English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You're so handsome

You're so handsome translate Turkish

156 parallel translation
You're so handsome in that costume.
O kıyafet içinde çok hoş görünüyorsunuz.
- You're so handsome when you smile.
- Gülümsediğinde çok yakışıklısın.
But I remember you very well... and not because you're so handsome.
Fakat ben sizi çok iyi hatırlıyorum... ve çok yakışıklı olduğun için değil.
You're so handsome!
Çok yakışıklısın!
Oh, my boy, you're so handsome!
Ne de yakışıklı olmuşsun yakışıklı oğlum benim!
It's funny. When the light hits you a certain way you're so handsome.
- Çok tuhaf, ışık yüzüne belli bir yönden geldiğinde çok yakışıklı oluyorsun.
You're so handsome.
Çok yakışıklısın.
You're so handsome this way.
Böyle çok daha yakışıklısın.
You're so much bigger, and you're so strong. And you're very handsome.
Sen benden daha büyüksün, daha güçlüsün ve çok yakışıklısın.
You're so handsome in person!
Kişi olarak çok yakışıklısınız!
You're first-timers, so don't expect a full share of the loot, handsome.
İlk kez geliyorsunuz, bu yüzden ganimetten tam hisse bekleme, yakışıklı.
- You're so handsome when you're angry.
- Kızdığında çok yakışıklı oluyorsun.
- You're so handsome when you're angry.
- Öfkelendiğinde, o kadar yakışıklı oluyorsun ki.
You're so courageous, so handsome and masculine
Çok cesursun, çok yakışıklı ve erkeksi!
This floor has been liberated... but since you're so handsome, you may come in.
Burası kurtarılmış bölge ama o kadar yakışıklısın ki gir bari.
Listen, when you're so handsome, why don't you try a career in films?
Dinle, madem bu kadar yakışıklısın, neden sinema dalında kariyer yapmayı denemiyorsun?
You're just lucky you're so damnedably handsome.
Bu kadar yakışıklı olduğun için çok şanslısın.
See, it's very simple. - Explain. You're so handsome.
bak, çok basit. - açıkla bakalım çok yakışıklısın.
You're so handsome.
Pek de yakışıklıymışsın.
- You're so handsome too.
- Çok da yakışıklı olmuşsun.
You're so handsome, you're so smart...
Çok yakışıklısın, çok akıllısın...
Because you're so handsome. ( blues vocals begins ) e After you're gone e e And left me cryin'e e After you've gone e e There's no denyin'e e You'll feel blue e e You'll feel sad e e You'll miss the sweetest gal you ever had. e
Çünkü sen yakışıklısın.
Anthony, my dear Tonuzzo, you're so handsome and strong, and you look so American, but I still remember when, as a kid, you'd bring water to me and your dad, over there, in the vineyard, peasants sweating for their masters.
Anthony, sevgili Tonuzzo'm, çok yakışıklısın, güçlüsün..... ve bir o kadar da Amerikalısın ama çocukken şurada, köylülerin ağaları için ter döktüğü üzüm bağında, bana ve babana su getirişin hâlâ gözümün önünde.
You're so handsome! I could still have married you
öyle yakışıklısın ki ben senle evlenmiş olabilirdim.
And do you, my handsome nephew take Natalie to be your lawful wedded wife through the good times and the bad times and the times she won't talk to you for months and even worse, when she will so you pretend you're asleep so she'll leave you alone but you lie there listening to her grind her teeth hour after hour like a fucking hacksaw?
Ve sen yakışıklı yeğenim Natalie'yi karın olarak kabul ediyor musun? İyi günde ve kötü günde. Aylarca seninle konuşmayacağı günlerde.
You're so handsome!
Tanrım ne kadar da yakışıklısın!
You're so handsome.
Sen çok yakışıklısın.
- You have money, so you're handsome.
John. Paran var demek ki yakışıklısın.
You're gonna look so handsome.
Çok yakışıklı görüneceksin.
Rahul, you're so handsome!
Rahul, seni yakışıklı.
You're so thoughtful and handsome, you wouldn't forget your scrubs.
Düşüncelisin, yakışıklısın ve kendi önlüklerini asla unutmazdın.
I believe in you cos you're so handsome.
Sana inanıyorum. Sen iyi birisin.
You're so strong and, and you have such a handsome profile!
Çok güçlüsün, ve çok yakışıklı bir tipin var.
You're a virgin, so what you have to do is find a handsome young man, like your juvenile man, Michael Gosselyn.
Sen bir bakiresin, bu yüzden yapman gereken şey yakışıklı bir genç bulmak, senin şu genç adam gibi, Michael Gosselyn.
You're so handsome, and that hippie do does absolutely nothing for you.
Sen çok yakışıklısın ve bu hippi halin kesinlikle senin için hiç uygun değil.
Thank you, and you're so handsome
Teşekkürler ve çok yakışıklısınız.
Gee, but you're so handsome
Ama sen çok yakışıklısın.
Mister Bandit, you're so handsome!
Bay Haydut! Harikasınız!
I think you're so handsome.
Çok yakışıklısın.
And I think you're so handsome.
Ayrıca çok yakışıklısın.
You're so handsome.
Çok yakışıklı oldun.
You're quite handsome and you're always reading so I thought you didn't like sports, sir.
Çok yakışıklısınız ve sürekli kitap okuyorsunuz, bu yüzden spordan hoşlanmadığınızı düşünmüştüm.
So, apparently, if you're handsome and famous enough, you can just lie under oath, and that's cool.
Demek ki yeterince yakışıklı ve ünlüysen yeminliyken de yalan söyleyebilirsin, sorun olmaz.
YOU'RE ALL SO HANDSOME...
Hepiniz çok yakışıklısınız...
You're too young and too handsome to be so cynical.
İyiye inanmamak için çok genç ve çok yakışıklısınız.
Tomorrow you're gonna put that beautiful dress on and walk down the aisle to robert, Who is so handsome and powerful - My god, he could be president one day - And you're going to commit the rest of your life to him.
Yarın o güzel gelinliği giyeceksin ve yoldan yakışıklı, ve güçlü..... Robert'a doğru yürüyeceksin, Tanrım bir gün başkan olabilir -... ve hayatının geri kalanını ona adayacaksın.
You're so handsome...
Çok yakışıklısın oğlum...
You're so handsome, my darling.
Çok yakışıklısın tatlım.
You look so handsome when you're on a special mission.
Gizli görevdeyken çok yakışıklı görünüyorsun
You're so handsome!
Çok da yakışıklısın!
My God. You're so handsome.
Ne kadar da yakışıklısın, gözümün nuru!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]