchestrate a takeover and get back what's yours.
Velocity Data Solutions senin teknolojini çaldı ve onu hızlıca piyasaya sürecekler o yüzden sen de senin olanı ele geçirmeye çalışıyorsun.
Because a squeaky clean guy like you doesn't come to a guy like me unless he's got no choice, and you need me a hell of a lot more than I need you, so why don't you give me a call when you're ready to tell the truth.
Çünkü senin gibi dürüst bir adam başka çaresi kalmadığı sürece benim gibi birine gelmez benim sana ihtiyaç duymamdan çok senin bana ihtiyacın var, o yüzden gerçeği söylemeye hazır olunca beni ara.
- What I know is Rachel Zane deserves to be in the bar, so you're not only gonna stop blocking her, you're gonna run interference for her if someone else does.
Bildiğim şey Rachel Zane'in baroya girmeyi hak ettiği o yüzden sadece sen değil oylamada olumsuz düşünen kim varsa onları da yönlendireceksin.
We're so happy to have you honeymooning with us.
Balayınızda bizi tercih etmenize çok sevindik.
- So, you're just friends?
- Sadece arkadaş mısınız yani?
Oh, I thought I had everything under control when I found Eleanor, but somehow you are... you're so much worse.
Eleanor'u öğrendikten sonra her şey kontrolüm altında sanmıştım ama sen kat kat daha kötüleştirdin durumu.
Oh, because you're all so perfect.
- Sanki siz çok mükemmelsiniz de.
You guys have fun. This is me and Janet's honeymoon, so we're gonna go try and figure out how to have sex.
Bu Janet'le benim için balayı sayılır o yüzden gidip sevişmeye çalışacağız.
We're the ones who misled everybody and dragged you all into this mess, so... we should go to the Bad Place.
Herkesi kandırıp bu kaosa sürükleyen biziz. O yüzden gitmesi gerekenler de biziz.
You guys helped me and Eleanor, right, but we're bad, so you helping us was bad.
Siz Eleanor'la bana yardım ettiniz doğru mu? Biz kötüyüz bu durumda siz de kötüsünüz.
Eddie, you're so embarrassing.
Eddie, beni utandırıyorsun.
I'm know I'm not precisely the type you'd most likely choose, and I wasn't so experienced when we were first together, but you're so great at it.
Pek senin tipin.. ... olmadığımı biliyorum ve ilk kez birlikte olduğumuzda tecrübesizdim ama sen bu konuda muhteşemsin.
You're--you're huge, and it's so good.
Çok büyük ve bu çok güzel.
You're already so late
Zaten çok geç kaldın.
So you're saying I should quit right now and leave with you?
simdi isi birakip seninle gelmemi mi soyluyorsun?
And then, you know, you don't need a song that just reinforces, they know they're so horny.
Bunun icin sarki yazmaya ne gerek var, azdiklarini biliyorlar zaten.
- You're so beautiful.
- Tesekkurler.
So, you're gonna do it here?
Burada mı içeceksin?
You're so cool and beautiful, and you're hiding it from the world.
Çok havalı ve güzelsin ve bunu dünyadan saklıyorsun.
So, you're just gonna kick us out?
Ne yani, bizi öylece dışarı mı atacaksın?
Well, uh, it's your last day, so, I thought we'd have a little celebration,'cause, well, the truth of it is... you're the best employee I've ever trained.
Şey, bugün son günün, küçük bir kutlama yapabiliriz diye düşündüm, çünkü, gerçek şu ki... Şu ana kadar eğittiğim en iyi elemansın.
So glad that you're finally here.
Sonunda buraya geldiğine çok sevindim.
So glad you're here.
Geldiğine çok sevindim.
You're so grown up.
Çok büyümüşsün.
Gosh, you're so cool and fun.
Tanrım, çok komik ve havalısın.
So, you're not going to be an artist.
Sanatçı olmayacaksın.
you're so stupid 85
you're sorry 317
you're so pretty 112
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're so welcome 43
you're so mean 39
you're so cool 35
you're so sexy 27
you're sorry 317
you're so pretty 112
you're so handsome 35
you're so sweet 212
you're so cute 124
you're so welcome 43
you're so mean 39
you're so cool 35
you're so sexy 27